Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
House of the Dragon Röportajları: Olivia Cooke & Phia Saban
Episode’un yeni sayısında kapak konumuz House of the Dragon‘un 2. sezonuydu. House of the Dragon’un başrol oyuncularıyla özel röportajlar yaptık. Olivia Cooke (Alicent Hightower) ve Phia Saban (Helaena Targaryen) ile diziyi, dizinin yeni sezonunu ve karakterlerini konuştuk.
Keyifli okumalar!
House of the Dragon röportajları sayfasına gitmek için buraya tıklayın.
Olivia Cooke: “Utanç ve suçluluk Alicent için büyük bir şey. Sanırım onu harekete geçiren bu.”
Sizce Siyahlar ve Yeşiller ile ilgili en iyi şey ne?
OLIVIA COOKE: Siyahların saçları harika.
PHIA SABAN: Kesinlikle. Saç kremi kullanıyorlar. Ben de bunu söylerdim. Dün gece dizinin ilk bölümünü izlerken Yeşiller’den bazılarının saç maskesine ihtiyacı var diye düşündüm.
OLIVIA: Evet, Aegon’a biraz serum lazım.
PHIA: Yüzde yüz. Bence Siyahlar, kayalık vadilerinde rüzgarın ve temiz havanın tadını çıkarıyor.
OLIVIA: Doğru, bizim takım pek öyle değil. Ama bence biz bir partide daha iyiyizdir. Bence daha eğlenceliyiz. Bir de bence bizim kalemiz daha sıcak ve rahat.
İçinde ejderhalar olsa da bu dizi tipik bir iyi ve kötü arasındaki savaş destanı değil, daha çok aradaki gri bölgelerle ilgili. Kötü insanlar iyi şeyler de yapıyor, tam tersi de oluyor. Sizce bu yaklaşım çağımız hakkında ne söylüyor?
OLIVIA: Sadece iyiler kötülere karşı hikayesi değil, doğru. Bir tür kabile kavgasına dönüşüyor değil mi? Ve sonra durup insanların neden savaştığını anlamaya çalışmayı bırakıyorsunuz çünkü sadece bir taraf seçiyorlar ve neden savaştıklarını gerçekten bilmiyorlar. Her şey çok bulanık bir hal alıyor. Evet, bence bunu özellikle Amerika’daki ve Birleşik Krallık’taki siyasi partilerde görebilirsiniz. Kendinizi bir partinin safında buluyorsunuz ve sadece oradan bilgilerle besleniyorsunuz. Artık satır aralarına bakmıyorsunuz.
Peki, bu karakterlerinizi canlandırmanıza nasıl yansıyor?
PHIA: Bu ilginç bir konu çünkü bence biz oyunculuk açısından detayları düşünüyoruz. Sorduğun soru dizinin en sonunda nasıl bir araya geldiğiyle ilgili. Oysa bizim yaptığımız şu: Benim sahnem bu, bir odada annemle sohbet ediyorum. Bunun tematik olarak nasıl çalıştığı başka bir şey. Ve sanırım sinemanın büyüsü dedikleri şey de bu, değil mi?
OLIVIA: Kesinlikle. Biz hikayeye, “Siyahlar, Yeşillere karşı!” diye bakmıyoruz. Bu, işin pazarlama tarafıyla ilgili.
Phia Saban: “Ok yaydan çıktı!”
Bu sezon artık savaşın ayak seslerini duyuyoruz. Bu büyüyen savaş atmosferi karakterlerinizin derinliğini nasıl etkiliyor? Sizce karakterlerinizi için yeni boyutlar yaratıyor mu?
OLIVIA: Bu durum büyük taraflar arasında bir uçurum yarattı ve bence Alicent bunun için kendini derinden sorumlu hissediyor. Oğlunu meshederek bir tür savaş çıkacağını, bir tür yıkım olacağını biliyordu. Ama bence Aemond’un Lucerys’i gökyüzünde öldürmesi bunu kesinleştirdi. Bence birinci bölümde gerçekleşen misillemeyle Alison kendini derinden sorumlu hissetmekten alıkoyamıyor ve Rhaenyra’nın karşısına çıkıp durumunu savunmak ve diyardaki en aklı başında iki insan olarak onunla bir tür anlaşma sağlamaya çalışmak için çaresizce Rhaenyra ile görüşmek istiyor.
PHIA: Evet, ok yaydan çıktı.
Oyuncu olarak sizi ikinci sezonda en çok zorlayan ne oldu?
OLIVIA: Sanırım beni zorlayan sadece yorgunluktu. Yani yedi ay boyunca tam gaz aksiyon ve duygusallık vardı. Bu yüzden sanırım bu sezon Alicent’i oynamak için ihtiyacım olan şey sadece kas gücüydü. İşten gerçekten keyif aldım ve diğerlerinden daha zor bulduğum belirli bir an yoktu.
PHIA: Benim için bir TV dizisi yapmanın aslında ne olduğunu anlamakla da ilgiliydi. Yani günün sonunda hepimizin kalbinde sahnenin bir versiyonu oluyor ama o sahnenin sadece bir versiyonu yayınlanacak. Bununla barışmak zorundasınız. Sanırım bu biraz da salıvermekle ilgili ve ben gerçekten bunu öğreniyorum. Eve döndüğünde, artık diğer versiyonları aklından çıkarmalısın, onlar yok.
Dizinin tüm kurgusunu feminist bir bakış açısıyla nasıl analiz edersiniz?
OLIVIA: Bence erkekler, kadınları yönetsin diye tahta çıkardıklarında bu biraz patronluk taslamak gibi oluyor. Sanki, “Onlara tahtı vereceğiz ama bilirsiniz, düzenimiz onlardan sonra yeniden kurulacak,” der gibi… ve insanların Rhaenyra’ya ve onun taht iddiasına böyle baktığını hissediyorum.
Bence insanlar, Viserys’in yerine hüküm sürerken Alicent’te de bunu görüyor. “Bu sadece şimdilik… Sadece bir yara bandı,” diyorlar gibi.
PHIA: Rhaenyra için “hiç olmayan kraliçe” diyorlar. Sanırım birinci sezonda bunu kendisi de söylüyor. Bir seçenek gibi gösterildi ama iktidardaki erkekler onu asla oraya koymazdı. Bence feminist diyalog tüm bu kadın karakterlerde gerçekleşiyor ve bilirsiniz, kendileri de bunun farkındalar.
OLIVIA: Ve erkekler bunu saklamıyor, sessiz bir şekilde söylüyorlar. Bu işler böyledir. Kadınlar hakkında konuşurken ve Demir Taht’a ne kadar yakışacaklarını söylerken neşeli ve kaygısız olabiliyorlar çünkü bunun asla olmayacağını biliyorlar.
Olivia Cooke: “Game of Thrones ve House of the Dragon kendi başlarına var olabilir”
Dizideki kadın ve erkek ilişkilerini konuşmaya devam etmek istiyorum. Dizi Game of Thrones’tan yüzyıllar öncesinde geçiyor ve kadınların durumunun da tamamen farklı olduğunu görebiliyoruz. Ancak bu dizide erkeklerin yaptığı tüm aptalca şeyleri düzeltmeye çalışan birçok güçlü kadın olması inanılmaz derecede ilginç. Sizin bu konudaki fikriniz ne?
OLIVIA: Evet, bence sürekli hasar kontrolü yapıyorlar. Erkekler ise miras istiyorlar, isimlerinin tarih kitaplarında yer almasını istiyorlar. İsimleri, savaşlarda yaptıkları, kahramanlıkları nesilden nesile anlatılsın istiyorlar. Her şey şan şöhretle ilgili. Bu inanılmaz derecede sinir bozucu çünkü kadınlar bir şekilde işin altından girip üstünden çıkarak ve erkeklerin kulaklarına tatlı sözler fısıldamaya çalışarak onları nazikçe ve adım adım şekillendirmekte çok ustalar.
PHIA: Kadınların zayıf görünmekten utanmaları gerekmiyor çünkü bu kabul edilebilir bir varoluş biçimi. Oysa bunun bir seçenek olmadığına dair güçlü bir farkındalık da var. Bu kralların bazılarıyla başa çıkabilmek sözkonusu olduğunda zayıf görünmek bir seçenek değil. Her şey dışarıdan nasıl göründükleriyle ilgili.
Bu sezonun olayı Yeşiller ile Siyahların karşı karşıya gelmesi. Bu iki grup savaşa tutuşuyor, buna zaten değindiniz. Peki karakterlerin kendi içlerinde verdikleri savaş nedir?
OLIVIA: Utanç ve suçluluk Alicent için büyük bir şey. Sanırım onu harekete geçiren bu. Bence kendinden son derece nefret ediyor ve Otto’nun onu şekillendirdiği şeyin kendisinin ya da Helaena’nın iyi niyetini taşımayan bir şeyin piyonu olduğu gerçeğini hesaba katmaya başladığını düşünüyorum. Etrafındaki duvarlar bir nevi yıkılırken tüm bunların içinde nerede durduğunu merak ediyor.
PHIA: Evet, bence bu doğru. Bence Alicent ve Haelena zor durumda kaldıklarında içinde bulundukları durumun gerçekliği hakkında aydınlatıcı bir deneyim yaşadılar. Gerçek şu ki, aslında görev icabı bir uçurumun kenarında duruyorlar ve bir güvenlik ağı yok. Yani olay görev ve fedakarlıkla ilgili; bunlar birlikte var olmak zorunda.
Game of Thrones ile House of the Dragon’u karşılaştırır mısınız? Sizce House of the Dragon’un seriye kattığı değer ne?
OLIVIA: Bilmiyorum. İkisini karşılaştırmak istemiyorum. Bence ikisi de kendi başlarına var olabilir.
PHIA: İkisinin de güzellikleri kendi içlerinde. Bence samimi bir abi kardeş gibiler.
Olivia Cooke ve Phia Sabah ile yaptığımız bu röportaj Episode’un Haziran 2024 sayısında yayımlanmıştır.