Rick and Morty

 Rick and Morty

Sinema seven hemen hemen herkesin hayatında önemli bir iz bırakmıştır Back to the Future serisi. Geçmişe yaptığı güzelleme ve geleceğe açtığı pencere, izleyen herkese benzersiz bir heyecan aşılamıştır. Haliyle Marty McFly ve Dr. Emmett Brown’un maceraları, birçok farklı yapıma ilham oldu. Ancak içlerinde bir tanesi var ki, televizyon tarihinin en özgün yapımı olmayı başardı. Çizgi dizi Rick and Morty’den bahsediyorum elbette!

Rick and Morty’nin ilk tohumları 2006 yılında atıldı. O sıralarda The Real Animated Adventures of Doc and Mharti isimli kısa bir animasyon çalışmasıydı. Justin Roiland’ın hazırladığı bu kısa animasyon çalışması, (adından da anlaşıldığı gibi) özünde bir Back to the Future parodisiydi. 2006 yılında Dan Harmon’un düzenlediği aylık kısa film festivali Chanel 101’da görücüye çıktı Doc and Mharti. Dizi tarihinin belki de en zekice yazılmış komedilerinden biri olan Community’nin yaratıcısı Harmon, Doc an Mharti’ye büyük ilgi duydu. Daha sonra Roiland ile sıkı dost da oldular. Bu ikili güç birliği yaparak projeyi güncelledi ve Adult Swim kanalına sundu. 2013 yılındaysa Rick and Morty adında yayınlanmaya başladı dizi. Böylece son dönemlerin en büyük fenomeni çıktı ortaya.

rick-and-morty-hd-wallpapers

Rick and Morty’nin övülecek çok yanı var. Her ne kadar dizi “yetişkinler için çizgi film” janrına dahil olsa da, bu tanıma tam olarak oturmuyor. Elbette cinsellik, politika ya da uyuşturucu kullanımı gibi konularda göndermeler barındırması, diziyi yetişkinlere yönelik kılıyor. Fakat Rick and Morty mizah anlayışını sadece bunlara dayandırmıyor. Dizi her bölümünde sürüyle duyguyu üzerinize fırlatıyor, her bölümün sonunda bir hamur gibi yoğurulmuş hissediyorsunuz. Bunun en önemli etkeniyse dizinin kendine özgü formülü aslında. Rick and Morty, her bölümde naif bir tavırla başlıyor macerasına. Bölümün sonundaysa çok karanlık bir noktada bırakıyor sizi.

Dizinin genel konusu, galaksinin en zeki bilim adamı olan Rick ve onun saf ve şapşal torunu Morty’nin yaşadığı çılgın maceralar etrafında şekilleniyor. Bu ikili son derece absürt olaylarla karşılaşıyor ya da doğrudan bu olayların yaşanmasına sebep oluyorlar. Zaman kırılması, paralel evrenler, uzaylı yaratıklar, robotlar ve daha nicesi Rick and Morty için çok olağan şeyler. Dizinin bilim kurguyla, kara mizahı birbirine karması o kadar başarılı ki, izlerken sonraki bölümde neyle karşılaşacağınızı merak etmeden duramıyorsunuz. Öte yandan bazı deneysel bölümleriyle de, izleyeni sadece 20 dakika içerisinde defalarca mest ediyor Rick and Morty.

wonderful-rick-and-morty-wallpaper

Karakter yaratmaktaki ustalığını Community’de ispatlamış olan Dan Harmon’un Rick, Morty ve diğer yan karakterlerle yaptığı şeyler tam anlamıyla akıl almaz. Dizinin tuhaflık seviyesi baş edilemez bir noktaya geldiğinde, Dan Harmon yaratıcılığını konuşturup size bir can simidi atıyor adeta. Rick zaten televizyon ekranlarında görebileceğiniz en aykırı karakterlerden biri. Alkolik, özensiz ve fikirlerini dile getirmekten, karşısındakilere acımasızca laf sokmaktan hiç çekinmiyor. Yol arkadaşı ve ergen torunu Morty ise ortaya çıkan tüm aksiliklerden etkilenen, soğukkanlılığını koruyamayan bir karakter. Çoğu zaman ergenliğin de tetiklemesiyle absürt bir olayın başlamasına sebep oluyor. Aynı zamanda her konuyu bilim ve mantık açısından ele alan Rick’in vicdanının yansıması da oluyor Morty. Bu iki karaktere sesiyle hayat veren Justin Roiland, diziyi bir adım daha ileri taşıyor. Konuştuğu konudan bağımsız olarak Rick’i ya da Morty’yi dinlemek bile başlı başına bir keyif. Dizinin diğer karakterleri de en az Rick ve Morty kadar ilgi çekici. Morty’nin ablası Summer’ın popüler olma kaygısıyla yaptığı şaklabanlıkları ya da Rick’in kızı Beth ve onun eşi Jerry’nin evliliklerindeki gelgitler, diziyi daha da ilgi çekici kılıyor.

Rick and Morty mizah ve bilim kurgunun dibine vurduğu gibi popüler kültürden de bolca besleniyor. Inception, The Purge, Doctor Who, X – Files gibi film ve dizilerden, reality show’lardan ve Douglas Adams’ın yazdığı The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy (Otostopçunun Galaksi Rehberi) gibi romanlardan parçalar barındırıyor dizi. Bu yanıyla da özellikle bilim kurgu sevenler açısından son derece keyifli bir seyirlik sunuyor. Ancak bilim kurgu karşısında nötr olanlara da kendisini izlettirecek sürüyle etkisi var Rick and Morty’nin.

z2

Öte yandan dizinin bir mesaj verme kaygısı yok, zira söylemek istediğini direkt olarak yüzünüze tükürüyor dizi. Feminizmden tutun LGBT birey haklarına, ırkçılıktan zorbalığa kadar birçok konuda söyleyecek sözü var Rick and Morty’nin. Dizinin bir bölümünün sonunda Rick ve Summer kas yapıp homofobik bir protestocuyu, bir Nazi sempatizanını ve bir zorbayı dövüyor mesela. Kısacası politik doğrucu olmak ya da mesaj vermek gibi bir kaygısı yok Rick and Morty’nin. Yanlış ya da hastalıklı gördüğü her konuya yumruklarını savurmaktan çekinmiyor.

374503_1Son olarak dizinin müzik seçimlerine de şapka çıkartmakta fayda var. Şimdilik sadece yirmi bir bölümü bulunan Rick and Morty’de bazı unutulması imkansız sahneler var. Bu anlarda kullanılan müzikler, sahnelerin etkisini bir üst seviyeye taşıyor. Sizi şoka sokan bir sahnede Mazzy Star’ın ‘Look On Down From The Bridge’ şarkısıyla iyice dumur oluyorsunuz, bir sahnede DMX’in ‘X Gon’ Give It To Ya’ şarkısıyla gaza geliyorsunuz, Nine Inch Nails’ın ‘Hurt’ şarkısıyla hüzünlere gark oluyorsunuz. Dizi ekibi bu tip anları, muhteşem şarkı seçimleriyle unutulmaz kılıyor.

Rick and Morty ilk iki sezonuyla büyük bir fenomen haline gelmiş durumda. Dizinin yaratıcıları Justin Roliand ve Dan Harmon, üçüncü sezonun tamamlandığını ve 2016 yılı içinde izleyiciyle buluşacağını duyurdu. Bu da demek oluyor ki yeni Rick and Morty maceralarına çok yaklaşmış durumdayız. Yeni sezon başlayana dek diziyi henüz izlememiş olanlar Rick and Morty efsanesiyle mutlaka tanışmalı. Zaten ilk bölümden sonra kendinizi durduramayacak ve geriye kalan yirmi bölümü de izleyeceksiniz. Daha önce Rick and Morty efsanesini izleyenler içinse hafıza tazelemekten daha iyi bir seçenek yok şu an. Üçüncü sezona kadar “wuba luba dub dub!”

Özgür Yılgür

1993 yılında İstanbul’da doğdu. Şu sıralar Çevre Mühendisliği lisans eğitimimi tamamlamaya çabalıyor. 2011 yılında Headbang dergisine yazdığı albüm kritikleriyle müzik yazarlığı yapmaya başladı. 2014-2015 yıları arasında BirGün gazetesinin Kültür Sanat sayfalarına röportajlar, albüm ve konser eleştirileriyle katkıda bulundu. Ayrıca Blue Jean ve Postkolik gibi dergilerde müzik ve popüler kültür üzerine yazılar yazdı. Hala Headbang dergisine yazı ve röportajlarla katkıda bulunmaya devam ediyor.

Related post