Röportaj: Güldür Güldür’ün Hüzünlü Yapımcısı Elif Yakarçelik
Başlığı böyle yapmamın sebebi elimizdeki yapımcı, kreatif insan ve bir sürü tanıma onu hapsedebilirim. Hüzünlü. Komedi işleri yapıp ardından bütün sakinliğini, acısını ve yaralı anılarını şarkılarıyla anlatıyor.
Kamera arkasında “çok eğlendik” duygusu eve gidince değişiyor. İşler güzel akarken bir anda anlatmak istediğine bıraktığın o küçük öpücük gibi. O zaman sizi bu zeki, aklına eseni planlı deliliklerle yapan kadınla tanıştırayım: Elif Yakarçelik…
Türk televizyon ve sinema akışının unutulmaz işlerinde yer almış bir yapımcısın. Kamera arkası hikâyeni kısaca anlatabilir misin?
Hatırladığım ilk şey, yakın dostum rahmetli Yaşar Gaga’nın bana, “Senden çok iyi televizyoncu olur, gel gir şu işe,” deyişi ve benim bir yapım şirketinde prodüksiyon asistanı olarak hemen işe başlamam. Sonrası kısa sürede gelişti.
Güldür Güldür Show hikâyen nasıl başladı? Hatta röportaj yapmak istememin ince sebeplerinden biri, kafamda seninle ilgili bir cümlenin dönüyor olması…
Güldür Güldür, ilk adıyla 5’er Beşer, Alper Kul’la benim evde otururken konuştuktan sonra yönetmen ve yazarlarla buluşmamız, en sonunda BKM’ye Necati Akpınar’a götürmemiz, onaylanması ve oyuncu seçimiyle yayına girmesi şeklinde başladı.
Yıllar içinde evrim geçirdi, ismi değişti, hem biz geliştik, büyüdük hem çok kalabalıklaştık. 11 yıldır Show TV’deyiz ve aynı heyecanla işimize devam ediyoruz.
“Güldür Güldür’ün hüzünlü yapımcısı?” Şarkıların öyle…
Hüzünlü yapımcı hoşuma gitti. Evet, hep komedi işleri yapıp müzikte hüznü seçmem biraz tuhaf tınlıyor.
Müzik kariyerin aslında evden gelen bir konu. Yani doğduğun ev kaderindir minvalinde, annen Tülin Yakarçelik memleketin en önemli sesi. Müzikal yolculuğunu anlatır mısın?
Çocukluğumdan beri evde hep müzik oldu, malum annem zaten bu işin ustası, onunla yarışmam mümkün değil ama işte bir yere kadar dayanıp kendi müziğime karar verip nihayetinde attım kendimi ortalara. (Gülüyor)
Bir yapımın içinde yer alacak şarkılara, tema müziklerine ne kadar dahil oluyorsun?
İlk aşamada işin içinde oluyorum, ortak dil bulduktan sonra işler kolaylaşıyor, arada danışıldığında işin içine tekrar dahil oluyorum tabii.
Hazır yapımcı-müzisyen-şarkıcı formülüyle karşı karşıyayım. Sormadan edemeyeceğim, uzun uzuuun diziler ve içinde yer alan klip formatında şarkılar…. Nasıl değerlendiriyorsun?
Bu artık biraz vakit kazanmak için de olduğundan (malum dizi süreleri çok uzun) yapım-senaryo tarafını rahatlatmakla birlikte bazen çok sıkıcı ve demode kaldığını düşünüyorum.
Sahne buna hizmet ediyorsa ya da şarkı o sahneyi besleyen, finalize eden bir duyguya taşıyacaksa ne güzel ama sırf vakit doldurmak için olduğunda çok sıkıcı oluyor. Dünyada artık pek böyle şeyler kalmadı.
Hafif caz, sakin bir rock ve pop sound desem yanlış bir bilgiye mi sahip olurum? Sesin beni sakinleştiriyor. Şarkılarında koşturmacasız hikâye anlatıyorsun? Bu sen misin? Yoksa müziği böyle mi yorumluyorsun?
Ne güzel bunu senden duymak, teşekkür ederim. Sakinleştiriyor olmak güzel. Biraz sakinleşmemiz gerekmez mi zaten? Bu fazla hızlı akan hayatta biraz frene basmak iyi olur özellikle benim için. (Gülüyor)
Bu benim, bu benim evdeki halim, dinlemek istediğim şey.
Tüm bu yoğun tempolu işler ve müziğin yanı sıra, aslında hiç ekrana çıkmak, oyunculuk gibi bir düşüncen oldu mu? Ya da teklif edildi yapmadın mı? Yaptın da benim haberim mi yok? (Bu da benim ayıbım olur)
Arada sırada kendi şarkılarıma yaptığım hatta yönettiğim kliplerde bile kendim oynamadım yani o kadar istekli değilim ekranda olmaya anla yani. (Gülüyor)
Kamera arkası güzel.
Kliplerinde de anlatıcı kimliğinle karşımızdasın. Şarkıların formal yapısı mı yoksa ben böyleyim mi dersin?
Ben böyleyim.
Keyifli masalarda ya da kulislerde karşılaştığımız, gördüğüm kadarıyla bu neşeli, keskin zekâlı kadının hüznü nereden geliyor?
Fazla konuşkan, neşeli kadın evden içeri girince hüzünlü birine dönüşüyor. Seviyorum bu iki farklı insanı. Bazen insan ilişkilerinden, zorunda olduğum güler yüzlü insandan çok da sıkılıyorum hatta kendime çok üzülüyorum, böyle olmak zorunda kaldığım için. Ama ikisi bir tam ben ediyor işte.
Uzun aralıklarla çıkardığın şarkılar var. Sonrasında yakın zamanda arka arkaya bizi şarkılarınla buluşturdun. Ekim ayının başında “Neden” şarkın çıktı. Şarkıları hazırlamak, mutfak tarafı ve yayınlama konusunda sancıların var mı?
Şarkı seçiyorum, sonra beraber müzik yapmaktan çok zevk aldığım Özgür Ulusoy’la buluşuyorum, bu şarkılara onu ikna ediyorum (bu işin en zor kısmı:)) sonra nasıl düzenleriz derken, üzerinde çalışmaya başlamışken ben birdenbire başka şarkı buldum deyip süreci başa döndürüyorum!
Yani biraz zor oluyor süreç, o yüzden uzuyor. Muhtemelen böyle zamanlarda Özgür de bana içinden küfrediyordur. (Gülüyor)
Uzun metraj ve şarkılarını birleştirmek istiyor musun? Sorumun ana sebebi şarkılarının hilkâye anlatılıcığı görsel bir olgu yaratıyor.
Evet, istiyorum, şarkıların büyük çoğunluğu buna çok uygun. Henüz uyanan olmadı buna! Kendi yaptığım işlerde de şarkılarımı kullanmak bana saçma şekilde ayıp geliyor, bunu aşmam gerek sanırım.
Bu röportaj, Episode’un 51. sayısında yayımlanmıştır.