Röportaj: Sevilen Oyuncu Şebnem Hassanisoughi

Son olarak Aktris dizisinde Raşide karakteri olarak izlediğimiz Şebnem Hassanisoughi ile keyifli bir söyleşi yaptık. Başarılı oyuncunun öğrencilik yıllarından günümüze canlandırdığı karakterleri, yer aldığı birbirinden değerli dizi, film ve oyunları konuştuk. Disney+‘ta yayınlanan Aktris dizisine dair düşünceleri de elbette Hassanisoughi’ye yönelttiğimiz sorular arasında yer aldı. Yetenekli oyuncuya ve diziye dair merak ettikleriniz için buyurun röportajımıza…

Fotoğraf: Ayhan Akbaş
Styling: Begüm Palabıyık
Saç & Makyaj: Selhan Cankaya

Öncelikle eğitim hayatınızdan söz etmek istiyorum. Mimar Sinan Tiyatro mezunusunuz ardından Kadir Has Üniversitesi’nde Film ve Drama yüksek lisansı yaptınız. Türkiye’de tiyatro alanında en iyi okullarda eğitim aldığınızı söyleyebiliriz. Biraz bu yıllardan, ders aldığınız hocalarınızdan söz eder misiniz? Bu önemli iki okul size neler kattı?

17 yaşında konservatuvar tiyatro bölümüne girdim. Dört sene boyunca Türkiye’nin kıymetli, birikimli, iyi eğitmenleri ve oyuncularıyla çalışma fırsatım oldu. Her birinden birbirinden çok farklı yaklaşımlar ve teknikler öğrendim. Bence en önemlisi sahne üzerinde akla gelebilecek her alanda deneyim edinme imkânım vardı ve ben bunu sonuna kadar kullandım. Orkestra asistanlığından, ellerimle kostüm dikmeye, ahşapları çakarak, koltukları kaplayarak dekor yapmaya, ışık asmaya, tasarlamaya, ışık ve ses masalarını kullanmaya, sahne arkasındaki trafiği düzenlemeye, kamyona dekor yüklemeye varana kadar… Sadece oynamak değil, oyunu yönetmek, entelektüel arka planına hâkim olmak için okumak; bence tüm bunlar bir araya gelince totalde bir değer ve yaklaşım yaratıyor. Yüksek lisans ise var olan temelimin üzerine, biraz bildiklerimi yıkmak ve unutmak, biraz tazelenmek, daha çok da oyuncu olarak kendimle ve sanatımla yoğun vakit geçirme ihtiyacından doğdu. İşin teorisi beni hâlâ çok heyecanlandırıyor, neredeyse büyülüyor. Oradan da oyunculuk üzerine bir tez yazarak mezun oldum. Hâlâ akademik araştırmalarda konuyla ilgili referans verildiğini görüyorum, literatüre bir katkı sağlamış olmak ayrıca mutlu ediyor.

Elbise: H&M / Aksesuar: Her Story / Ayakkabı: Elle

Sizi farklı mecralarda, değerli yapımlarda izledik. Televizyonda; Kayıp Şehir, Poyraz Karayel, Vatanım Sensin gibi sevilen dizilerde yer aldınız. Bu projeler arasında sizde ayrı bir yeri olan, özellikle unutamadığınız bir karakter var mı?

Saydığınız tüm işler dönemi için ve hâlâ çok özel ve farklı projeler. Tüm bu işlerin setleri de çok güzeldi, şahane ekipler, iyi senaryolar ve muazzam oyuncular. Kayıp Şehir sanırım sonrasında benzeri olmayan önemli bir iş olarak televizyon tarihimizdeki yerini aldı. Poyraz Karayel‘de Begüm’ü oynarken çok büyük keyif alıyordum. Beklenmedik, uygunsuz hallerini özlediğimi söyleyebilirim. Vatanım Sensin’de oynadığım Efthalia da benim için çok değerli. Dönem işinin büyüsü inanılmaz ve onun içinde şarkı söyleyen, yalnız yaşayan, o kadar entrikanın göbeğinde kalan Rum bir kadını anlamak ve yaşatmak bambaşkaydı. Dönemin ruhuna ve atmosferine temas ettim sanki. O kadar çok kitap okumuştum ki hazırlanırken, dönemi ve coğrafyayı bir kez tanımak bir daha unutamayacağın bir hale getiriyor zaten. Yani hepsi aklımda ve kırıntılarıyla bedenimde hâlâ.

Sinemadaysa özellikle Zeki Demirkubuz’un Bulantı filminde canlandırdığınız Neriman karakteriyle dikkat çektiniz. Filme dâhil olma sürecinizden söz eder misiniz? Zeki Demirkubuz’un setinde yer almak nasıl bir duyguydu?

İlk görüşmemizi yaptığımızda filme çok kısa bir süre kalmıştı. Zeki benimle çalışmak istiyor ama fiziksel olarak topal, dul kapıcı kadın Neriman’a ikna etmemin zor olabileceğini düşünüyordu. Ben de tam bu nedenle onu oynamayı istemiştim aslında. Klişe, kolay bir başlangıç değildi. Neriman’ı rolü çalışıp kendim ikna olarak, iyi oynayarak ancak var edebilirdim. İlk kostümü giyişimle başlayan bir süreçle rolün içinde çabasızca aktım. Zeki’ye de söylemiştim o zaman, sanırım bu alışılageldik Zeki Demirkubuz seti değildi, diye. Bizim filmimizde kendi de oynadığı için sanırım, fikirlere ve ihtimallere şaşırtıcı derecede açıktı. Ama tatsız yanları yoktu, çok ferah geçti de diyemem tabi.

Sizi sinemada, son olarak Zeynep Dilan Süren’in Büyük İstanbul Depresyonu kısa filminde izledik. Genç yönetmenlerin, farklı bakış açılarına sahip işlerinde deneyimli oyuncuların yer alması çok değerli bana kalırsa. Özellikle çalışmak istediğiniz bir yönetmen var mı?

Kısa film izlemeyi çok seviyorum. Hatta hayali uzun metraj çekmek olmayan bir kısa film yönetmeniyle tanışmanın hayalini kuruyorum. Dilan ve Nazlı Bulum oyuncu olarak bana karşı hissettikleri şeyler nedeniyle bu rolü oynamamı istemişlerdi ve bu beni çok mutlu etti. Çünkü filmde iki kadının kendilerinden yaşça büyük bir başka kadına bakışı var. Onlarla bunu paylaşmak, tartışmak için, genç kadınların yaratımının bir parçası olmak için hevesle gittim sete. Çok seviyorum onları ve sonraki işleri için her zaman meraktayım. Birlikte çalışmak istediğim ise çok yönetmen var. Dünyada hayranlıkla, heyecanla izlediğim çok film var. Türkiye’den de en çok ilk filmini çekecek insanları merak ediyorum. Yeni başlayan, arayan, deneyen, risk alan, mücadele eden insanları. Tabi ki eserlerinin bir parçası olmak isteyeceğim, halihazırda çok beğendiğim işler yapmış ve tecrübeli isimler de var. Ama sanırım isimden çok hayal edilen ve anlatılmak istenen, yani senaryo, sonra ekip, hayata ve işe bakış beni etkiliyor.

Dijital platformlarda da ses getiren yapımlarda yer aldınız. GAİN’de yayınlanan ve uzun zaman Semaver Kumpanya’da oynadığınız Metot oyununun uyarlaması, bunlardan biriydi. Yakın zamandaysa Andropoz ve Sıcak Kafa dizilerinde oynadınız. Son olarak sizi Disney+’ta, Aktris dizisinde izledik. Dijital platformlarda yer alan işlere ağırlık verdiğinizi söyleyebilir miyiz? Bu bir tercih miydi?

Bir karar değildi ama neticede bir tercih. Free tv’de iyi yazılmış bir senaryo ve rolü, huzurla çalışacağımız bir yapımı ben de çok özledim ve artık hakikaten diliyorum. O insanüstü tempoya alışmak da ayrı bir tuhaflık, insan eksikliğini hissediyor.

Suç, gerilim ve mizah ögelerini bir arada barındıran bir iş Aktris. Sizi bu projeye çeken ne oldu?

Çok akıcı ve bir çırpıda okunan bir senaryoydu. Aynı zamanda ekip şekilleniyordu. Yaratıcı ekibi ve oyuncu kadrosunun bir kısmını biliyordum. Birlikte çalışmak isteyeceğim insanlarla bu işin bir parçası olmayı ve Güneş’i oynamayı istedim.

Peki, set süreci nasıl geçti? Birlikte çalıştığınız ekiple ne gibi deneyimler yaşadınız?

Benim için rahat bir set süreciydi. Soner Caner’le tanıştığım için çok mutluyum. Çalıştığım için de insan olarak tanıştığım için de şanslı hissettiğim güzel biri. Benim işim en çok Uraz’laydı sanırım, onunla oynamak da sette vakit geçirmek de hakikaten ferah ve keyifliydi. Pınar’la Vatanım Sensin sonrası tekrar karşılaşmak, yolculuğuna şahit olmak pek tatlıydı.

Sizin dijital platformlarda takip ettiğiniz işler neler? Episode okurlarına hangi yapımları tavsiye edersiniz?

İzlemeyen kaldıysa diyerek önereyim. Succession, White Lotus.

Dijital platformlarda şimdiye dek yer aldığınız işler arasında Metot, farklı bir yerde duruyor bence. Uzun süre sahnede oynadığınız bir oyunu, dört bölümlük bir mini dizi olarak çekmek nasıl bir deneyimdi?

Pandemi sırasında Serkan böyle bir fikirden bahsetti. Çok biz bize ve istediğimiz gibi olarak, yani hep yaptığımız gibi oyun oynayarak çektiğimiz bir işti. Sanki dizi değil de teknik ekip dahil, tekrar tekrar durmaksızın oyun oynadığımız uzun bir performans gibiydi. Benzer çalışma ortamları olsun da sadece oyuna kaptıralım kendimizi çok isterim.

Bu noktada Semaver Kumpanya’dan da söz etmek istiyorum. İstanbul’un kültürel yapısı açısından geriye kalan önemli bir sahne burası. Eski İstanbul’da, tarihi Çevre Tiyatrosu’nda sahneye çıkmak nasıl bir duygu? Sizin hayatınızda nerede duruyor Semaver Kumpanya?

Semaver Kumpanya’nın kuruluş günlerinden beri durduğu yer benim için çok değerli. Bir delinin attığı taş orası ve peşinden onlarca insanı sürükledi. Pek çok iyi oyuncuya okul oldu. Ben de mezun olduğumda içinde olmak isteyeceğim yer diye düşününce tabi ki aklımdaydı. Senelerce birlikte çeşitli oyunlar oynadık, bir kısmıyla birlikte büyüdük, dönüştük. Hatırası da kendi de türlü duygulara gark eden bir yer.

Takım: Guess / Bra: Rise and Warm / Aksesuar: Wenta Jewerly / Ayakkabı:İlvi

Tiyatrodan söz etmişken yakın zamanda tiyatroyla ilgili yeni planlarınız var mı?

Var. Çalışıyorum bir metin üzerine. Umarım tez vakitte paylaşabilirim.

Yer aldığınız tüm işlerde farklı dünyaların kadınlarına hayat verdiniz. Şimdiye dek canlandırmadığınız, oynamak istediğiniz bir karakter var mı?

Yargısız bir gözle hakikaten yaklaşıp bakınca her insan o kadar ama o kadar biricik ki. Ama evet tam da arzuladığım gibi farklı ortamlardan ve dünyalardan gelen insanları çalışma ve oynama fırsatı buldum ve aynı zamanda yarattım. Bunun için bekledim, seçtim. Karakterlerin insanın içini kıpırdatan yanı biraz da bilmiyor olmak, merak etmek. O yüzden hiç aklıma gelemeyecek bir rolü oynamak için yanıp tutuşurum. Ama oynamak istediğim haller tabi ki çok. Özellikle Türkiye’de senaryolar maalesef insanın temelinde olan pek çok hali saklayarak yazılıyor. Dolayısıyla onları etten kemikten insan kılmak fazladan bir efor oluyor oyuncular için. Politik bakışların, iyilik ve kötülüğün ötesinde gerçek zaafların, zayıflıkların, cinsel yaşamların olmadığı karakterleri insan kılmak epey iş.

Siz neler izliyorsunuz? Son dönemde izledikleriniz arasında okurlarımıza önereceğiniz dizi ve filmler var mı?

Ben hâlâ sinema seviyorum, eski filmleri ve yönetmenleri izlemeyi seviyorum. Bunuel, Godard, Chaplin filmlerini sanırım sonsuza kadar döndürebilirim. Darlandıkça az biraz onları izliyorum yine. Nedense aklıma Persepolis geldi. Bir de beni çok etkileyen iki kısa film var. Senelerdir onları da ara ara izliyorum. Bir şekilde bulup izlemenizi çok isterim. La Maison en Petits Cubes ve Fauve.