Röportaj: ‘Üç Kız Kardeş’ Dizisinin Başarılı Oyuncusu Nazlı Senem Ünal

 Röportaj: ‘Üç Kız Kardeş’ Dizisinin Başarılı Oyuncusu Nazlı Senem Ünal

Kanal D’nin Üç Kız Kardeş dizisinde Mine olarak izlediğimiz Nazlı Senem Ünal’la keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Ünal’a kariyerini, televizyonda “kötü” karakter oynamanın zorluklarını ve çekimleri Ayvalık’ta gerçekleştirilen Üç Kız Kardeş dizisini sorduk. Bu eğlenceli röportajı zevkle okumanızı dileriz.

Sizi bugüne kadar televizyonda reklam ve dizi projelerinde gördük. Sinemada Organize İşler: Sazan Sarmalı filmlerinde yer aldınız. Şimdiyse sizi Üç Kız Kardeş adlı, ilgiyle takip edilen Kanal D dizisinde izliyoruz. Öncelikle sizi kendi cümlelerinizle tanıyabilir miyiz?

Evinde kendi kendine olmaktan keyif alabilen, az ama öz arkadaş grubuyla hayattan zevk almasını bilen, gelişimine önem verip sürekli yeni öğretiler peşinde koşan, işine ve ailesine düşkün, kedisi Gırgır başta olmak üzere tüm hayvanları seven, mütevazı yaşamayı tercih eden, hayatı keşfetme yolculuğunda merakla işaretleri takip eden, evlat, kardeş, arkadaş oyuncu, biraz yorumcu ve kadınım…

Nazlı Senem Ünal

Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim aldığınızı okudum. O günlerden biraz söz edebilir misiniz, nasıl bir eğitim süreciydi?

Henüz 17 yaşındaydım ve eğitimim için Bursa’dan İstanbul’a taşınmıştım. İstanbul’a çok sık gidip gelmeme rağmen İstanbul’da tek başına hayat kurma fikri bile korkutucuydu. Konforlu alanımdan çıktığım için açıkçası biraz zorlandım. Ama eğitim sürecim hem faydalı hem de keyifliydi.

Menajerimi Ara dizisinde oyuncu olmak isteyen bir karakteri canlandırıyordunuz. Bu süreçte kendi yolculuğunuz aklınıza geldi mi? Ne gibi zorluklar yaşadınız ya da şanslı olduğunuzu düşündüğünüz anlar oldu mu?

Bazen oynadığınız karakterlerle hayalleriniz bir olur. Bizim Jülide ile yolculuğumuz söylediğiniz gibi birdi. İlk işimde hayalleri benimle aynı olan ve bana çok benzeyen bir karakteri oynamak şanstı benim için. Oyunculuk zor bir yolculuk tabii ki engel ve zorluklarla karşılaştım ve karşılaşmaya da devam edeceğim elbet. Ama vazgeçmek yok…

Nazlı Senem Ünal

Üç Kız Kardeş’te canlandırdığınız Mine karakteriyle dikkat çekiyorsunuz. Diziye katılma süreciniz nasıl ilerledi?

Menajerim Tümay Özokur beni arayarak projeden bahsetti ve yapımcımız İnci Gündoğdu ile tanışmaya gideceğimizi söyledi. Çok heyecan verici bir buluşmaydı benim için. Görüşme sonrası Üç Kız Kardeş ve Kalbimin Can Mayası romanlarını bir nefeste okudum. Harika anlatılmış bir yaşamöyküsüydü ve kim okusa bu hikâyede yer almak isterdi. İclal ablanın (Aydın) yüreğine ve emeğine sağlık… Mine kitapta çok geçmeyen bir karakterdi, o yüzden onun hikâyesinin nasıl olacağını, nasıl yazılacağını çok merak etmiştim. Fakat Mine çok dişli bir karakter olarak yazıldı ve oyunculukta önümü çok açtı. Benim en güzel şanslarımdan biri oldu, kendimi geliştirmeme yardımcı olan bu karakteri oynadığım için mutlu hissediyorum.

Mine’den biraz söz edebilir misiniz? Televizyonda “kötü kadın”, “kötü adam” oynamanın dezavantajları olabiliyor. Seyirci, oyuncudan sürekli benzer tiplemeler görmeyi bekleyebiliyor, böyle bir çekinceniz oldu mu?

Mine, sevdiği adama tutkuyla bağlı ve yaşadığı ihanetle birlikte hayal kırıklığı onu çileden çıkarıyor. Bu durumda iyi ya da kötü olarak karakterin altını çizmek istemiyorum. Zaman zaman çok haklı sebepleri vardı, zaman zaman da hırslarına yenik düşerek yanlış hamleler yaptı. O hata dozunu artırdığında tabii Mine olarak değil, Nazlı olarak seyircinin haklı tepkisinden çekindiğim zamanlar oldu. Her şeyi dozunda yaşamayı seven biri olarak bundan sonraki projemde Mine benzeri bir karakteri çok sevip, ilgi çekici bulup sahiplenmediğim sürece oynamak istemem. Oyuncu olarak kapasitemi biliyorum, yelpazemi dar alanda kullanmak istemiyorum. Yolun başında bir oyuncu olarak farklı karakterlerle seyircinin beni sevip yine bağrına basacağını düşünüyorum.

Nazlı Senem Ünal

Üç Kız Kardeş, İclal Aydın’ın aynı adlı romanından uyarlanan bir dizi. Edebiyat uyarlaması diziler hakkında neler düşünüyorsunuz? Televizyonda çok ilgi çeken uyarlama diziler izledik. Sizin de heyecanla takip ettiğiniz uyarlama yapımlar oldu mu?

Tabii ki oldu, Masumlar Apartmanı benim için bir örnek… İlgiyle takip ettiğim bir işti. Uyarlama işler televizyona aktarılınca boyut değiştirebiliyor, seyirci tarafından ilgi gösterilen aksa kayabiliyor, bu da bazen hikâyenin bütünlüğünden bizi alıkoyabiliyor. Adı üzerinde “uyarlama”… Televizyon dinamikleri farklı tabii ki ama senaristlerimizin uyarlama işlerde çok başarılı olduğunu düşünüyorum.

Sette uzun saatler geçirdiğinizi düşünüyorum. Genel olarak dizi sektörüne ilişkin yorumlarınız neler? Ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?

Ben şanslı olduğumu düşünüyorum çünkü çalışma saatlerimiz o kadar yorucu değil. Haftada en az iki gün repo veriyoruz. Bu, dizi setleri için bir lüks sanırım. Ayvalık’ta mekânlarımızın birbirine yakın olması sebebiyle zaman kaybı da yaşamıyoruz. O yüzden her şey yolunda.

Kamera önü ve arkasında çalışan ekip arkadaşlarınızla aranız nasıl? Nasıl bir set ortamınız var?

Ben ilk kez şehir dışında çekilen bir projede rol alıyorum. Aile ve sevdiklerinizden uzak olmak işin en zor kısmı. Herkes aynı durumda olunca birbirimize daha çok sahip çıkmaya başlıyoruz. Birbirimize ayıracak çok zamanımız oluyor ve bu durumdan keyif almaya çalışıyoruz. Özlem bazen strese sebep olabiliyor elbette… Şehir dışında yaşanan zorluklar böyle özetlenebilir. Eğlenceli ve mutlu çalışan bir ekibiz.

Bundan sonra nasıl bir projede yer almak, nasıl bir karakteri canlandırmak istersiniz?

Mine’nin zıddı bir karakter oynamak tercihim olur tabii ki. Minimal oyunculuğu çok seviyorum ve bunu deneyimleyeceğim bir role hayır demem. Dijital platformlarda keyifle izlediğim projeler var, bağımsız filmler de çok ilgimi çekiyor. Belki bir sağır, dilsiz… Tamamen gözlerimle oynayabileceğim bir rol… Hayaller sınırsız anlayacağınız. Bildiğim tek şey var, nefes aldığım sürece oynamak istiyorum.

Üç Kız Kardeş

Dijital platformların yükselişe geçtiği bir dönemdeyiz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bir dijital platform projesinde yer almak ister misiniz?

Az evvel belirttiğim gibi dijital projelerde tabii ki yer almak isterim. Özellikle dünyaya açılma fikri çok cazip ve çok ilginç projelere denk geliyorum. Seyrederken zamanı unutuyorum. Dijital size daha uçlarda sergileyebileceğiniz oyunculuk şansı veriyor… Doğru zaman, doğru proje, doğru karakter, doğru ekip = mükemmellik!

Peki, seyirci olarak takip ettiğiniz bir platform var mı, Episode okurlarına hangi dizi ve filmleri önerirsiniz?

Tüm platformlarda ayrı ayrı takip ettiğim birçok iş var. Bu aralar Ginny and Georgia’yı izliyorum. Ondan önce de Emily in Paris’i bitirdim. Bir şeyler yerken izlenebilecek eğlenceli işler bence. Onun dışında favorim Modern Family ki çoğunuz izlemiş de olabilirsiniz. Ara ara alakasız bir bölümünü açıp izliyorum. Türk işlerinden de Gibi ve Ayak İşleri favorim.

Sizi sahnede görebilecek miyiz? Tiyatroyla ilgili planlarınız var mı?

Tiyatro yapmayı çok istiyorum, o arenanın keyfi bambaşka. Genelde iki kişilik metinlerden oluşan fikirler var kafamda. Ne zaman hayata geçirebilirim henüz bilmiyorum. Ben oynamanın yanı sıra yazmayı da seviyorum. Kahvemi alıp sessiz bir köşeye çekilip yazmak en büyük keyiflerimden…

Oyunculuk dışında hayatınızda neler var? Sizin için hayattaki önemli şeyler neler?

İşten geri kalan zamanlarımı aileme, dostlarıma ve kendime ayırıyorum. Az insanla çok mutlu olabilirim. Oyunculuk dışında amatörlük sınırlarını zorlayıp müzikle profesyonel anlamda flört etmeye başladım. Müzikle uğraşmak inanılmaz iyi geliyor ruhuma. Gitar dersleri alıyorum uzun süredir. Tam olarak profesyonelce düşünmemekle birlikte, yakın zamanda çıkarmak istediğim sözü ve bestesi bana ait bir şarkım da var. Bu aralar onun heyecanı ve coşkusu içindeyim…

röportaj

Kendinizi çok eleştirir misiniz? En büyük eleştirmeniniz kim?

Hem de nasıl… Bazen keşke kendime bu kadar acımasız olmasam diyorum ama yapım bu maalesef. İtiraf etmeliyim ki zor bir durum. İnsanın zayıf ve güçlü yönlerini bilmesi onu her zaman mutlu sona yaklaştırır. Hayat kendini keşif yolculuğu değil mi zaten…

Bu röportaj, Episode’un 48. sayısında yayımlanmıştır.

Hümay Ongan

1996 yılında, İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon okudu. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Sinema yüksek lisansı yaptı. İyi bir sinema ve tiyatro izleyicisi. Özellikle toplumcu-gerçekçi Türkiye Edebiyatı okumayı seviyor. Yazmayı seviyor. Şu anda Episode'da sevdiği ve sevmediği dizi ve filmler hakkında yazabileceği için mutlu.

Related post