Yorgos Lanthimos’un ilk filmlerinden My Best Friend’de rol almaktan Yunanistan’ın en sevilen dizilerine uzanan parlak bir kariyer… Usta oyuncu Elisavet Moutafi, Beni Sev dizisinde entrikaların merkezindeki güçlü ve acımasız Sofia (Hikmet) karakterine hayat veriyor. Moutafi ile bir kurbanın nasıl zalime dönüştüğünü, annelik içgüdüsünün tehlikeli sınırlarını ve bu karmaşık karakterin motivasyonlarını anlamak için hangi karanlık dehlizlere indiğini konuştuk.
Beni Sev oyuncuları ve yönetmeniyle yaptığımız özel röportajlara buradan ulaşabilirsiniz.
Dizinin en karmaşık ve tartışmalı karakterlerinden biri olan Sofia’yı (Hikmet) canlandırıyorsunuz, Sofia sizce nasıl bir kadın?
Elisavet Moutafi: Hepimizin bildiği bir gerçek vardır hayatta, bazen kurbanın kendisi zalime dönüşür. Bu yüzden Sofia’yı sadece kötü olmak isteyen bir karakter olarak görmüyorum. Onun geçmişte neler yaşadığı, karakterini anlamak için kilit bir nokta. Yaptığı her şeyi, aslında çocuğunu korumak için yapıyor.
Çoğu zaman ebeveynler olarak çocuklarımız için en iyisini yaptığımızı düşünürüz ama onları koruma çabamızla onlara zarar verebiliriz. İşte Sofia’nın hikayesi tam da bu. Bu karmaşıklık, rolü benim için inanılmaz derecede çekici kılıyor. Daha önce kariyerimde hiç böyle bir rol oynamamıştım.
Peki, statüsünü korumak için kızını başkasıyla zorla evlendiren Sofia’yı kötü bir karakter olarak mı yoksa çaresiz, koruyucu bir kadın olarak mı ele aldınız?
Elisavet Moutafi: Bence ikisi birbirinden farklı değil, aslında tek bir bütün. Her şey, çocuğunu koruma ve ona kendisinin sahip olamadığı şeyleri sağlama arzusundan başlıyor. Bu yolda o kadar ileri gidiyor ki aşırıya kaçıyor. Kurban, zalime dönüşüyor. Kızına, kendisinin eksikliğini çektiği şeyleri vermeye çalışırken en büyük hatayı yapıyor. Hayatında hiç sevgi görmemiş, bu yüzden sevgi veremiyor. Onu yönlendiren temel duygu bu sevgisizlik.

Dizinin pek çok ülkede bu kadar başarılı olması üzerinizde bir baskı yaratıyor mu?
Elisavet Moutafi: Komşu bir ülkenin bu kadar başarılı bir dizisini uyarlıyor olmaktan büyük gurur duyuyorum. Bu aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Orijinal diziyi özellikle izlemedim. Çünkü canlandırdığım karakteri içgüdülerimle ve senaryoya dayanarak, kendi deneyimlerimle sıfırdan yaratmak istedim. Türk oyuncu Esra Dermancıoğlu’nun ne kadar değerli bir tiyatro sanatçısı olduğunu biliyorum ve onun muhteşem performansından etkilenmek istemedim. Özellikle bizim çekimlerimiz orijinalinden çok kısa bir süre sonra başladığı için tamamen özgün bir karakter ortaya çıkarmak önceliğimdi.
Dizide üç farklı anne karakteri var: Nikiti, Zoe ve Sofia. Annelik kavramının bu kadar tartışmalı olduğu bir dünyada, seyircinin en çok hangi karakterle bağ kuracağını düşünüyorsunuz?
Elisavet Moutafi: Bu zor bir soru. Türkiye’de bir söz vardır “Anneler baş tacıdır.” diye. Bizde de şair Nikos Kavvadías’ın bir dizesi vardır: “Annenden başka kimse seni hatırlamaz.” Anneler çok özeldir. Bu yüzden bence üç kadın da seyirci tarafından hem yargılanacak hem de anlaşılacak. İlk bakışta Sofia en sert ve kötü karakter gibi görünebilir ama senaryomuzun en güzel yanı, hiçbir şeyin tek taraflı olmaması. Bütün karakterler gerçek hayattaki gibi; iyi ve kötü yanları var. İnanıyorum ki ekran başındaki bütün kadınlar, bu üç karakterin her birinde kendilerinden birer parça bulacaklar.