Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Röportaj: Ekranların Genç ve Sevilen Oyuncusu Atakan Hoşgören
Oyunculuk hayatına çocuk yaşlarda başlayan, genç oyuncu Atakan Hoşgören’le keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Birçok reklam filminde yer alan Hoşgören, Yıldızlar Şahidim dizisinde oynadı. 4N1K-2 filminde canlandırdığı Ali Tekelioğlu karakteriyle dikkat çeken Atakan Hoşgören’e kariyerini ve gündelik hayatını sorduk. Keyifli okumalar…
Fotoğraf: Enes Kahraman
Styling: Sıdıka Bal
Saç&Makyaj: Neşe Kaya
Fotoğraf Asistanı : Tufan Çekiçurs
Çocukluğunuzdan beri oyunculuk sektöründesiniz, reklam filmleri ardından dizi ve film çalışmalarında yer aldınız. Öncelikle bu yolculuğu sizden dinleyebilir miyiz?
Elbette, 7 yaşımda basketbol oynamaya başlamıştım. Benim için çok güzel bir hobi haline gelmişti. Hatta bir meslek haline getirme gibi bir hayalim vardı aslında fakat 14 yaşımda sakatlandıktan sonra bırakmak zorunda kaldım. Sonrasında biraz da annemin zoruyla bir reklam ajansına yazıldım. Ve reklam filmlerinde rol almaya başladım. Açıkcası o kadar aktif bir şekilde sektörün içine gireceğimi düşünmezdim. Güzel hissettirmişti işin profesyonelliği ve set ortamı. Oyunculuğa ilgi duymaya başlamıştım. Daha sonra lise de tiyatro yapmaya başladım. Daha sonra menajerim ile tanıştım ve profesyonel oyunculuğa adım attım.
Çocukluğunuzda pilot olmayı istiyormuşsunuz. Üniversitedeyse işletme okumuşsunuz. Oyunculuk eğitimi almayı düşünmediniz mi? İlerisi için böyle bir planınız var mı?
Evet, çocukluğumdan itibaren en büyük hayalim pilot olmaktı. Fakat askeri sınavları geçemedim. Ailem de ticaretle ilgilendiği için teorik bilgiye sahip olmak istedim ve işletme okumaya karar verdim. Oyunculukla ilgili reklamlar ve tiyatro dışında bir deneyimim yoktu, profesyonel şekilde oyunculuk yapmaya karar verdikten sonra oyuncu koçlarıyla eğitimimde başladı ve hala da devam etmekte. İlerisi içinde planım elbette eğitimlerimi bırakmamak.
Sizi ilk filminiz 4N1K-2’de Ali Tekelioğlu olarak tanıdık. Bu filmin kadrosuna dahil olma sürecinizden biraz bahsedebilir misin?
Evet, 4N1K-2 başrol olarak yer almak benim için büyük bir sorumluluktu. Hali hazır da hayran kitlesi olan ve sevilen bir işin, yeni gelen oyuncusu olmak insanın biraz gözünü korkutuyordu. Seçme süreçlerinde çok fazla audition vermiştim ve sürekli yapım şirketine gidip geliyordum. Çok deneyimim ve çok bilgim yoktu, bunun normal bir süreç olduğunu düşünüyordum. Fakat bir süre sonra artık kabul edilmeyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Artık son bir audition için çağırmışlardı, fazlasıyla gitmek ve gitmemek arasında kalmıştım. Sonra kendimi ikna etmeye çalışırken son audition deyip yapım şirketine adımımı attım ve audition’ ı verdim. Tabi ki umutsuz bir şekilde eve gittim. Haber gelmeyeceğinden nerdeyse emindim ve gün içerisinde telefona bile bakmadım. Akşam menajerim hayırlı olsun diyene dek, ne tepki vereceğimi bilemedim ve kendimi serüvenin içinde buldum.
Şimdiyse TRT’nin dijital platformu için çekilen, yakında yayınlanacak Koyu Beyaz dizisinde yer alıyorsunuz. Nasıl oldu projeye dahil olma süreciniz?
Açıkcası komedi projesinde yer almak yakın dönem için hiç aklımda yoktu. Fakat senaryoyu okuduğumda gerçekten eğlendim ve çok hoşuma gitti. Kendi kendime “Kafamda oluşan tiplemeler hayal ettiğim gibi çıkarsa çok keyifli bir iş olur” dedim. Sonrasında Yönetmenimiz Bülent İşbilen hocayla tanışınca ve işin tam olarak istediğimiz gibi planlandığını görünce projenin içinde olmak istedim. Ve böylece sevimli kadronun parçası haline geldim.
Dizi, yurt dışına üniversite okumaya giden zengin bir gencin orada yaşadığı kültür şoku üzerine bir komedi yapımı. Siz neler düşünüyorsunuz bu durum hakkında? Aklınızda hiç yurt dışında okumak gibi bir şey var mıydı? Sizce bu durumun ne gibi zorlukları var?
Aslında bu gencin tek hayali ailesinin ona kurduğu akvaryumdan dışarı çıkıp özgür olabilmek. Ailesi her konuyu önceden düşünüp hayatını sistematik bir şekilde planladığı için o sıkışmışlıktan sıkılmış biri Alper. Aslında Alper’i kesinlikle bunun için haklı ve cesur buluyorum. Benim aklımda yurt dışında okumak pek olmadı, hayatımda bunu planlayacak bir boşluk yoktu. Bu durumun pek çok zorluğu var aslında bakarsanız. Ailenizden uzak tanımadığını insanlarla baş başasınız. Yalnız olmanın getirilerinden çok eksi yönleri var. Bambaşka bir çevre bambaşka bir kültür ile karşı karşıya kalmak insanı tedirgin edebiliyor ve bunun uzun süre olduğunu düşünürsek, yalnız kalmayı seçmeyip sosyalleşme ihtiyacı başlıyor. En başlıca zorlukları bu bence.
Şu sıralar Türkiye’de birçok gencin hayal ettiği bir şey yurt dışında okumak ve orada yaşamak. Sizin etrafınızda yurt dışına giden arkadaşlarınız var mı? Sizce bu durumun sebepleri neler?
Evet, giden arkadaşlarım var fakat okul bitirip geri gelme planları var. Genel olarak arkadaşlarım Türkiye’de yaşamakta. Bana göre sebebi bir süreliğine dinlenmek ve başka kültürden insanlarla vakit geçirebilmek bu insana hem bir vizyon katıyor hem de kendini geliştirebilmesi için olanak sağlıyor. Kesinlikle bu durumda olan arkadaşlarıma saygı duyuyorum. Böylece ne ile uğraşıyorsa daha iyi bir şekilde geri dönüp onu ülkesinde en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar.
Dizide Alper karakterini canlandırıyorsunuz. Nasıl bir karakter Alper, sizinle benzer yanları var mı?
Alper cesur, zeki ve mütevazi bir çocuk. Kendine güveni tam ve her şeyi halledebileceğini düşünür. Hayatında hiç görmediği ve duymadığı problemlerle karşılaşır. Ailesiyle yaşadığı hayat çok planlı, risksiz, güvenli bir hayattı. Bu yüzden felaket senaryolarını hiç düşünmediği halde birçok sorunun üstesinden gelmeyi bir şekilde başarabilen bir karakter. Bu yönden Alper’e benzediğim söylenebilir. Ama genel anlamda kesinlikle Alper ile Atakan zıt insanlar. Ben daha çok duygularımı içimde yaşamasını bilen ve seven biriyim fakat Alper bir şeyi saklamaz olduğu gibi yansıtır ve yaşar. Ben daha garanticiyim, bir şeyi yapmadan önce onun gerçekleşmesi için birçok plan yaparım. Alper daha çok sonunu düşünmeden hareket eder, bence bu da dışardaki riskleri çok bilmemesinden kaynaklı diyebilirim.
Dizinin çekim süreci nasıldı? Bir dijital platformla çalışmanın farklılıkları oldu mu sizin için?
Oldukça keyifli ve eğlenceliydi. Güzel bir konfor alanımız vardı yönetmenimiz yapım şirketimiz sayesinde. Dijital platformda ilk deneyimim değildi yerel yayıncılığa göre daha hızlı pratik ilerlediğini biliyordum. Fakat yönetmenimiz ve senaristimiz bu hızlılık ve pratikliği lehine kullandıklarını söyleyebiliriz. Ve bu sayede bu keyifli işin bir parçası oldum.
Bundan sonrası için aklınızda neler var? Nasıl projelerde yer almak istiyorsunuz? Bize verebileceğiniz ipuçları var mı bundan sonraki çalışmalarınız hakkında?
Aslında bunun için pek emin değilim, dijital projemizden sonra biraz dinlenmek istedim. Ama sanırım çok dinlenmek bana göre değil. Proje seçimlerinde ise gerçekten yakın hissettiğim bir karakter olursa ve senaryo da tatminkar olursa yer almak isterim. Seçimlerim o yönde oldu şimdiye kadar. Şu an için yeni bir iş için dinlenme sürecini bitirip hazırlık sürecinde olduğumu söyleyebilirim.
Genç bir oyuncu olmanın zorlukları var mutlaka, gittikçe popülerliğiniz daha da artıyor, ünlü olmanın getirdiği sorumluluktan korktuğunuz anlar oldu mu?
Popülerlik zamana göre değişkendir, elbette zor anlar yaşadım. Özellikle 18 yaşında getirdiği ünlü olmanın sorumlulukları kabul etmekte zorlanıyor insan. Ama ailem bu zamanlarda yanımda olup bana destek verdi. Ve her şeyi belirli bir düzene oturtunca pek zor olmadı. Ama bence önemli olan anlık popülerlikten çok kalıcı olabilmek.
Bir röportajınızda; “Benim için bir karakteri hissedebilmek çok önemli o yüzden fazla seçici olabiliyorum,” demişsiniz, bunu biraz açıklayabilir misiniz? Nasıl özellikler arıyorsunuz bir karakteri canlandırmayı tercih ederken, neler size hitap ediyor?
Ortak duygu ve durumlara sahip olmamız benim ilgimi çeker. Ama senaryoyu okuduğum zaman karakterin yaşadıklarını kendim yaşamışım gibi hissedemezsem oradaki nüansı yakalayamazsam maalesef benim için doğru karakter değil derim. Bu karakterin benimle benzer yanlarının olması anlamına gelmiyor. Onu hayal dünyamda gerçek bir karakter haline getirip yaşadığı durumlara kendimi kaptırmamla ilgili diyebilirim.
Gündelik hayatınızda nasıl bir insansınız? Nelerden hoşlanırsınız, vaktinizi nasıl değerlendirirsiniz?
Gündelik hayatımda sakin ve vaktimi verimli geçirmeye çalışan biriyim. Eğer bir boş gün ile karşı karşıyaysam programlı giderim. Kahve içmemin bile vakti vardır. Dikkatimin dağılmasını pek sevmem. Sanırım programımı bir tek arkadaşlarım için bozabilirim nadiren de olsa.
Takip ettiğiniz diziler var mı? Episode okurlarına hangi dizileri önerirsiniz?
Son dönemde tek takip ettiğim dizi The Last of Us diyebilirim. Genelde bilgisayar oyunu oynarken kendimi pek kaptırmamam fakat The Last of Us oynarken sürekli duygulanıp bir sonraki adımı çok merak ederim benim için ayrı bir yeri var. Eğer daha önce oyununu oynamışlarsa bu diziyi çok sevileceklerine eminim, kesinlikle tavsiye ederim.
Sinemayla aranız nasıl? Ne tür filmlerden hoşlanırsınız? “Keşke ben oynayabilseydim,” dediğiniz bir karakter var mı izlediğiniz filmler içinde?
Sinemayla aram çok iyi diyemem ama ilgimi çeken işleri takip ederim. Daha çok bilim kurgu, gerilim işleri hoşuma gider. Keşke ben oynasaydım dediğim çok fazla karakter oluyor özellikle eski Hollywood filmlerini izlerken. Kendimi o karakterin yerine koyup soluksuz izlerim. Ama örnek verecek olursam net bir şekilde Şeytan’ın Avukatı’nda Kevin’ı oynamak isterdim.
Tiyatrodan hiç bahsetmedik. Hep kamera önünde yer almışsınız ama bundan sonrası için sahnede olmaya ilişkin bir düşünceniz var mı?
Sadece lisede bu keyfi tadabildim o da kısa bir süre için. Fırsatlar hep kamera önünde oldu ve hiç vakit ayıramadım sahneye. Çok isterim sahnenin tozunu tekrar yutmayı karakterin ağırlığını taşıyabilmeyi seyircilere oynayabilmeyi ve gerçek performansı gösterebilmeyi. Umarım en kısa sürede bunu tekrar gerçekleştirebilirim.