Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Romandan Ekrana: ‘Slow Horses’
“Bakın, normalde bu tür konuşmalar yapmam ama bu, büyük bir an gibi geliyor bana. Ve işler sarpa sararsa hiçbirinizi bir daha göremeyebilirim. İşe yaramazsınız. Hiçbiriniz. Sizinle çalışmak, hayal kırıklığı yaratan kariyerimin en düşük noktası oldu.”
Jackson Lamb
Apple TV+’ın merakla beklenen iddialı yapımlarından biriydi Slow Horses. Geçtiğimiz haftalarda 6 bölümlük ilk sezonuyla izleyicilerle buluştu ve beklentileri fazlasıyla karşıladı. Slow Horses, İngiliz yazar Mick Herron’ın “Slough House” serisinin 2010’da yayımlanan ilk romanı. Slow Horses, hatalarından dolayı ana birimden sürgün edilen ve MI5’ın ıskartaya çıkarılan ajanları için kurduğu “Slough House” birimine gönderilen bir grup casusun zeki ama huysuz lideri Jackson Lamb’ı konu alıyor. Günümüzde çok satan bir seri olmasına rağmen yayımlandığı dönemde popülarite yakalayamamıştı “Slough House” serisi. Slow Horses romanı çok iyi satmamıştı, o nedenle Harron’ın İngiliz yayıncısı serinin takip eden iki romanını yayımlamadı. Bu iki roman sadece ABD’de basıldı. Serinin ikinci romanı 2013’te İngiliz Polisiye Yazarlar Birliği’nin en iyi suç romanlarına verdiği prestijli Altın Hançer ödülüne layık görüldü. Yine de Harron’ın geniş bir okur kitlesine ulaşması, kararlı İngiliz bir editörün 2015’te seriye bir şans daha vermesiyle gerçekleşti. Bundan dört sene sonra da televizyon uyarlaması haberleri gelmeye başladı. Çok satan serinin 13. romanı Bad Actors, bu sene okurlarla buluştu.
2019’un son aylarında, o dönemde seçtiği yapımlarla yeni yeni vücut bulan Apple TV+, Top of the Lake dizisinin de yapımcılığını üstlenen See-Saw Films’ten Mick Herron’un casus romanlarının bir uyarlamasını sipariş etti. Justified dizisinin yaratıcısı ve yapımcısı Graham Yost’un idari yapımcı koltuğunda oturacağı Slow Horses dizisinde Darkest Hour ve The Dark Knight filmlerinin yıldızı, usta oyuncu Gary Oldman’ın başrolde yer alacağı açıklandı. Dizi, See-Saw Films’in son yıllarda giriştiği en yüksek bütçeli iş olma özelliğini taşıyordu. See-Saw Films, Jane Campion’un Top of the Lake dizisinin yanı sıra Chris O’Dowd ve Rosamund Pike’ın yer aldığı State of the Union‘ın da yapımcısıydı ve o sıralarda Colin Farrell’ın başrolde olduğu BBC dizisi The North Water dizisini geliştirme aşamasındaydı.
Kısa süre sonra detaylar netleşmeye başladı. Slow Horses, Veep, The Thick Of It ve Avenue 5 gibi yapımlarda çalışan Armando Iannucci’nin yakın işbirlikçisi Will Smith tarafından kaleme alınacaktı. Amazon’un Sneaky Pete ve FX’in The Americans dizilerinde çalışan Smith, Graham Yost ile birlikte yapımcılık koltuğunu da paylaşacaktı. Dizinin yönetmenliğini ise Black Mirror, Raised by Wolves, Penny Dreadful ve Snowpiercer gibi dizilerin bazı bölümlerinin yönetmen koltuğunda oturan James Hawes üstleniyordu.
Bundan bir yıl sonra da dizinin oyuncu kadrosu açıklandı. Yükselen yıldız oyuncu Jack Lowden, Slough House’ta yükselmeye çalışan ya da daha iyisi, oradan çıkmak için çaresizce çabalayan yetenekli ajan River Cartwright olarak karşımıza çıkacaktı. Yakın zamanda The Crown‘da Prens Philip olarak rol alan Jonathan Pryce, River’ın büyükbabası ve emekli bir MI5 ajanı olan David Cartwright olarak dizide yer alacaktı. Ready Player One ile bildiğimiz Olivia Cooke, River’ın ofis arkadaşı olan keskin zekâlı ajan Sid Baker’a hayat verecekti. Başarılı oyuncu Kristin Scott Thomas, MI5’da yüksek rütbeli bir memur olan Diana Taverner olarak karşımıza çıkacaktı.
Dizinin çekimleri pandemi nedeniyle biraz ertelense de çok geçmeden başladı ve 12 bölüm arka arkaya çekildi. Dizinin ilk 6 bölümünün Herron’un ilk kitabı Slow Horses‘a, ikinci 6 bölümünün ise serinin ikinci romanı Dead Lions‘a dayandığı açıklandı. Apple, dizinin tek sezon olmasını istiyordu ancak yapım şirketi diziyi altışar bölümden oluşan iki sezon olarak tasarlamıştı. Nitekim öyle de oldu. Bu arada Slow Horses’ın ikinci sezonunun 2022 sonlarında izleyicilerle buluşacağını belirtelim. İkinci sezonda yönetmen koltuğunda Jeremy Lovering’i göreceğiz.
Mick Herron’ın senaryo danışmanı olarak yazar kadrosunda yer aldığı Slow Horses dizisi için, çok satan roman serisinin mükemmele yakın bir uyarlaması diyebiliriz. İzlediğimiz ajanlar, kraliçeyi ve Büyük Britanya’yı koruma ajandasıyla hareket eden ajanlar değil. Küçük, sıradan ofislerinde hayatta kalabilsinler yeter gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Ama tıpkı romanlarda olduğu gibi dizide de bir şekilde, İngiliz istihbarat servislerinin tepesine kadar giden bir komployu durdurabilecek kişiler de bizim “yavaş at”larımız oluyor.
Dizi, tıpkı roman gibi Jack Lowden tarafından canlandıran River Cartwright ile açılıyor. River, MI5’te yükselen bir yıldız aslında ta ki bir gün, eğitim simülasyonunda işleri batırana kadar. Daha sonra gizli servis onu Slough House’a gönderiyor ve gerçekten çöp bir görev veriyor: Gözden düşmüş bir gazetecinin çöpünü karıştırmak. Bu arada Olivia Cooke’un canlandırdığı Sid Baker ise gerçek bir ajan işi yapıyor: Aynı gazeteciden flashbelleği alıp Regents Park’taki üstleri için kopyalamak. Regents Park, River’ın geri dönmek için umutsuzca çabaladığı yer.
Tabii bu ofiste başka yavaş atlar da var. Gizli bilgiler barındıran bir diski trende unutan Min Harper örneğin. Bu dikkatsizlik, işine ve evliliğine mal olmuş. Bu cehennem deliğinde kapana kısılmış biri için fazla neşeli olan Struan Loy da ajanlardan biri. MI-5’ın içişleri bölümünün eski çalışanı, sert adam Jed Moody ve Slough House’da sırf devasa bir baş belası olduğu için bulunan usta hacker Roderick Ho da hem romanlarda hem de dizide karşımıza çıkan karakterlerden.
Slow Horses için James Bond filmleri ve The Office karışımı bir dizi desek yalan olmaz sanırım ancak kesinlikle yetersiz kalır. Her şeyiyle seyir zevki harika bir dizi var karşımızda.
Slow Horses, karakterlerin bireysel travmalarını işleyerek oyalanmak yerine onların gerçekten kim olduklarını göstermeye çaba harcıyor. Çoğu Herron’un kitaplarından alıntılanan diyaloglar keskin, komik, karanlık ama asla yapay ve kasvetli değil. Dizinin yaratıcılarının oyuncu seçiminden mekâna kadar her detayı derinlemesine düşündükleri çok belli.
Tabii bu bir TV dizisi, o nedenle yazarlar burada karakterlere Harron’dan daha çok merhamet ve cömertlik gösteriyor. Dizide River aleni bir kahraman olarak tasvir ediliyor örneğin. Herhangi bir izleyici, birilerinin çöpünü karıştırmak yerine günü kurtarmakla uğraşması gerektiğine inanabilir. Kitaplarda ise River, dedesinden öğrendiği casusluk oyunlarını oynamak için adeta bahaneler arayan biri olarak resmedilir.
Bunun yanı sıra dizi, her karakteri biraz daha yumuşatma yoluna gitmiş. Sid, kitaplarda olduğundan çok daha sıcak ve nazik. Min Harper ve Louisa Guy, romanlarda yalnız ve umutsuz karakterler olarak tasvir edilirken dizide daha tatlı ve neşeli karakterler olarak karşımıza çıkıyor. Roddy Ho ise çok daha katlanılabilir bir karakter haline gelmiş. Bunun tek istisnası, en azından ilk iki bölümde, Jackson Lamb. Oldman’ın canlandırdığı karakter, tıpkı romanlardaki gibi fevkalade şirret biri. Herkese hakaret ediyor, işinin başında alkol tüketiyor ve yavaş atlara başarısız olduklarını hatırlatmaktan asla geri kalmıyor. Kimseye ilham vermek gibi bir derdi yok. Onları cezalandırmak için orada. Kaba, dar görüşlü ve iğrenç biri. Fakat onu izlememizin ve sevmemizin bir sebebi var. Bakımsız, kendinden geçmiş dış görünüşünün altında usta bir casusun işaretleri var. Olacakları biliyor, hiçbir şey onu şaşırtmıyor çünkü çok fazla şey görmüş. Bunda Garry Oldman’ın şahane performansının payı da var elbette. En küçük jestlerinden bile derin anlamlar çıkarmak mümkün. Oldman, karakteri tüm özellikleriyle benimsiyor, içinde yaşatıyor. İyi adam olmak gibi bir derdi yok, karakteri kimse, o da o.
“Slough House” romanları bence harikulade ancak TV versiyonunun romana çok yakın yarıştığını söyleyebilirim.