Mehmet Yılmaz Ak: “Bahar’ın hepimize iyi geleceğini hissettim”
Episode’un 55. sayısında konuğumuz Bahar dizisinin oyuncuları, yönetmeni, senaristi ve yapımcısı oldu. Dizinin başrol oyuncusu Mehmet Yılmaz Ak ile de Bahar dosyamız kapsamında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Mehmet Yılmaz Ak ile diziyi ve Timur karakterini konuştuk. Bu röportajı şimdi sitemizde de yayımlıyoruz… İyi okumalar dileriz!
Mehmet Yılmaz Ak: “Hiçbir insan saf iyi veya saf kötü olamaz.”
Neredeyse çevremizdeki herkese Bahar çok iyi geldi, siz Bahar’la tanıştığınızda ne hissettiniz? Size nasıl geldi Bahar ve onun dünyası?
Senaryoyu ilk okuduğumda çok heyecanlandım, bu işin içinde yer alma fikri bana iyi hissettirdi. Seyircinin ekranda böyle nahif bir anlatıma, böyle hikâyelere ihtiyacı olduğunu düşündüm. Bu yüzden Bahar’ın hepimize iyi geleceğini hissettim, nitekim öyle de oldu.
İzleyici Timur’dan nefret etmekten kendini alamıyor; fedakâr eşini aldatan, onun hayati riskini hiçe sayan, onun benliğini arama yolculuğuyla alay eden bir karakter Timur. Ancak bazı sahnelerde Timur’un da duyguları olduğunu, ara sıra kararsız kaldığını ve kendini sorguladığını hissediyoruz. Timur, “saf kötü” olarak nitelendirilemez bence. Siz ne düşünüyorsunuz? Karakteri biraz sizden dinleyebilir miyiz?
Bir karakteri sadece iyi veya sadece kötü olarak tanımlamak onu karakter olmaktan çıkarıp bir tip haline dönüştürüyor. Bu anlamda karakterin inandırıcılığı da yok oluyor diye düşünüyorum. Sonuçta hiçbir insan saf iyi veya saf kötü olamaz. Karakterin eylemleri ve düşünceleri kötü olarak tanımlanabilir, bu eylemleri tasvip etmek zorunda değiliz tabii. Karakterin kendisi de bunun için bir haklı nedene sığınmak zorunda değil. Aksine bu eylemlerin ve duyguların arasına sıkışmış olması onu daha insan kılıyor. Bu anlamda Timur’u kendi vicdanıyla baş başa bırakıyorum. 🙂
İlk bölümde belki de binlerce çift birbirine aynı soruyu sordu: “Benim için ciğerinin yarısını verir miydin?” Bahar’ın yaşadığının benzeri bir yüzleşmede siz nasıl davranırdınız? Böyle bir durumun ardından ilişkiyi sürdürmek ya da aynı şekilde sürdürmek mümkün mü sizce?
Bütün ilişkilerde alma-verme dengesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ben öyle bir durumda kalsaydım zaten kalbimi vermişim, ciğerimi de verirdim. 🙂
Birkaç yıldır, TV dizilerindeki ağırlık biraz daha sorunlu aileler, sorunlu karakterler, ağır dramlardan oluşuyordu. Dünya ve ülkenin sorunları da ağırlaştı bu dönemde. İzleyicilerin biraz nefes almaya ihtiyacı vardı ama sanki fark edilmiyordu. Bahar’ın başarısı, sektörün de izleyicinin beklentisini daha net anlamasını sağladı sanki. Bahar, TV dizileri açısından bir şeyleri değiştirebilir mi sizce?
Umarım değiştirir… Yeni bir projenin başarılı olmasını sağlamak için bilindik kodlarla üretmek yerine yeni şeyler denemenin hem seyirciye hem sektöre katkısı mutlaka olacaktır. Bahar bir uyarlama dizi olmasına rağmen yeni bir yorumla can buldu… Bence dizimizin bu kadar sevilmesinin nedenlerinden biri de bu. Böyle bir işin içerisinde olmak gurur verici.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de Bahar’ın cümleleri, eşlik etti kadınlara. “Tümörler kapatılsın” pankartları da vardı. 🙂 Ne hissettiniz pankartları gördüğünüzde?
Dizinin cümlelerinin slogan haline gelmesi mutlu etti tabii… Bence de tüm Tümörler kapatılsın! 🙂
Mehmet Yılmaz Ak ile yaptığımız bu röportaj, Episode’un 55. sayısında yayımlanmıştır.