Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Birbirlerine düşmanlardı, gönülleri birleşti
Bu Türk dizileri incelemesi, Oya Doğan tarafından kaleme alınmıştır.
Toksik ilişkiler, farklı yaşam tarzları, ötekiler, muhafazakâr-seküler savaşı, kaybolan çocukların yıllar sonra ortaya çıkması ve yeni hayatlarına uyum zorluğu, aşağıdakiler yukarıdakiler ayrımı geçtiğimiz yıl Türk dizilerinin en çok işlenen temalarıydı. Ekranda reyting yarışına çıkan her dizinin yolu önce düşmanlıktan geçti. Birbirlerini ötekileştirenler zamanla yaklaştılar ve gönüllerini birleştirdiler. Ta ki başka bir başka düşman gelene kadar…
“Düzenim bozulur, hayatım altüst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” demiş Şems-i Tebrizi… Drama da Şems’in bu sözünden fazlasıyla beslenmiş. Çünkü o endişe yaratmış fikri ve değişimi tetiklemiş. Değişimde hikâyeyi oluşturmuş.
Bugün Türk dramalarına bakıldığında neredeyse bütün karakterler kendi kurdukları düzene, konfora, mutsuzluklara, travmalarına ne de olsa benim diyerek körü körüne bağlanırlar ve o hayatın bir müridi gibi yaşarlar. Sorgulamazlar, hissetmezler, bakmazlar, fazlasını görmezler. Hatta korkarlar, kendilerine kurdukları ve adına hayat dedikleri bu sistemde bir yabancının gelip onların düzenini değiştirmesinden deli gibi korkarlar. Bu onları daha sinirli, değişimi reddeden, muhafazakâr biri haline dönüştürür. İşte tam o korkunun geldiği yerde de çatışma başlar…
İki Aile de Müslüman’dı Ama Taban Tabana Zıttı
Geçtiğimiz yıl Türk dizilerinin çatışmaları ülkenin gündemiyle paralel ilerledi. Cumhuriyetle yönetilen, Müslüman bir ülke olan Türkiye’nin kendi içindeki seküler ve muhafazakâr kesim ayrışması dizilere de yansıdı. Ve kısa sürede reytinglerde karşılığını gördü. Zira herkesin kendi doğrusunu dayattığı dünyada “ötekiyi anlamak, ona kulak vermek önemliydi. Türk dizileri de bundan uzak kalmadı.
Farklı kültürlere, hayat tarzlarına ve yaşam biçimlerine sahip aileleri olan Fatih ve Doğa’nın evlenmesinden sonra yaşanan olayları konu edinen Kızılcık Şerbeti, 2023 yılının en çok konuşulan dizisiydi. Çünkü Doğa seküler bir ailenin kızıyken Fatih muhafazakâr, İslam dinini tam anlamıyla yaşayan bir ailenin oğluydu. Doğa’nın annesi Kıvılcım bir kolejde müdire olarak çalışan boşanmış, modern bir kadınken Fatih’in annesi Pembe başörtülü, erkeğin kadından üstün olduğuna inanan, çalışmayan, geleneksel bir kadındı. İki aile de Müslüman’dı ama değer yargılarından kıyafetlerine, yiyip içtiklerinden hayata bakışlarına kadar birbirlerine taban tabana zıt ailelerdi. Üstelik iki taraf da kendi hayat tarzının doğru olduğu konusunda diğer tarafa baskı yapıyordu.
Meselenin Din Değil İnsan Olmak Olduğuyla Yüzleştiler
İki aile de birbirine düşmandı. Ancak zaman, birbirlerine maruz kalmak, duyguların evrenselliği onları birleştirdi. Önce birbirlerini anlamaya, sonra sevmeye, değişmeye ve ötekine saygı göstermeye başladılar. Birlikte huzur içinde yaşamanın bir yolunu aradılar. Meselenin başörtü, din, muhafazakâr ya da sekülerlik değil insan olmak olduğuyla yüzleştiler. Başörtülü kadın, bir erkek tarafından şiddete maruz kaldığında onun yanına ilk koşan hayat tarzını eleştirdiği seküler kadın oldu. Birbirlerinin acılarına merhem oldular.
Bu hoşgörü, dizinin izleyici kitlesini artırdı. Fakat muhafazakâr kesimden gelen şikayetler sonucunda Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) diziye 3 bölüm yayın durdurma cezası verdi. Bu karara en çok karşı çıkan da seküler kesim oldu. Türk halkı Kızılcık Şerbeti‘yle adeta en yakınındakini ötekileştirdiğini fark etmeye başladı. Yapılan toplum baskısı sonucu kazanan izleyici oldu ve Kızılcık Şerbeti ekrana döndü.
Öteki Her Zaman Reyting Demekti
Akrep ve Güneşin Kızları dizileriyle tanınan Evrim Alasya; Adını Feriha Koydum, Güllerin Savaşı, Yasak Elma dizilerinin oyuncusu Barış Kılıç; Zümrüdüanka‘nın Hamit’i Doğukan Güngör; Yemin, Emanet dizilerinin başrol oyuncusu Sıla Türkoğlu’nun başrollerini paylaştığı dizinin starı aslında hikâyeydi. Kısa sürede dizide rol alan her oyuncu ünlü oldu. Çünkü her karakterin hikayesi diziyi besliyordu. Ancak iki zıt ailenin barışı da bir yere kadar sürdü. Devam etmek için çatışma gerekliydi. O nedenle seküler kadının muhafazakâr evli adamla aşk yaşaması kozu yani yasak aşk devreye girdi. Ve inşa edilen hoşgörü çöpe gitti. Kadın kadının yeniden kurdu oldu, öteki de yine öteki! Çünkü öteki her zaman reyting demekti.
Ömer’in Dini İslam; Kıblesi İnsanlıktı
Bir İsrail dizisi olan Shtisel‘den uyarlanan Ömer de “ayrıştıran” ve “öteki” temasını işleyen dizilerden biri oldu. Başrollerini Aşk 101‘in Osman’ı Selahattin Paşalı; Yaprak Dökümü, Ufak Tefek Cinayetler, Evlilik Hakkında Her Şey, Kulüp dizilerinin sevilen oyuncusu Gökçe Bahadır; Masumlar Apartmanı‘nın Gülben’i, Kuru Otlar Üstüne filmindeki performansıyla 2023 yılında Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar’ın paylaştığı dizi; babasının imam olduğu camide müezzinlik yapan Ömer’in hayatını ve aşkını anlatma iddiasıyla yayın hayatına başladı. Türk versiyonunda imkansız aşk ön plana çıkarıldı. Çünkü bu aşkın önünde çok fazla engel vardı.
Ömer’in âşık olduğu Gamze yaşça ondan büyük, boşanmış, çocuklu ve seküler bir kadındı. Ömer’in imam babası Reşat ise oğlunu genç, muhafazakâr ve daha önce evlenmemiş bir genç kızla evlendirmek istiyordu. Sadece Reşat değil, Gamze de Ömer’den uzak durmak istiyordu. Çünkü ona göre de bu aşk yanlıştı. Mahalle baskısı, aile zorlamaları, kendi travmaları bile Ömer’in Gamze’yi sevmesine engel olamadı. Sonunda Gamze’yi de aşkın sınır tanımadığına ikna etti. Herkes Ömer ve Gamze’ye karşıydı ama onların elinde karda bile çiçek açmayı sürdürebilen bir aşk vardı. Bu naif anlatım da reytinglerde Ömer‘in yüzünü güldürdü. Ömer’in dini İslam, kıblesi insanlıktı. Çizgisinden de hiç şaşmadı.
Tarikatların İç Yüzü Anlatılıyor
Aşırı zarar verir, sevgi bile olsa… İnanç işin içine girdiğinde ise durum tehlikeli bir hal alır. İnancın sömürüsünü yapan ve uçlara giden tarikatlar her ülkenin çok göz önünde yaşamayan tehlikesidir. Çünkü beslendiği yer inanç, beslediği şey dindir. Sorgulamak, itiraz etmek, ses çıkarmak yasaktır. Her şey katı kurallarla ikiye ayrılır: Günah ve sevap…
Son yıllarda inanç sömürüsü yapan bu tip tarikatların anlatıldığı diziler dünyada da revaçta! Yılın son ayında Türkiye’de de bu konuyu ele alan bir dizi başladı; Kızıl Goncalar… Dizi; “Faniler” adı verilen hayali bir tarikatın iç yüzünü anlatıyor. Bunu yaparken de hem tarikatların insanların beynini nasıl yıkadığını gösteriyor, hem de seküler kesimin hatalarını eleştiriyor. İki tarafın aşırılıklarını mercek altına alıyor. Dizi; seküler bir Atatürkçü olan Levent ve mutaassıp bir tarikatın içinde yaşayan Meryem’in kaderlerinin kesişmesini konu alırken inanç ve fikir ayrılıklarına rağmen evlat sözkonusu olduğunda anneliğin/babalığın birleştirici gücüne dikkat çekiyor.
Levent ve Meryem Aşka Geçiş Yapacak
Dizi, Al-i İmran Suresi’nin bir ayetiyle başladı: “Hani siz birbirinize düşman idiniz, O gönüllerinizi birleştirdi.”
Böylece Levent ve Meryem karakterlerinin düşmanlıktan aşka geçiş yapacağının da sinyalini verdi. Dizide Kurtlar Vadisi, Merhamet, Hanımın Çiftliği dizilerin başrol kadın oyuncusu Özgü Namal ve Asmalı Konak, Haziran Gecesi, Karagül, Kaderimin Yazıldığı Gün, İstanbullu Gelin dizilerinin başrol oyuncusu Özcan Deniz rol alıyor. 10 yıldır oyunculuk yapmayan Özgü Namal, tarikat içinde yaşamasına rağmen üstün zekâlı kızını okula gönderebilmek için o yapıya başkaldıran Meryem karakterinden fazlasıyla etkilendiğini ve o nedenle rolü kabul ettiğini söylüyor. Çünkü aşırılarda olan hep çocuklara oluyor.
Kaybolan Çocuk Teması Popülerdi
Geçen yılın bir diğer ekran teması kaybolan çocuklardı. Reytinglerde üst sıralara oturan üç dizide bu konu işlendi.
İki sezondur devam eden ve yurtdışında ciddi bir izlenme oranına ulaşan Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu’nun başrolünü oynadığı, 2023 yılında International Emmy Telenovela ödülünü alan Yargı, üçüncü sezonuna savcı Ilgaz ve avukat Ceylin’in kaybolan çocuklarıyla başladı. “Mercan kayboldu mu, kaçırıldı mı yoksa öldü mü?” sorularını merkezine alan dizi izleyicilerini haftalarca gözyaşlarına boğdu. Ilgaz durumu kabullenmiş gibi görünüyordu ama Ceylin’in kızını bulacaklarına dair umudu vardı. Savcı bile olmuştu. Böylece kızını aramak için tüm izinleri çıkarabilecekti. Ve başarıya da ulaştı.
Mercan iki yaşındayken kaçırılmıştı ve dört yaşında bulundu. Fakat başkasına anne diyordu ve gerçek ailesini hatırlamıyordu. Ceylin’in anne olarak işi zordu ama 4 yaşındaki Mercan için durum karmakarışıktı. Çocuk aklıyla durumu anlamaya, minik kalbiyle Ceylin’i sevmeye çalışıyordu. Ama Ceylin’i severse anne bildiği, onu kaçıran kadını üzeceği için de kendisiyle savaşıyordu. Bu çatışma reytingleri artırırken izleyicileri de bambaşka bir sorgunun içine itiyor, çocukların saf dünyasına girmeye çalışırken daha dikkatli olmak gerektiğini hatırlatıyordu.
Dünyanın Her Yerinde Karşılığı Olan Hikâye
Kaybolan çocuk teması Kadın, Aşk Yeniden gibi dünyada çok izlenen dizilerin yıldızı Özge Özpirinçci’nin başrolünü oynadığı Sandık Kokusu dizisinde de işleniyor. Yeni doğum yaptığı bir dönemde kardeşini kıskanan 3 yaşındaki oğlu Kuzey’i annesiyle İstanbul’a yollayan Karsu’nun annesinin çocuğunu kaybetmesini konu ediniyor dizi… Çocuğunu kaybedince hayatı darmadağın olan, diğer çocuklarını ihmal eden, kocasını gözü görmeyen Karsu’nun düştüğü yerden yükselme hikâyesi aslında izlediğimiz… Çünkü oğlunu ararken ondan başka kimse bulunacağına inanmıyor, o ise pes etmiyor, 3 sene sonra oğlunu buluyor. Bu defa da ergen kızı kardeşinden nefret ettiğini söylüyor.
Küçük yaşta zengin bir adamla evlenen ve hayatı boyunca hiç çalışmamış olan Karsu, kocasının kendisini en yakın arkadaşıyla aldattığını da öğrenince çocuklarını yanına alıp Adana’dan İstanbul’a geliyor. Hayata sıfırdan başlamak, adı artık Deniz olan oğluyla kaybettiği zamanı telafi etmek, kızlarına iyi bir hayat vermek ve küllerinden yeniden doğmak isteyen Karsu çok önemli bir şeyi fark ediyor: Kendi gücünü… Evlatları için güçlenen anne, dünyanın her yerinde karşılığı olan bir hikâye… Zira konu evlatsa dünyanın en güçlü kadını annedir.
Hasretini Çektiği Aile Ortamı Evde Yok
Kaçırılan ve yıllar sonra eve döndüklerinde suçluymuş gibi karşılanan çocuk hikâyeleri bu sezon yüksek reyting alan işleri oldular.
Başrollerini Halit Özgür Sarı, Simay Barlas, Dolunay Soysert ve Yurdaer Okur’un paylaştığı Yabani eylül sezonunda başlayan ve kaybolan çocuk temasını kullanan başka bir dizi… Sokak çocuğu olarak büyüyen, kendisinden daha alt seviyede olan herkese yardım eden, bir gecekonduda kendisi gibi ailesi olmayan üç kişiyle beraber yaşayan ve onlara ağabeylik yapan Yaman, aslında Türkiye’nin en zengin ailelerinden birinin 15 yıl önce kaybolan çocuğudur. Gerçek adı Ali’dir. Annesi Neslihan, Ali kaybolduktan sonra hayata küser ve kendisini odasına kapatır. Diğer çocuklarını ihmal eder… Annelerinden sevgi almak isteyen ikizler şekilden şekle girerken annelerinin ağzından hep Ali adı çıkar. Çağla ve Alaz’ın sevgisizliğinin nedeni Ali’nin hayaletidir ve ondan ölesiye nefret ederler.
15 yıl sonra bir tesadüf eseri Yaman’ın Ali olduğu ortaya çıkar ve ailesinin evine taşınır. Sokak çocuğuyken yıkanmak için sıcak su bile bulamazken bir anda en iyi arabalar, evler, kıyafetler önüne serilir. Ali adını kullanması istenir. Yaman için hepsi çok fazladır. Çünkü hasretini çektiği aile ortamı bu evde yoktur. Annesi onu sever ama kardeşleri ve babası ondan nefret eder. Yaman bu süreçte aile kavramının kutsallığının sınavını verir.
Elini Kirletmekten Çekinmedi
“Bütün kötülüklerin iyi niyetle yapıldığı yer; aile.” Kıvanç Tatlıtuğ, Serenay Sarıkaya ve Nur Sürer’in başrolünü paylaştığı Aile dizisi izleyiciye oğlunun iyiliği için dünyanın bütün kötülüklerini yapabilecek bir anneyi tanıttı.
Oğluna bağımlı bir narsisist karakter olan Hülya Soykan, oğlu Aslan’ı âşık olduğu Devin’den koparmak için de elini kirletmekten hiç çekinmedi. Çocuklarına kendi doğrularını dayattı ve ona karşı çıkanın cezasını verdi. Gerçek bir Makyevalistti Hülya ve başarıya ulaşmak için her yolu mubah kılıyordu. Oysa Devin ve Aslan güçlü karakterlerdi. Biri düşse diğeri de düşüyor, bir kükreyince diğeri daha çok kükrüyordu. O nedenle ekranda aşk, anlayış, toksik annelik, güç savaşları yaşandı. Adına aile denilen kavram bu dizide kutsallığını da kaybetti.
Toksik İlişki Rekoru Kırıldı
Bu sezon ekranları yine gerçek bir hikâyeden uyarlanan diziler bastı. Bir yalıda tüm aile bireylerinin yaşadığı, ataerkil yaşam biçiminde aile büyüğünün yemek yeme saatinden eve giriş saatine kadar herkesi kontrol ettiği Yalı Çapkını, 2023 yılının en ses getiren dizisiydi.
Ailenin zengin ve şımarık çocuğu Ferit’in hızlı gece hayatından uzaklaştırılmak için Gaziantep’ten Seyran’la görücü usulü evlendirildiği dizide herkes birbirinin arkasından iş çeviriyordu. Ferit ve Seyran hem birbirine âşık hem de güç savaşına girmişti. Beş dargın bir barışık giden ilişkiyi tek başlarına yaşamıyorlardı. Evdeki hizmetçiden büyükdedeye herkes bu evliliğe burnunu sokuyordu. Her erkeğin mutlaka geçmişten getirdiği bir başka sevgilisi vardı. Üstelik Ferit’in eski sevgilisi hamileydi. Ancak Ferit’in sempatisine Seyran gibi seyirci de kapılıyordu. Oysa ikisi bir araya geldiğinde çıkan ses hep bağırıştı.
Ailede iyilik adı altında her türlü entrika dönüyordu. Seyran’ın babası Kazım kızının karşılığında para istiyordu. Her girdiği ortamda şiddettin her tonu vardı. Aşk, yasak ilişki, entrika, şiddet, zenginlik, sınıf farkı, narsisist karakterlerle dolu Yalı Çapkını‘nda adeta toksik ilişki rekoru kırıldı.
Aşağıdakiler Yukarıdakiler Hikâyesi Moda
Yine gerçek bir hikayeden uyarlanan Sakla Beni çocuklukları birlikte geçen Naz, Mete ve İncila’nın kıskançlıkla örülü hikâyesini anlatıyor. Bu hikâyede de tüm aile bireyleri aynı yalıda yaşıyor.
Naz’ın sağlıksız psikolojisi, İncila’ya bağlılığı ve nefreti, Mete’ye saplantısı ve korkuları dizinin ana izleğini oluşturuyor. Naz ve Mete’nin aileleri arasındaki hırs diziye itici bir güç sağlıyor. Ancak İncila’nın Naz’ın hizmetçisiyken Mete’yle birlikte olması ise yine bir aşağıdakiler yukarıdakiler hikâyesine dönüşüyor. Alt tabakadan hizmetçi kız, zengin kızın nişanlısına âşık olur ve bu üçlü arasında sağlıksız, bol bağırışlı, sınır tanımayan bir ilişki yaşanır.
Benzer temadan ilerleyen bir başka dizi ise Safir. Kapadokya’da çekilen, tüm ailenin aynı konakta yaşadığı dizide hizmetçinin kızı Feraye evin oğlu Yaman’la aşk yaşar. Yaman, Feraye’yle evleneceklerine inanır. Ancak kardeşiyle karıştıkları bir suç aralarında sır olarak kalacaktır. Bu sırrı öğrenen Feraye’nin üvey annesi Cemile, Yaman’ı kızı Aleyna’yla evlenmeye zorlar. Feraye için hayat durur, üstelik hamiledir. Ona da Yaman’ın ağabeyi Ateş evlenme teklif eder. Böylece kardeşler arasında dönüşümlü bir aşk dörtgeni kurulur. Aşağıdakilerin yukarıya çıkış hikâyesi, entrika ve kardeşlerin aşk savaşı klişe ama her zaman tutan bir formül olduğu bu diziler sayesinde anlaşıldı.
Kötülük Her Şeyi Ele Geçirdi
Geçen yıl sınıfsal farklılıklar, imkânsız aşklar, muhafazakâr ve seküler çatışması, kaybolan çocukluk ve uyumlanma, travmalı bireyler, toksik aileler, gürültülü aşklar ve bitmek bilmeyen bir güç savaşı vardı ekranda! Herkesin kendi doğrusunu gerçek kıldığı, kendi yaşam tarzını başkasına dayattığı ve doğrunun gerçekle birbirine karışıp yanlışa dönüştüğü konular irdelendi. Fedakârlığın bile bir kâr amacı güttüğüyle yüzleşildi. Önce düşman oldu tüm karakterler, sonra gönülleri birleşti. Sonra kötülük geldi yine her şeyi ele geçirdi…