River: Neyi Anlattığın Değil Nasıl Anlattığın Önemli | Onur Erdoğan

 River: Neyi Anlattığın Değil Nasıl Anlattığın Önemli | Onur Erdoğan

[highlight]Fantastik, aksiyon ve macera sevenlere hitap etmez. Düşük tempodan hoşlanmayanlar sıkıcı bulabilir. Klişe avcıları da Sherlock‘un 4. sezonuna atlasın doğrudan. River, neyi anlattığıyla değil nasıl anlattığıyla etkileyici…[/highlight]

Netflix’teki tanıtımına bakınca “Bunu neden izleyeyim ki?” diye soruyorsun. Sıradan bir hikâye gibi görünüyor. İzlemeye başlayınca 20. saniyede fikrin değişiyor. BBC yapımı River, işte böyle bir dizi. Anlatmaya çalışayım:

En sevdiğim dizi The Wire‘dır. Daha üzerine çıkabilen olmadı. House of Cards, Fargo (ilk sezon), The Kingdom (Riget) dahil. Epeydir benzer bir şey arıyordum. Buldum…

BBC yapımı River‘ın son bölümü 1,5 yıl önce yayınlanmış ama ben yeni keşfettim. The Wire gibi bu da tamamen tesadüf eseri karşıma çıktı, kendi keşfedince daha çok seviyor insan.

Tanıtımı bir şey vaat etmiyor açıkçası. Stellan Skarsgård olmasaydı vakit de ayırmazdım büyük ihtimalle. Hata olurmuş. Hikâyeyi değil karakterleri tease eden sekansıyla başlar başlamaz ikna ediyor insanı.

Sadece Yakın Plan Bile Yeterdi

River, The 3rd And The Mortal albümleri gibi bir dizi; sadece 6 bölüm olsa da acelesi yok, atmosferinden içeri düşmeni bekliyor. Açılış sahnesinde dizinin iki ana karakterini tanıyoruz; belli ki insani ilişkilerden sıkılan dedektif John River (Skarsgård) ve sosyal ortağı Jackie Stevenson (Nicola Walker.) Sonrasında bir suç mahalline gidiyoruz. 6 bölüm burada işlenen cinayetin aydınlatılmasıyla geçiyor.

The Wire‘da olduğu gibi zekice yazılmış diyaloglarla (ve monologlar) ilerliyoruz. Olay örgüsü ve karakterler, gösterişe kalkışmadan, usul usul çözülmeye başlıyor. Skarsgård’ın oyunculuğu muhteşem; baştan sona sadece yüz planı çekselermiş olurmuş. Buz gibi gözlerin arkasında akıyor hikâye.

Kimler Sever?

Fantastik, aksiyon ve macera sevenlere pek hitap edeceğini sanmıyorum. Düşük tempolu film/dizilerden hoşlanmayanlar sıkıcı bulabilir. “Bu Fight Club‘da vardı, bu Matrix‘te vardı, bu eXistenZ‘de vardı” diyen klişe avcıları da Sherlock‘un 4. sezonuna atlasın doğrudan.
River, neyi anlattığıyla değil nasıl anlattığıyla etkileyici.

Onur Erdoğan

1977’de doğdu. Serbest gazeteci. Genelde çatışma bölgelerinde çalışıyor. Müziği, edebiyatı, sinemayı, fotoğrafı ve bisikleti seviyor. Şömineli bir orman kulübesi bulursa orada yaşayacak.

Related post