Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
‘Kızılcık Şerbeti’ Sezon Finali: Ne Oldu Sana Alev?
Sezonun en çok konuşulan yerli dizisi şüphesiz Kızılcık Şerbeti’ydi. Önce konusuyla dikkat çekti; Muhafazakâr Aile – Seküler Aile zıtlığını televizyonda işlemek aradığımız gibi bir tat verecek miydi yoksa sıradan bir işe mi dönüşecekti? İlk birkaç bölümdeki belirsizlikten sonra dizi, işin bu kısmını iyi becerdi bana kalırsa. Başlangıçta sevimli davranışları ve Doğa’yı kabul eden tutumlarıyla muhafazakarlar, yalnızca iyi yönleriyle gösterilirken hikayenin derinleşmesiyle gerici ve baskıcı söylemlere yer verilmeye başlandı. “Bunlar da her yerde,” sözüyle başörtülü kadınları işaret eden Kıvılcım, “kötü” karakter olarak çizilmedi. Dizi, iki tarafı da mevcut önyargıları üzerinden eleştirdi. Derken durum, RTÜK’ün ilgisini çekti. Kızılcık Şerbeti’ne getirilmeye çalışılan/getirilen yasakları konuştuk. Seyircinin ve sektörden insanların destekleri sosyal medyada yer buldu. “Dizi devam edebilecek mi?” derken sezon finali geldi çattı… Ve hayal kırıklığı…
Neden Hayal Kırıklığı?
Kızılcık Şerbeti’ni sezon boyunca zevkle takip ettim. Sezon finali fragmanları arka arkaya gelirken hem heyecanlandım hem de “Arkadaş, bu kadar çok şey nasıl olacak?” diye düşündüm. Böylece işi büyüttüm, sezon finalinde Kızılcık Şerbeti izleme etkinliği yapmak için evde toplandık. Ama beklediğimi bulamayarak televizyonu kapattım, bölüm benim açımdan bir hayal kırıklığıydı.
Öncelikle Doğa’nın hesaplaşma sahnesinden söz edelim. Çocuklarını almak için Alev’le planlar yapması, ayrılmak istediği halde bir an evvel gitmeyerek bu meselenin uzun uzun işlenmesi bir yere kadar anlaşılır. Ancak bu aldatma olayını bu denli büyüterek ahaliyi toplayıp hesaplaşmaya dönüştürme, sezon finalinin birinci Yeşilçam hareketiydi. Bu plan yapma meselesinde çok küçük değinilmiş olsa da beni ilgilendiren konu, Alev’in “Bunlar çok güçlü, çocukları sana göstermezler,” demesiydi. Nihayetinde sıradan bir zengin aileden söz etmiyoruz. İlk bölümlerde daha çok gördüğümüz üzere hastaneleri, otelleri olan AKP Dönemi zengini Fatih’in ailesi. Fatih’in adı bile bu durumu destekliyor. Dolayısıyla “Ha, o yüzden bu kadar plan, proje,” dedik, durumu kabul ettik. Ama bu konu yetti. Alev’in sürekli “Neden bu erkekler böyle?” deyip durması da yetti bana kalırsa ama buna sonra geleceğim.
Bir diğer Yeşilçam filmi efektimiz Kıvılcım ve Ömer. Aynı bölümde yurt dışına günü birlik çıkıp evlenmeler, kaza geçirmeler, “Bir ölü, bir yaralı,” sesinin yankılanması… Gerek var mıydı bu kadar atraksiyona? Son bölümde de Kıvılcımların düğünü olsaydı ya da ne bileyim, Umut ve Nursema dizinin son bölümünden neredeyse çıkarılmak yerine onların düğünüyle bitseydi dizi, izlemeyecek miydik? “Aman, gelecek sezon heyecanla beklensin,” telaşı bölümü sıradanlaştırdı.
Nursema ve Umut’a gelecek olursak; evlilikleri birtakım para sorunlarıyla başladı. Apo sürekli söylüyordu ama dinleyen olmadı mı diyelim? Umut’un aşırı gururlu hareketleri de Nursema’nın durumu anlamakta zorlanması da bana çok iyi işlenmiş gibi gelmedi. Gerçekçi olabilir ama belki bu hız yüzünden havada kalan diyaloglarla geçiştirildi. Önümüzdeki sezonda bu sorun üstüne gidilecek belli ki ama son bölüme yetişsin hızıyla işlenmiş bir konu gibiydi. Önceki süreçte tam Nursema’nın ailesi ikna olmuşken Umut’un ailesinin tepkileri dizinin iki tarafa da dokundurmasını sağladı. Nursema karakterinin gelişmesiyle güçlenen Kızılcık Şerbeti’nin en iyi işlenen alt hikâyesi Nursema ve Umut’un ilişkisi, bu son bölümdeki geçiştirmeyle ritmini kaybetti.
“N’ayır N’olamaz” Alev
Dizinin, Yeşilçam ve televizyonun en sıradan örneklerinin ta kendisine dönüştüğü ve asıl canımızı sıkan meseleyse Alev’in konuşması. Sezon finalini izlerken twitter’da neler yazılıp çiziliyor diye takip ettim. Alev’in konuşmasına izleyici de genel olarak tepkili yaklaşmış. Doğrusu, buna çok sevindim. Öncelikle bu karaktere bu cümleleri niye yazdınız? Alev’in şimdiye dek çizdiği profile oturmayan “İstesem bu evin hanımı olurum, hanımı,” sözlerini bu karakter başkasından duysa dalga geçerdi. Ve biz bu Alev’i seviyorduk.
İkinci ve dizinin gidişatı açısından asıl önemli konuysa “Neden erkekler böyle?” sorunsalı. Televizyonda başörtülü olan/olmayan genç kadınların ön planda olduğu, kendilerini savundukları, istediklerini yapmak için herkesi karşılarına almayı tercih ettikleri bir dizi izledik. Bugüne kadar konunun işleniş biçimini de sevdik. Ama mesele muhafazakar-seküler çatışmasından çıkıp “erkekler şöyle, kadınlar böyle” sıradanlığına sıkışacaksa izleyici bunu yemez. Çok izledik bu işleri şimdiye kadar, bu durumun ekmeği de yendi. Şimdiye dek esas konuyu nitelikli biçimde işlemeyi başarmış dizinin Pembe’nin yaşadığı aldatılmayı da işin içine katarak ve özellikle aldatma meselesine saplanıp kalarak yönünü başka bir yere çevirmesi Kızılcık Şerbeti’ni bitirir.
İzleyicinin twitter’daki yorumları arasında Pembe’ye haksızlık edildiği, Apo’nun bu konuşma sırasındaki tepkisizliği de yer alıyordu. Bir kere Abdullah Bey zaten tepkisiz, öyle olmak zorunda. Her ne kadar “şöyle iyi bir insan, böyle iyi bir insan” şeklinde çizilmiş olsa da kızını zorla evlendiren, kızı bunu istemeyince de tokat atan, elbette kadınlar ve erkekleri eşit göremeyecek bir karakter. Apo’nun yerinde Pembe Hanım olsaydı, o bir başkasından etkilenmiş ve bu insanla sürekli bir yerlerde buluşuyor olsaydı; “Ama sevgi öyle güzel bir şey ki,” mottosuyla mı yaklaşılacaktı? Pembe Hanım dayak yer miydi mesela? Bunları politik bir çerçeve içinde değil de “Neden erkekler böyle?” sığlığında ele alacak olursak uzun zaman sonra televizyonun gördüğü iyi işlerden birini kaybedeceğiz. Aynı zamanda dizi, hâlihazırda sahip olduğu izleyici kitlesini de değiştirmeye hazır olmalı. Umarım yeni sezonda, bu vakte kadar saygı duyduğumuz birtakım vurgulara sahip olan Kızılcık Şerbeti yerine “güçlü kadınlar” süsü verilmeye çalışılan bir erkekler-kadınlar çatışması klişesi izlemeyiz.
Kızılcık Şerbeti’nin şimdiye kadar bu çizgiye girmemesini sağlayan en önemli unsurlardan biri Mustafa karakteriydi. Mustafa, erkek olmasına rağmen evde saygı duyulmayan, babası tarafından “aklı kıt” görülen, annesinden alamadığı sıcaklığı “Sönmez Anne” dediği Doğa’nın anneannesinde bulması gibi sonradan açılarak iyi işlenen karakterlerden biri. Özellikle yemek yapmak istemesi bir erkeğe yakışır bir iş olarak görülmediğinden babası tarafından azarlandığı ve sonunda ona cevap verdiği sahnede; gericiliğin yalnız kadınları değil, erkekleri de sınırlayan bir mesele olduğunun altı çizilmiş oldu. Mustafa karakteri dizinin bu manada bakış açısını koruması açısından önemli. Yalnız kadınlar değil, erkekler de ezilebiliyor demek ki. Sezon finalindeyse çıldırmış Fatih, sürekli destekler göründüğü abisi Mustafa’yı da karşısına alarak saldırdı ve hakaret etti. Burada küçük bir not eklemek istiyorum. Oldukça başarılı oyunculuklar izlediğimiz dizide, Fatih karakterini canlandıran Doğukan Güngör’ün her sinirlendiğinde şaşkın görünen ifadesi özellikle böyle bir patlama anında yetersiz kaldı bence. Fatih, dizinin en kısır karakteri. Dolayısıyla hareket alanının da kısıtlı olduğunu anlıyorum ama önümüzdeki sezonda umarım Güngör’ü bu ifadeye sıkışmış biçimde izlemeyiz.
Kızılcık Şerbeti hakkında daha önce yazdığım yazıda umutluydum. Bu süreçte siyaseten umudun sarsıldığı gelişmeler yaşadık, dizi de memleket gündemiyle paralel seyretti. Kızılcık Şerbeti’ne olan umudumuz da son bölümde biraz kırıldı. Her ne olursa olsun kendimizi toparlayıp devam ediyoruz, insan böyle bir şey. Kızılcık Şerbeti de aynı şeyi yapıp kendini dar bir alana sıkıştırmaktansa bu vakte kadar çizdiği hikâyesi bitmeyen ama her şeyi de üst üste bindirmeyen, klişelerden sıyrılan çizgisinde devam edebilir. Metin olalım.