Özel Röportaj: Dakota Beavers
Predator evreninin yeni filmi Prey, geçtiğimiz ağustos ayında Disney+’ta izleyicilerle buluştu. Dan Trachtenberg’ün yönetmen koltuğunda oturduğu Prey, bizi 300 yıl öncesine, Komançi ulusunun dünyasına götürüyor. Halkını yaklaşmakta olan tehlikelerden korumak için çabalayan, çok yetenekli bir savaşçı olan genç bir kadının, Naru’nun hikayesini anlatıyor Prey. Avını takip eden Naru, teknik olarak üst düzey bir cephaneliğe sahip, gelişmiş bir uzaylıyla karşı karşıya geliyor. İki taraf arasında amansız ve korkunç bir hesaplaşma başlıyor. İzleyicilerin beğenisini toplayan filmde dikkatleri üzerine çeken karakterlerden biri de savaşçı Taabe. Biz de Taabe’yi canlandıran başrol oyuncularından Dakota Beavers ile Prey üzerine özel bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…
Evet, rakibinizle, düşmanınızla, Predator’la karşılaştığınız ilk anı merak ediyorum. Kostümüyle, maskesiyle karşınıza çıktığında nasıl bir tepki verdiniz?
Aslında ilk reaksiyonum tam olarak Taabe’nin verdiği tepkiye benziyor. Taabe’nin Predator’ı gördüğünde Komançi dilinde söylediği bir cümle vardı. “Bu nasıl bir saçmalık böyle,” gibi bir anlam taşıyor. Şaka bir yana, kostümüyle gördüğümde gerçekten aklım başımda gitmişti.
Amerikan tarihindeki bir süreci tek bir filmde en büyük popüler kültür serilerinden birinin dokusuyla birleştirmek bir aktör olarak size nasıl hissettirdi?
Bu kadar yeni ve özgün bir şeyin parçası olmak benim için bir onurdu. Komançi halkının doğru temsilini sunan bir işte yer almak da gurur verici. Yapımcımız, Jhane Myers, onun bunda payı büyük elbette. Kendisi de bir Komançi kadını. Bugüne kadar Amerikan yerlilerinin çoğunlukla yanlış temsilleriyle karşılaştık. Doğru yapılan bir işle karşılaşmak, bunun parçası olmak onur verici.
Evet, Komançi ulusuna mensup bir karakteri canlandırıyorsunuz. Büyük bir av etkinliği var. Bu avı, gerçek Predator avıyla nasıl karşılaştırırsınız?
İki durumda da takip unsuru var, tehlike unsuru var. Predator’ın zihinsel ve fiziksel olarak alelade bir rakipten daha ürkütücü olması anlamında farklılıklar var tabii. Günün sonunda içgüdüsel, ilkel bir soru çıkıyor karşımıza: Onu nasıl öldüreceğim?
Bu sizin ilk filminiz. Önemli bir film, geniş bir evren. Bu filme ve rolünüze nasıl hazırlandınız?
Dört haftalık bir kampa girdik. Yoğun bir şekilde binicilik alıştırmaları yaptım. Tabii geri dönüp serinin tüm filmlerini tekrar izledim. Her şeyi doğru algıladığımdan emin olmam gerekiyordu, filmlerden ilham almak ve bunları rolüme entegre etmek istedim. Bunun yanında senaryoyu dikkatle okudum, repliklerime tek tek çalıştım. Doğru yerde olduğumdan emin olmak için zihinsel olarak hazırlamaya çalıştım kendimi. Benim için çok eğiticiydi. Çekim sürecinin nasıl işlediğini görebilmek başlı başına bir mesele.
Bize biraz karakteriniz Taabe’den bahseder misiniz? Bu evrendeki yeri, rolü nedir? İzleyiciler karakterinizden ne beklemeli?
Taabe hakkında en sevdiğim şeylerden biri, onun bir savaşçı olması. Güçlü, sert bir karakter ama aynı zamanda iyi huylu, nazik biri. Temiz bir kalbi var, her zaman doğru şeyleri yapmaya çalışıyor. İşler her zaman onun istediği gibi gitmiyor ama bir şeyin doğru olduğuna inandığında mutlaka peşinden gidiyor. Filmi izleyen gençlere örnek olmasını istediğim özellikleri var. Güçlü olabilirsiniz, savaşçı olabilirsiniz ama bunun yanında merhametli ve nazik de olabilirsiniz.
Filmin Komançi dilinde dublaj opsiyonu da olacak. Çok önemli bir konu bu aslında. Siz nasıl yaklaşıyorsunuz buna?
Çok ilginç ve aynı zamanda çok eğlenceli bir deneyimdi. Komançi dilinde konuşanlarla oturup çalışmak, her şeyi doğru telaffuz ettiğimizden emin olmak güzel bir tecrübeydi. Bence tınısı harika bir dil. Ben zaten ezelden beri dilleri büyüleyici bulmuşumdur. O yüzden bu dili öğrenmek de benim için epey eğlenceliydi. Çok güzel bir dil.
Çekimler çoğunlukla dış dünyada gerçekleştirildi değil mi? Bu kadar dışarıda kalmak zorladı mı sizi bir oyuncu olarak?
Bu filmi çekerden çoğunlukla dışarda olmaktan çok keyif aldım. Normal hayatımda da dışarıda olmaya bayılırım. Bir stüdyoda olmaktansa doğada olmayı tercih ederim kesinlikle. Çekimleri gerçekleştirdiğimiz mekanlar da şahaneydi. Set ortamımız da harikaydı. O yüzden bir nevi arkadaşlarla kampa gitmişiz gibi oldu. Güzel zamanlar geçirdik.
Filmin Amerikan yerlilerini temsil etmesinin ne denli önemli olduğundan bahsetmiştik. Bir aksiyon, bilimkurgu işinin böyle bir yaklaşım benimsemesi epey önemli ve olağandışı aslında. Bunun öneminden bahsedebilir misiniz biraz?
Benim için büyük önem taşıyor. Dediğiniz gibi, ana karakterler olarak Amerikan yerlilerini odağa alan bir yapım, olağandışı. Amerikan yerlilerini daha önce yan rollerde gördük, “kötü adam” rollerinde gördük. Çoğunlukla yanlış temsil ediliyorlardı. Şimdi ana karakter olarak yer almaları çok önemli. Komançi dilinin korunması açısından da öyle. Daha öncesinde, filmler vizyona girdikten sonra hazırlanan dublajlar olmuştu ancak bu bizim en başından beri önem verdiğimiz ve üzerinde durduğumuz bir konu. Bu dili sağ tutmak, gelecek nesiller için de büyük önem taşıyacaktır.
Bu, bir prequel filmi. Yani evrendeki filmlerin zaman çizgisinden öncesini konu alıyor. Predator’un Dünya’ya ilk olarak nasıl geldiğini anlatıyor. Serinin bir hayranı olarak bu filmi nasıl değerlendirirsiniz?
Serinin bir hayranı olarak bu filmden büyük keyif aldığımı söylemeliyim. Önceki filmlerin başarısını yakalayacaktır diye düşünüyorum. Birçok insanın favori filmlerinden biri olmaya aday bence. Predator evreninin bundan sonraki filmlerini de merak ediyorum. Antik Avrupa’da ya da Japonya’da geçecek belki de. Düşünmesi bile eğlenceli. Ortaya bu kadar iyi bir iş çıktığı için çok mutluyum.