Röportaj: Dünyaca Ünlü Oyuncu Neil Patrick Harris
13 Ocak’ta başlayacak Netflix dizisi A Series of Unfortunate Events‘te başrolü üstlenen Neil Patrick Harris, her bölümde sanki film çekiyormuş hissini yaşadıklarını söylüyor. Küçük yaşta şöhretler dünyasına adım atmasına rağmen o girdaba kendini kaptırmayan oyuncu, “Beni dönüştürebilecek işleri arıyorum,” diyor…
Hepimiz onu How I Met Your Mother‘daki jilet gibi takım elbiseleriyle kadınların peşinde koşan Barney Stinson karakteriyle tanıdık. “Çak bir beşlik” veya “Wait for it, wait for it/Bekleyin… Bekleyin… Bekleyin. Efsanevi…” repliklerini unutmak mümkün değil. Neil Patrick Harris, kariyerinin altın çağını yaşıyor ama buraya gelmesi kolay olmadı.
Tam bir işkolik
13 Ocak’ta ilk bölümü yayınlanacak Netflix masalı A Series of Unfortunate Events‘te kötü karakter Kont Olaf‘a hayat veren ABD’li aktör, dizi başlamadan İngiliz Telegraph gazetesine konuştu.
Kariyerindeki ilk büyük çıkışı Doogie Howser, M.D.‘deki ergen cerrah rolüyle (sağda) yapan Harris, 90’lı ve 2000’li yıllarda pek çok dizi ve filmde göründü ama How I Met Your Mother‘daki Barney (yukarıda) rolü için “Kişisel zirve noktası” desek yanlış olmaz sanırız. 10 yıl süren komedide herkesten rol çalan Harris, bunun meyvelerini toplamaya başladı. Geçen yıl Oscar Ödül Töreni’ni de sunan oyuncu, işkolik olduğunu itiraf ediyor. Biri kız diğeri erkek ikiz çocuk sahibi Harris, “Boş günlerimde bile evde tamir edilecek bir şeyler buluyorum mutlaka. Hiçbir iş yapmıyorsam çocuklar için legolardan oyuncaklar inşaa ediyorum. Her zaman çalışıyorum,” diyor.
“Sanki Film Çekiyor gibiydik”
A Series of Unfortunate Events‘te üç öksüzün mirasına konmaya çalışan kötü karakter Kont Olaf’a dair düşünceleri sorulduğunda kendi çocuklarından örnek veriyor oyuncu: “Öyküler ürpertici, şiddet ve trajedi içeriyorlar ama bir çocuğun düşünmesini engelleyemezsiniz. Onları bunlardan uzak tutmanın olanağı yok. Oğlum, herhangi bir nesneyi silah gibi doğrulttuğunda bunun doğru bir hareket olmadığını söylüyoruz ona ama dinleyen kim?”
Rolüne hazırlanırken üç saat makyaj sandalyesinde oturmak zorunda kalan oyuncu, bundan şikayetçi değil. Dizinin yönetmeni Barry Sonnenfeld’in (Addams Family/Addams Ailesi, Men in Black/Siyah Giyen Adamlar) yüksek standartlarına ulaşmak için çok çalıştıklarını söylüyor Harris: “Her bölümde sanki bir film çekiyormuşuz gibi hissettik. Barry, her noktanın sinematografik estetiğine ve kalitesine odaklanıyor.”
Şöhret Girdabına Kapılmamış
Küçük yaşta şöhretler dünyasına adım atması onun yolunu şaşırtmamış: “Her türden travmaya açıksınız o durumda. Ben şöhret ve övgüler konusunda kendimi kaybetmedim neyse ki. ‘Bu yaptığım iyiydi’ diyerek yerimde durmadım. Çünkü daima daha iyisi vardır.”
Şöhrete kendini kaptırmamasından devam edelim. Harris’in bu konudaki düşüncesi şu: “Leonardo DiCaprio veya Nicole Kidman seviyesindeyseniz dünyanız değişiyor. Gittiğiniz her yerde yıldız mertebesine göre hizmet görüyorsunuz. Bense daima bir sirk çalışanın hayatına özendim. Sahneye çıkar, tehlikeli işini yapar, alkışı alır. Sonrasında sahneden inip kostümünü, makyajını çıkarır. Çadırdan çıkıp normal hayatına devam eder. İşte ben buna hayranım.”
Oyunculara Tavsiyesi Var
Bir dönem David Letterman’ın yerine The Late Night Show‘u sunması teklif edilen Neil Patrick Harris, bunu reddetmişti. Oyuncu, teklifi kabul etmemesini rutinden sıkılmasıyla açıklıyor: “Kaçış noktaları olan, beni dönüştürebilecek işleri arıyorum.”
Eşcinsel olduğunu açıkladığı için bazı rolleri kaybettiğini düşünen Harris, “Ama benim çıkışımı takdir eden, ayakta durduğumu gören insanların işlerini aldım bu süreçte. Bence oyuncular kendilerini sadece tek bir sıfatla tanımlamamalı,” diyor.