‘House of the Dragon’ın Yönetmenlerinden Clare Kilner 2. Sezon Hakkında Konuştu
House of the Dragon’ın yönetmenlerinden Clare Kilner, Game of Thrones prequel’ı olan diziyle gurur duyduğunu ve hayranların dolu dolu geçecek 2. sezondan neler bekleyebileceğini The Hollywood Reporter’a anlattı.
Geçtiğimiz yıl 1. sezonuyla ekrana gelen House of the Dragon, yeni bir dizinin girebileceği en ağır yükün altına girerek tamamen yeni karakterlerle 21. yüzyılın en popüler dizisinin prequel’ını ortaya çıkardı. Dizi, cesur bir 10 yıllık zaman atlamasıyla dizinin çekirdek oyuncu kadrosunun yarısını değiştiren enteresan bir iş ortaya koydu.
Emma D’Arcy, Matt Smith, Olivia Cooke ve Paddy Considine’in oynadığı ilk sezon, güce aç iç çatışmalar arasında yavaş yavaş parçalanan bir kraliyet ailesinin gotik hikâyesini anlattı. Dizi 1. sezonuyla ‘En iyi Dram Dizisi’ kategorisi de dâhil olmak üzere 8 Emmy adaylığı elde etti ve 10. bölümü, Game of Thrones 2019’da sona erdiğinden beri HBO’nun en çok izlenen finali oldu. Dizinin başarısı başka bir prequel dizisi A Knight of the Seven Kingdoms: The Hedge Knight‘a yeşil ışık yakılmasıyla sonuçlandı.
Yönetmen Clare Kilner, röportajda Targaryen ailesinin hırsları Westeros’u bir iç savaşa sürüklerken dizinin nasıl geliştiğini anlattı.
İlk sezonun üç bölümünü yönettiniz. En çok gurur duyduğunuz sahne hangisi oldu?
9. bölüm (Eve Best’in canlandırdığı Rhaenys’ın ejderhasının üstünde, taç giyme törenini bastığı sahne). Çok büyük bir sekanstı ve mikrofonu kapıp “Ejderha geliyor!” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Ayrıca Milly Alcock’un canlandırdığı Prenses Rhaenyra ile Theo Nate’in oynadığı Laenor’un düğün çekimleri 10 gün sürdü. Bu sahnede bir House of the Dragon dansı tasarlamak için koreografla çalıştım. Kullanabileceğim bir Game of Thrones dansı yoktu. Bu yüzden tarih öncesi kuşları ve hareketlerini nasıl kullanabileceğimizi düşünmeye başladık. Ayrıca, Rhaenyra ve Daemon’un (Matt Smith) Flea Bottom’da geneleve yaptığı yolculuk da çok iyiydi.
Bu genelev sahnesi, Westeros erotizminin yeni bir perspektiften tasvir edilmesiyle çok ses getirdi. Bunu sahnelemek nasıldı?
Sinemada erkek bakışını görerek büyümüştüm -seksi erkek bakış açısıyla görerek- ve kendimi kadın bakışının ne olduğunu bile bilmediğimi düşünürken buldum. Kamerayı sadece kadın oyuncunun göğüslerine doğrultmak istemedim. Kendi bakışımın ne olduğunu düşünmem gerekiyordu ki bu ilginçti. Bu sekans için 23 yaşındayken, Berlin’de gittiğim karanlık koridorları olan bir kulüpten esinlendim. Bu kulüpteki bir odada insanların sadece birbirlerine doğru yürüyüp kıyafetlerini yırtarak sevişmeye başladıklarını hatırlıyorum. Genç Rhaenyra’nın buraya gelmesinin aynı şeyi hissettirebileceğini düşündüm.
Bu dünyanın görsel diline özgü, dizinin alametifarikası olan bir şey var mı?
Benim için en ilginç şeylerden biri, setlerin çok büyük olması. Bu yüzden bloklamayı farklı bir şekilde yapmanız gerekiyor. Bir masanın etrafındaki insanlardan biri pencereye doğru yürürse oraya varması iki dakika sürer. Bu büyük setleri güzel bir şekilde kadrajlamak ve aynı zamanda bu devasa, karanlık alanlarda insanların ne kadar küçük ve önemsiz hissettiklerini göstermek için çok sayıda inanılmaz geniş Arabistanlı Lawrence çekimi yapmak gerekiyor.
Birinci sezonun parçalanmış yapısını sevdim. Ancak seyircinin bir kısmı sezonun ilk yarısında ana hikâyenin girişi üzerinde çok fazla zaman harcandığını düşünürken, diğerleri “Hayır, hikâye çok hızlı ilerliyor,” diye düşünüyordu. Geriye dönüp baktığınızda, ekip bu tercihlerin nasıl sonuç verdiğini düşünüyor?
Sanırım herkes yaptığı işin karşılığını aldığını hissediyorlar. Herkesi memnun edemezsiniz, hikâye anlatımı çok kişiseldir. Setteyken sadece kararlar vermeli ve onlara sahip çıkmalısınız. Şu anda bu karakterlere gerçekten bağlıyız ve nereden geldiklerini anlıyoruz, bunun etkisi bu sezon da sürecek.
İlk sezon çekimleri sırasında oyuncular, henüz kimse diziyi izlemediği için herhangi bir geri bildirim olmadan karakterleri canlandırmaktan çok memnundu. Artık herkes diziyi izledi, yeni bölümleri çekerken sette nasıl bir hava vardı?
Bence karakterler yerine oturdu. Çok büyük olacağını ve küresel bir etkiye sahip olacağını bildiğiniz yeni bir dizi yapmak korkutucu. Bu işi yaparken Hindistan’da yaşayan genç kızlardan yönetmen olmayı istediklerini anlatan e-postalar ve Instagram mesajları alacağımı düşünmüyordum. Oyuncular da bu sezon daha rahat ve bir aile duygusu var. Herkes birbirini tanıyor, iyi iş çıkarmak istiyor ve karakterlerini çok daha iyi biliyorlar.
Dizi, 59 Emmy kazanan Game of Thrones‘un ilk yıllarında yaşadığı gibi birçok adaylık alırken oyuncu kadrosu için ödül almakta zorlandı. Pek çok insan Paddy Considin ve Emma D’Arcy’nin aday olacağını beklerken bu durumun gerçekleşmemiş olması sizce sinir bozcu muydu?
Yıkıldım çünkü onları seviyorum ve harika olduklarını düşünüyorum. Ödül sezonu, dizinin dikkat çekmesi açısından önemli ama hikâyeyi en yaratıcı ve ilginç şekilde anlatmaya ve bir izleyici kitlesine ulaşmaya çalışıyoruz, esas önemli olan da bu.
Yönetmen Alan Taylor, bu sezon ekibe dâhil oluyor. Orijinal dizinin önemli bölümlerini yönetmiş olan Taylor, tarzı ve seri hakkındaki bilgisi göz önüne alındığında House of the Dragon‘a ne getirdi?
Ekipte 5 yönetmen var ve hepimiz çok farklıyız. Birbirimizin çalışmalarını takip edip yorum yapıyoruz. Hepimiz biraz rekabetçiyiz. Alan oyunu geliştirmemize yardım ediyor, çok başarılı bir yönetmen ve izleyicinin dikkatini çerçevedeki belirli öğelere çekmek için hikâye anlatımında alan derinliğini ve odaklanmayı kullanma şeklini gerçekten seviyorum.
Dizinin yeni sezonunda 10 yerine 8 bölüm olmasının sebebi nedir?
Her bölümde çok fazla olay olan sekiz harika bölüm çekiyoruz ve bunları bir saate indirmekte zorlanıyoruz. Ryan’ın kararı, sezona iyi bir açılış ve iyi bir son vermekti. Bütün bölümler duygusal ve görsel olarak heyecan verici olaylarla dolu.