“The Witcher” Özel Röportaj: Anya Chalotra & Freya Allan

 “The Witcher” Özel Röportaj: Anya Chalotra & Freya Allan

“The Witcher” dünyasının iki önemli kadın karakteri; Yennefer ve Ciri… Netflix’in The Witcher’ıyla birlikte çok daha derinlikli karakterleri canlandıracaklarına inandığımız Anya Chalotra ve Freya Allan ile diziye ve karakterlerine dair özel bir röportaj gerçekleştirdik. Genç aktör Freya Allan’ın yer aldığı ilk büyük projede canlandıracağı Ciri karakteri için beklentiler büyük. Daha önce The ABC Murders dizisinde Lily Marbury, Wanderlust dizisinde de Jennefer Ashman olarak karşımıza çıkan Anya Chalotra ise Yennefer karakterine hayat verecek.

Anya Chalotra: “The Witcher insanlığa dair çok şey barındırıyor.”

Bize bu projenin nasıl başladığından bahseder misiniz? Diziden önce kitaplara aşina mıydınız?

Aslına bakarsanız seçmelere katılana kadar The Witcher dünyasıyla ilgili hiçbir bilgim yoktu. Seçmelere dizinin ne kadar büyük bir prodüksiyon olduğunu ve Yennefer’ın da bu kadar ikonik bir karakter olduğunu bilmeden gittim aslında. Toplamda üç seçmeye katıldım. Her seçmede, Yennefer’ın ne kadar önemli bir karakter olduğunu anladıkça bu rolü daha da fazla istediğimi gördüm. Son seçmelerin ardından rolü aldığımı öğrendim ve havalara uçtum.

Bize karakteriniz Yennefer’dan bahsedebilir misiniz? Bu role nasıl hazırlandınız?

Etrafımda birçok ilham verici kadın vardı. Onlardan çok şey öğrendim ve bunların hepsini de karakterim Yennefer’a katmaya çalıştım. Asıl çalışma kaynağım senaryoydu ancak kısa hikâyelerden oluşan ilk romanı da okudum. Sonrasında üzerinde çalıştığım şey tamamıyla senaryoydu çünkü Yennefer için bambaşka bir hikâye yazılmıştı ve bu kitaplarda mevcut değildi. Senaryoyu defalarca okudum. Yennefer’ın düşünce yapısıyla ilgili olabildiğince çok şeyi içselleştirmeye çalıştım. Diğer karakterlerle olan ilişkileri üzerinde çalıştım.

Yennefer’ın nasıl bir yolculuğu var, nihai amacı, ulaşmaya çalıştığı şey nedir?

Yennefer’ın aradığı şey, koşulsuz sevgi. Yolculuğu sırasında da hangi güçlerle donatılmış olduğunu keşfediyor. Çocukluğunda fazlasıyla zorluklarla karşılaşmış ve aslında gücünü de buradan aldığını görüyoruz. Küçük yaşlarda sevgiden mahrum bırakıldığı için hayatı boyunca aradığı tek şey bu; sevgi ve bağlılık.

Karakterinizin Geralt ile nasıl bir ilişkisi var? Bir aktör olarak Henry Cavill ile nasıl bir iletişim kurdunuz?

Henry muhteşem bir aktör. The Witcher evreninin de büyük bir hayranı. Üzerinde çalıştığınız projeyle ilgili bu kadar bilgi sahibi olan, bu dünyayı bu kadar seven bir aktörle çalışmak büyük bir mutluluk. Yennefer ve Geralt’ın ilişkisi ise oldukça karmaşık. Tam anlamıyla bir aşk ve nefret ilişkisi. Birbirlerini inanılmaz derecede çekiliyorlar, tıpkı bir mıknatıs gibi. Bu duygu hiçbir zaman kaybolmuyor. Yennefer, Geralt’a ihtiyaç duyuyor. Böyle olmasını istemiyor ama öyle. Gerçi Yennefer hiç kimseye ihtiyacı olsun istemiyor. Her şeyiyle bağımsız olmayı arzulayan bir karakter.

Çekimler sırasında karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

Bu kadar büyük bir prodüksiyonun içinde olmak epey heyecan verici ve göz korkutucuydu aslında. The Witcher’dan önce sadece iki projede çalışmıştım. The Witcher projesi de oldukça hızlı bir ritme sahip. Normalde yönetmenle ve cast direktörüyle birkaç hafta çalışırsınız. Burada böyle bir zamanımız yoktu, hemen çekimlere başladık ve bu büyük bir sınav gibiydi elbette. Fakat aynı zamanda inanılmaz derecede heyecan vericiydi. Sahneleri de sırasıyla çekmedik aslında; bu da zorlayıcıydı.

The Witcher romanlarının hayranlarıyla nasıl bir ilişki kurdunuz? Dizinin görsel dünyasına nasıl tepkiler verdiler?

The Witcher dünyasının birçok hayranı var, dolayısıyla yaptığımız işle ilgili de birçok fikre sahipler. Fanlardan bolca geri dönüş aldık ve çoğu da pozitif yorumlardı. Böyle bir hayran kitlesiyle iletişim içinde olmak, onların The Witcher’a ne kadar bağlı olduğunu görmek epey heyecan vericiydi.

Fantastik türün izleyiciler arasındaki popülaritesi aşikar. The Witcher’ın bu dünyaya kattığı tamamıyla otantik ve eşsiz olan şey nedir?

The Witcher fantastik bir dizinin sahip olması gereken her şeyi barındırıyor. Bunun yanında izleyicilerin kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri çok nokta var; aile örneğin. The Witcher ilişkileri sorguluyor, bağlılıkları sorguluyor. Beni de bu projeye çeken en büyük şeylerden biri buydu. The Witcher insanlığa dair de çok şey barındırıyor.

The Witcher hikâyesinin özünde yatan şey nedir sizce?

Aile bağları… Geralt, Yennefer ve Ciri karakterlerinin birbirleriyle olan ilişkileri…

The Witcher evreninde bariz bir iyi ya da kötü karakter var mı?

Bu aslında izleyicilerin karar vereceği bir konu ancak bana kalırsa bu dünyada kötü bir karakter yok. Bu evreni bu kadar muhteşem kılan da bu; iyi ya da kötü yok. Alınması gereken kararlar, yapılması gereken seçimler var ve bunların da birtakım sonuçları var.

The Witcher dünyasına dair hiçbir şey bilmeyen izleyiciler için, diziden ne beklemeleri gerektiğini söyleyebilir misiniz?

Biz bu projede sadece fantastik türe ait ögeleri işlemiyoruz. İnsanoğlunun karmaşık yapısını; insanların kurdukları ilişkilerin doğasını keşfetmeye çalışıyoruz. İnsanların birbirlerine nasıl davrandıklarını ve bunların sonucunda neler olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Bu dizide fantastik türe ait her şey ve daha fazlası var.

Çekim süreciyle ilgili tecrübelerinizden bahseder misiniz? Nasıl bir süreçti sizin için?

Sekiz aylık bir çekim sürecimiz vardı. Setteki herkes ailemin bir ferdi gibi oldu. The Witcher devasa bir prodüksiyon. Bu evren zaten devasa. Milyonlarca hayranı olan bir seriden bahsediyoruz. Böyle bir sette çalışırken de her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz. Her bir departmanda inanılmaz derece sıkı çalışan insanlarla karşılaşmak mümkün. Kostümler ve setler o kadar ayrıntılı ki. Her bir saniyesi inanılmaz bir tecrübeydi.

Freya Allan: ” The Witcher’da bu karakter kötü, şu karakter iyi ayrımı yok. Bu benim çok hoşuma giden bir şey.”

Projeye nasıl dahil oldunuz? Dizi projesinden önce kitaplara aşina mıydınız?

Menajerimden seçmelere katılacağımı öğrendim. Sonrasında seçmelere katıldım ve ardından yönetmen Alik Sakharov ve yapımcı Lauren Schmidt Hissrich ile tanıştım. Ertesi gün bana rolü teklif ettiler, yolculuk böylece başlamış oldu. Seçmelere katılmadan önce kitapları fazlasıyla incelemek ve üzerlerinde düşünmek istemedim. Çünkü Ciri karakteriyle aramda zaten paralellikler vardı, bunu üzerinde fazla kafa yorarak büyüyü bozmak istemedim.

Rolü aldığımı öğrendikten sonra Blood of Elves adlı kitabı okudum. Bir iki gün içinde bitirdim çünkü çok heyecanlıydım. Bu kitap sayesinde Ciri’nin özüyle ilgili biraz daha bilgi sahibi oldum. Sonrasında da çoğunlukla senaryo üzerinde çalıştım.

Bize Ciri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Ciri bir prenses. Oldukça inatçı biri. Bir sesi olduğundan son derece emin. Düşündüklerini dile getirmekten asla çekinmiyor. Bir yandan da biraz acımasız bir karakter. Bazen dışarı çıkıp gizlenmek, normal çocuklar gibi davranmak istiyor. Gerçek dünyanın nasıl olduğuna dair oldukça masum ve naif düşüncelere sahip. Daha önce evinden hiç ayrılmamış, hayatın zorluklarıyla karşılaşmamış. Korunaklı bir çevrede büyümüş. Dolayısıyla yolculuğuna başladığında hayatın bu yüzüyle tanışıyor, birçok insanla karşılaşıyor ve kendini bu insanların yerine koymaya çalışıyor. Kendisinden birçok şeyin, birçok bilginin ve sırrın saklandığını öğreniyor. Bu nedenle keşfedeceği çok şey var.

Ciri nasıl bir yolculuğa çıkıyor?

Ciri bu sezonda naif bir prenses olarak yaşadığı korunaklı dünyasından ayrılmak zorunda kalıyor. Tüm hayatı boyunca tehlikelerden ve zulümden korunmuş. Bildiği dünyadan ayrılıp dış dünyaya açılıyor. Ciri’ninki gerçekten bir keşif yolculuğu. Bu yolculuk sırasında çok şey öğreniyor. Sürekli yeni şeylere maruz kalıyor ve tekrar adapte oluyor. Sürekli değişen bir karakter. Diğer insanların hatalarını gözlemliyor ve bunlardan ders çıkarmaya çalışıyor.

Hayatı boyunca oldukça sınırlı bir çevrede büyümüş aslında. Yolculuğu sayesinde birçok farklı insan tanıyor ve farklı perspektiflerden bakmayı öğreniyor. Başlangıçta hırsları olan bir prenses. Büyükannesi gibi güçlü bir karakter olmak istiyor. Sonrasında hiç bilmediği bir dünyanın içine düşünce ne kadar hassas olduğunu görüyorsunuz. Zamanla öğrendiklerini kullanarak kendisi için bir zırh hazırlıyor. Her geçen gün daha soğuk ve daha güçlü bir karakter haline geliyor.

Ciri’nin Geralt ile nasıl bir ilişkisi var?

Ciri ve Geralt’ın kaderleri bir aslında. Ciri aile kavramını özleyen ve birilerinin rehberliğine ihtiyaç duyan bir karakter. Onu korumak için yanında olacak birilerine ihtiyacı var. Aynı zamanda da kendini nasıl savunabileceğini öğretebilecek bir kişi arıyor. Ciri ve Geralt’ın ilişkisi kaderden de öteye gidiyor dolayısıyla. Ciri’nin kendi istekleri ve seçimleriyle de alakalı bu.

Ciri’de kendinizle özdeşleştirdiğiniz bir özellik var mı?

Ben de tıpkı Ciri gibi hiçbir zaman düşündüklerimi söylemekten çekinmedim. Ciri’nin sesini çıkarabilmesi onu güçlü kılan özelliklerden biri. Aynı zamanda inatçı da bir karakter. Bu açıdan da oldukça benziyoruz.

Ciri’nin dış görünülüyle ilgili neler söyleyebilirsiniz? Kostümleriniz örneğin. Bu nasıl bir süreçti?

Kostüm tasarımı sırasında çok heyecanlıydım elbette. Benim için çok güzel bir kıyafet tasarlanmıştı, oldukça da rahattı. Sezon boyunca tek bir kostüm giydim. Her bölümde yaşadıklarımla birlikte bu kostüm de yaşıyor, değişiyor ve eskiyordu elbette. Çekimler boyunca bu tek kostüm her zaman odamda asılıydı. O kostümü o kadar çok giydim ki çekimler bittiğinde bir nebze rahatladım sanırım. Ama kıyafeti ilk gördüğümde çok heyecanlanmıştım, çok güzel bir kostümdü.

Çekimlerin yapıldığı mekânlar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Favori mekânınız neresiydi?

Sanırım favori mekânım Budapeşte’ydi. Yüksek bir tepedeydik, kilometrelerce öteyi görebildiğimiz bir manzaramız vardı. Orada güneşin doğuşunu izlemek muhteşemdi.

Çekimler sırasında karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

Sanırım en çok çekimlerin başında zorlandım. Çok az prova yapmıştık dolayısıyla direkt çekimlerin içine girdim. Hikâyenin başlarında özellikle Ciri için meydana gelen çok fazla olay var. İlk çektiğimiz sahnelerden biri Ciri’nin hikâyesinde oldukça önemli bir yere sahipti. Biraz korkutucu ama yine de fazlasıyla heyecan vericiydi. Ciri’nin ağlaması gereken sahneler de biraz zorladı beni. Karakterin gerçekten içine girmeye çalıştım, hissettiklerini hissetmeye çalıştım. Duygusal anlamda karakterimle bir olmak, bunu başarmaya çalışmak zorlu ama çok güzel bir süreçti.

The Witcher hikâyesinin özünde yatan şey nedir sizce?

Kesinlikle aile olduğunu düşünüyorum. Bu, aileyi kaybetmek olabilir ya da aileyi özlemek olabilir. Her bir karakterin bunu tecrübe ediş şekli de farklı. Ancak rahatlıkla söyleyebilirim ki benim için bu hikâye tamamen aileyle alakalı.

The Witcher evreninde bariz bir iyi ya da kötü karakter var mı?

Hayır, yok ve benim The Witcher ile ilgili en sevdiğim şeylerden biri bu. Dizilerde ve filmlerde bunu sık sık görüyoruz. Mutlaka bir iyi ve bir de kötü karakter oluyor. Burada ise şunu görüyoruz; her bir karakter doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yapmaya çalışıyor. Her bir karakterin zaafları var ya da karanlık bir tarafı. Dolayısıyla karakterlerin çoğuyla empati kurabiliyorsunuz. The Witcher’da bu karakter kötü, şu karakter iyi ayrımı yok. Bu benim çok hoşuma giden bir şey.

Fantastik türün izleyiciler arasındaki popülaritesi aşikâr. The Witcher’ın bu dünyaya kattığı tamamıyla otantik ve eşsiz olan şey nedir?

Aslında bariz bir iyi ve kötü karakterin olmaması The Witcher’ı diğer fantastik yapımlardan ayıran en önemli özelliklerden biri diye düşünüyorum. Benim karakterim özelinden konuşacak olursak, Ciri çok güçlü, sağlam ve yaman bir karaktere sahip. Değişen ve gelişen bir karakter. Aynı zamanda da tehlikelere fazlasıyla maruz kalan genç ve hassas bir karakter. Başından çok şey geçiyor, büyük kayıplar oluyor hayatında ancak yine de yoluna devam edebiliyor. Gücünü de buradan alıyor zaten. Oldukça da gerçekçi bir yolculuğu var. Çoğu dizideki kadın karakterlerden farklı bir çizgisi var.

The Witcher dünyasına dair hiçbir şey bilmeyen izleyiciler için diziden ne beklemeleri gerektiğini söyleyebilir misiniz?

Birçok canavar görecekleri kesin. Epey savaş sahnesi de var. Bunun yanında büyü var. Muhteşem mekânlar, manzaralar ve kostümler görecekler.

Çekim süreciyle ilgili tecrübelerinizden bahseder misiniz? Nasıl bir süreçti sizin için?

Her şeyiyle çok heyecan vericiydi. Muhteşem insanlarla tanıştım. Benim için çalıştığım insanlarla kurduğum ilişkiler ve öğrendiğim yeni şeyler çok değerliydi.

*Özel röportaj, Episode derginin 17. sayısında yayımlanmıştır.

Fulya Turhan

2011’de Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında, lisans tezi olan çalışması “Sherlock Holmes & Peder Brown, Rasyonalite ve İnancın Çatışması” ismiyle yayımlandı. Özellikle polisiye edebiyat alanındaki çalışmalarına ağırlık veren Fulya Turhan, Episode ve 221B editörlerindendir. Türkiye’de sayılı Sherlock Holmes uzmanlarından biridir.

Related post