Yangında İlk Kurtarılacaklar: Araba, Güneş Gözlüğü ve Adalet Duygusu: ‘Poker Face’ – Deniz Turgay
Charlie’nin tuhaf bir yeteneği var: Nedeni ne olursa olsun, karşısında konuşan kişinin yalan söyleyip söylemediğini şaşmaz bir kesinlikle tespit edebiliyor. “Zırva dedektörlüğü” ismini verdiği bu yeteneği sayesinde genç Charlie poker oynayarak hayatını kazanırken casino müdürü Sterling Frost durumu fark ediyor ve kasanın kazanmaya devam etmesini sağlamak için kendisine kumarhanede tam zamanlı bir iş veriyor. Artık düzene oturttuğu hayatına son verip yollara düşmesine neden olan şeyse otelde ani gelişen birtakım olaylar ve şüpheli bir ölüm. Can güvenliği için hayatını araba bagajına sığdırıp firari kariyerine başlıyor. Önce komşu eyalet New Mexico’ya, oradan bir yan eyalet Teksas’a derken, turneye çıkan mütevazı bir grubun tişört standı görevlisi olarak Kuzeydoğu Amerika’ya kadar gidiyor. Hikâye bu ya, geçtiği her yerde de bir cinayete denk geliyor ve vicdanı elvermediği için göz ardı edemediği bu cinayetleri “dedektörü” sayesinde bir bir çözüyor.
Poker Face televizyon izleyicilerinin aşina olduğu Law&Order ve CSI gibi polisiye diziler gibi “haftanın davası” türünde bir polisiye olsa da birkaç yönden bu dizilerden ayrışıyor. Dikkat çeken ilk nokta, başkarakterimizin kimliği ve motivasyonuyla ilgili. “Polisiye” tarzında yazılmış bir dizi olmasına rağmen davayı çözen kişi bir polis veya dedektif değil, sade bir vatandaş. Davayı da suçluyu kolluk kuvvetlere teslim edip yargı sisteminin çalışması için değil, kendince bir toplumsal adalet duygusu olduğu ve maktule karşı sorumluluk hissettiği için çözüyor. İkinci noktaysa bölümlerin kurgusuyla ilgili. Cinayeti kimin neden işlediğini bulmaya çalıştığımız whodunit (kim yaptı) polisiyelerden farklı olarak, bu davalarda kimin katil olduğunu biz izleyiciler daha bölümün en başında öğreniyoruz. Bu da diziyi zaten bilinen suçlunun nasıl yakalanacağını izlediğimiz howcatchem (nasıl yakalanacak) polisiyesi yapıyor.
“Kim” yerine “neden” sorusuna odaklandığımız, tersyüz edilmiş polisiye olarak anılan bu hikâyelere güncel televizyon dizilerinden The Sinner’ın ilk sezonlarını örnek verebiliriz. Dizinin her bir sezonunun başında önce hikâyeye konu olan adli olayı, sezon boyunca da Bill Pullmann’ın canlandırdığı dedektif Harry Ambrose’un bu olayın meydana gelmesine yol açan süreci keşfetmesini izliyoruz. Ancak Poker Face’e ilham kaynağı olan asıl dizi Columbo. Artık efsane olmuş bu 70’ler dizisinde yine bölümün ilk perdesinde suçu görüp suçluyu tanırız. Peter Falk’un canlandırdığı Dedektif Columbo o ikonik bej trençkotu ve elinde sigarasıyla ikinci perdede devreye girer ve beceriksiz, silik, dikkatsiz biriymiş gibi bir izlenim bırakır; hakir görülen bu dedektif üçüncü perdede oldukça zekice ve nokta atışı sorular sorarak suçlunun itiraf etmesini sağlar. Charlie’nin suç mahalline bir şekilde denk gelmiş, elinde bir sigarayla gezen avare çalışan halleri ve gözüne kestirdiği şüpheliye yalan söyleyip söylemediğini anlamak için aynı Columbo gibi son bir soru sorması bu iki karakterin ve dizinin benzerliklerine bir başka örnek. Jenerikte ve bölüm isimlerinde Columbo’yla neredeyse aynı fontu ve rengi kullanmaları ise cabası.
Poker Face, 2005 yılından beri aktif olmasına rağmen özellikle son birkaç yıldır dikkat çeken yönetmenlerden Rian Johnson’ın ilk televizyon projesi. 2017’de gösterime giren Star Wars filmi The Last Jedi’ı yazıp yöneten Johnson, 2019 yapımı Knives Out ile kendini tam anlamıyla tanıtıp polisiye türünde iddialı bir isim olduğunu kanıtladı. Jamie Lee Curtis’ten Christopher Plummer’a, Toni Colette’ten Chris Evans’a onlarca yıllık oyunculuk tecrübesini sergileyen meşhur ve yetenekli oyuncularla bezeli bu film, Ana de Armas’a ilk başrolünü vererek popülerliğe taşıyan fırsat olmuştu. Daniel Craig’in başka bir “küçümsenen dedektif” karakter olan Benoit Blanc’ı canlandırdığı bu film, Aralık 2022’de Netflix’te çıkan Glass Onion ile birlikte artık bir seri oldu. Knives Out’un sinema tarihinde iz bırakan Clue (1985) ve Murder by Death (1976) gibi yıldız isimlerle dolu oyuncu kadrosuna sahip komedi polisiyelerin bu yüzyıldaki parlak temsilcisi olduğunu söylemek abartı olmaz.
ABD’nin karasal kanallarından NBC’nin çevrimiçi platformu Peacock’tan çıkan Poker Face’in tek kozu Rian Johnson’ın kalemi değil. Charlie Cale’i canlandıran Natasha Lyonne, daha ilk sahneden karakterin sempatikliğini ve kendine has karizmasını izleyiciye aktarmayı başarıyor. Karşılaştığı cinayetleri çözebilmesinin nedeni yalnızca zırva dedektörü değil, temas ettiği her insanın yaşadıkları ve anlattıklarıyla samimiyetle ilgilenmesinden ve yanlış bir şey gördüğünde müdahale etmekten geri duramamasından. Johnson böyle bir dizi yapmaya karar verdiğinde doğrudan Lyonne ile iletişime geçtiğini ve daha en baştan istediği şeyin ona terzi elinden çıkmış gibi mükemmel uyacak bir karakter tasarlamak olduğunu söylüyor. Daha önce Orange Is the New Black ve Russian Doll gibi dizilerde sözünü esirgemeyen, esprili ama hayata kötümser yaklaşan karakterler olarak izlediğimiz Lyonne, bu sefer yaşadığı her şeye rağmen ümitvar ve neşeli Charlie gibi bir karakteri oynamanın kendisi için de hoş bir sürpriz olduğunu belirtiyor. Lyonne’a neredeyse her bölümde ayrı ayrı eşlik edenler arasında eski rol arkadaşları Chloë Sevigny ve Clea DuVall, yaşlı kurt Nick Nolte, bu senenin en iyi yardımcı kadın oyuncu adaylarından Hong Chau, gedikli Rian Johnson oyuncusu Joseph-Gordon Levitt ve yükselen yıldızlardan Jameela Jamil gibi isimler yer alıyor.
Dağları tepeleri aşarak, çölleri ovaları geçerek nereye varacağını bilmeden (hatta üstüne bile düşünmeden) ilerleyen Charlie, güvencesiz hayatı ve hem geride bıraktığı hem de önünde uzanan tehlikeli dünya karşısında ayaklarını yere sapasağlam basan bir kadın. Üyesi olduğu topluma karşı sorumluluk duyuyor ve kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığında bile elini taşın altına koyup yanlış olanı düzeltmek için çabalıyor. Artık neredeyse Americana’nın bir parçası haline gelmiş bireyciliği reddederek bizi herkesin birbirine el uzattığı, düşenin tekrar ayağa kalkması için birlikte çaba gösterdiğimiz bir yaşama davet ediyor. Bu davete icabet eden eli boş dönmeyecek: Zeki diyaloglar, renkli oyunculuklar ve dokunaklı insanlık halleriyle bezeli Poker Face, izleyicilere eğlenceli ve merak uyandıran bir yolculuk sunuyor.
Bu yazı, Episode’un 48. sayısında yayımlanmıştır.