Dünya Tiyatro Günü’ne Özel Oyun Listesi
27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü önümüzdeki günlerde izleyebileceğiniz oyunların listesini paylaşarak kutluyoruz. Tiyatro için söyleyecek çok söz var belki ama en iyisi sizleri şu sıralar sahnelerde yer alan, en dikkat çekici yapımlarla baş başa bırakalım. Şimdiden iyi seyirler…
N’olcak Bu Yusuf Umut’un Hali? (Tiyatro Hemhal)
2018’de yetenekli oyuncular Nezaket Erden, Hakan Emre Ünal ve Ayşe Draz tarafından kurulan tiyatro topluluğu Tiyatro Hemhal, herkes tarafından beğenilen işlere imza atmaya devam ediyor. Daha önce yine bir Tiyatro Hemhal oyunu olan Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit’i Episode sayfalarına taşımıştık. Oldukça etkileyici oyunda Nezaket Erden tek başına seyircinin ta içine dokunuyordu. N’olcak Yusuf Umut’un Hali?’ndeyse bu kez Hakan Emre Ünal’ı tek başına izliyoruz. Ünal aynı zamanda oyunun yazarı. Dirmit’in yönetmen koltuğunda Ünal otururken Yusuf Umut’un yönetmenliğini Nezaket Erden ve Ayşe Draz’ın üstlendiğini de belirtelim. Tiyatronun her alanına değen, yaratıcı süreçte de beraber çalıştıklarını bildiğimiz bir ekip söz konusu yani. Oyunun konusuysa şöyle;
“Yusuf Umut, tanımlayamadığı ama vaz da geçemediği bir özgürlüğün peşinde kendi yolculuğunu anlatıyor. Acaba bu özgürlük, sınırlarından taşan Yusuf Umut’u en sonunda aradığı ortama yakınlaştırabilecek, onu çekyatların, kuralların, sınırların içinden kurtarabilecek mi?”
Merak ettiyseniz oyunu hemen yarın Besa Sahne Cevahir’de izleyebilirsiniz.
Babamı Kim Öldürdü (Moda Sahnesi)
Onur Ünsal’ın başrolde yer aldığı oyun, Eylül 2020’den beri sahneleniyor. Oyun, Edouard Louis’in roman üçlemesinin sonuncusu olan eserinden oyunlaştırıldı. Oyunu hikâyesi kısaca şöyle;
“İşçi sınıfına mensup ailesinde yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı romanlarında ırkçılık, sömürü, cinsiyetçilik, ekonomik bunalım, nefret suçu, ayrımcılık temalarını işleyen yazar bu son romanında da benzer temalar üzerinden babasıyla ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Bir işçi olan babasının erkeklik, işçilik, aile gibi olgulara yaklaşımını ve bu yaklaşımındaki açmazların fark edilmesini sağlıyor. Babası geçirdiği iş kazası sonucunda yatalak kalan Edouard, bunun sorumlusu olarak devleti görür ve babasının başına gelen felaketten devleti sorumlu tutar.”
Oyunun yönetmen koltuğunda Kemal Aydoğan otururken müziklerini başarılı piyanist Dengin Ceyhan yapıyor. Babamı Kim Öldürdü’yü 9 Nisan’da Moda Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.
Kundakçı (Oyun Atölyesi)
1999’da Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay’ın Moda’da kurduğu efsane tiyatro Oyun Atölyesi’ni duymayan yoktur. Oyun Atölyesi her sene yeni oyunlarıyla dikkat çekmeyi başarıyor. Kısa zaman önce yıllar sonra Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer’i aynı sahnede yeniden izleyeceğimiz bilgisi de paylaşılmıştı ancak bu oyunla (Kel Şarkıcı) ilgili henüz yeni bir haber yok.
Kundakçı, Oyun Atölyesi’nin uzun süredir oynadığı oyunlardan biri. Ben oyunu Haluk Bilginer’siz bir kadrodan izlemiştim, bu sene Bilginer de kadroya dahil oldu. Grigory Gorin’in yazdığı, Haluk Bilginer’in çevirdiği alternatif Yunan tragedyasının konusuysa şöyle;
“Sene M.Ö. 356… Pazarcı Herostratos dünya harikası Artemis Tapınağı’nı yakar. Peki neden? Oyun mu? Kumpas mı? Komplo mu? Şöhret aşkı mı? Peki kutsal Artemis Tapınağı’nın kundaklanması, efendiler ve ezilenler dünyasında nasıl bir yangına neden oldu? Kundakçı Herostratos bir terörist mi yoksa kahraman mı?”
Kuşlar (Semaver Kumpanya)
Semaver Kumpanya, “Haliç’in öte yanındaki tiyatro” sloganıyla Kocamustafapaşa’da yer alan Çevre Tiyatrosu’na taşınarak 2002’de Işıl Kasapoğlu önderliğinde kuruldu. İstanbul’un onlarca tiyatroya ev sahipliği yaptığı yıllardan kalma bir sahne burası. Kocamustafapaşa da İstanbul’un az sayıdaki şanslı eski mahallelerinden, hala bir tiyatrosu var, hala mahvolmamış bir Samatya’sı var. Semaver Kumpanya’ya gitmek beni her zaman bu nostaljik havayla etkiliyor en başta. Serkan Keskin’in başrolde yer aldığı Cimri’siyle bir de… Çok uzun süredir oynayan Semaver Kumpanya Cimri’si hala sahnede ancak listeye daha yeni bir oyunlarını almak istedim. Oyundan kısaca söz etmek gerekirse;
“Aristofanes’in klasik eseri Kuşlar, Semaver Kumpanya tadında, modern bir uyarlama ve sahnelemeyle, kalabalık bir kadroyla, yeniden seyirci karşısında. Aristofanes’in en bilinen oyunu ve dünya klasiklerinin en önemli eserlerinden biri olan olan Kuşlar, yazıldığı günden bu yana 2500 yıl geçmesine rağmen hem geçmişe hem de günümüze ışık tutmaya devam ediyor.”
Oyunun kadrosunda Serkan Keskin’in yanı sıra birbirinden yetenekli kumpanya oyuncuları; Mehmet Konu, Sarp Aydınoğlu, Asena Ersoy, Begüm Nil Kutluay ve birçok isim yer alıyor. Kumpanyadan kalabalık, hareketli bir oyun izlemek, Haliç’in öte yanına geçmişsin Samatya’nın sokaklarında gezip meyhanelerinde bir şeyler içmek düşüncesi bu listeyi yaparken beni heyecanlandırdı doğrusu.
Rumuz Goncagül (İstanbul DT)
İstanbul dışında da tiyatro yapılıyor ülkemizde, hala o kadar kötü durumda değiliz. İstanbul’dan çıkmadan bir devlet tiyatrosu oyunundan söz etmek istiyorum. Oldukça komik Rumuz Goncagül’ü çocukken Hasibe Eren’li bir kadroyla izlemiştim. Yıllar sonra İstanbul DT’de yeniden bu oyunla karşılaşmak benim adıma ilgi çekici oldu. Oyunun sizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Goncagül, arka planında değişen toplumsal yapıyı işlerken yüksek ritimli, keyifli bir atmosfer yaratıyor. Aynı zamanda Oktay Arayıcı’nın kaleme aldığı oyun, kendi tiyatromuza ilişkin bir örnek izlemek açısından önemli bir yapım. Oyundan kısaca bahsetmek gerekirse; “Rumuz Goncagül oyunuyla 70’li yılların sonlarında değişen sosyal yapının ve ekonomik hayatın etkisiyle adını, varlığını ve çaresizliğini çözmeye çalışan ‘kadınların’ sıkışmışlığını çağdaş bir orta oyunu dünyasından anlatır. Timur Selçuk’ta müzikleri ile bu dünyaya eşlik eder. İstanbul’un tarihi semtlerinden birinde eskimiş olan bir evde kızı (Gülsün) ile yaşayan İnsaf Hanım, kocasından kalma emekli maaşı ile geçinemeyince kendi kiracı olduğu evin bir odasını Sıtkı’ya kiralar. İçine düştüğü geçim sıkıntısı ve toplumsal baskılara bir de giderek değişip dönüşen kent hayatının zorluğu eklenince İnsaf Hanım, bu sıkışmışlığın içinden kendince bir çıkış yolu bulur ve kızının bir evi olması için ‘Goncagül’ rumuzu ile gazete ilan-ı mektup yazar.”
Değişen kent hayatıyla birlikte kendine eş arandığının farkında olmadan başına türlü tuhaflıklar gelen Goncagül’ün hikâyesini hemen yarın Mecidiyeköy Büyük Sahne’de izleyebilirsiniz.
Vişne Bahçesi (Ankara DT)
İstanbul’dan listeye eklemek istediğim daha çok oyun varken yönümüzü başka şehirlere çeviriyoruz. Başka listeler de buluşur, onlardan da söz ederiz. Klasikleri sahnede bulduğum anda kaçırmak istemiyorum kendi adıma. Özellikle klasikler klasik olarak oynanıyorsa… Kimi zaman çok enteresan modern uyarlamalar yapılıyor, bunu iyi yapanların hakkını yemeyelim ama çoğu zaman eline telefon tutuşturulmuş bir Hamlet’ten öteye geçmiyor modernleştirmeler. Böylesi bir klasiği, memleketin en klasik eğilimli sahnesinden izlemek iyi bir örnek olacaktır. Çehov’un ölümsüz eseri Vişne Bahçesi kısaca şöyle;
“Oyun, Çarlık Rusyası’nın değişen sosyal ve ekonomik hayatında giderek güç kazanan burjuva sınıfı karşısında yok olmaya başlayan aristokrat Ranevskaya ailesinin, yeni düzen karşısında eski alışkanlıklarından vazgeçememelerini ve değişen düzenin gelişimine ayak uyduramamaları sebebiyle zenginliklerini ve topraklarını kaybedişini konu ediniyor.”
Gün Eksilmesin Penceremden (Diyarbakır DT)
Okurlarımız, devlet tiyatrosunun her şehirdeki bir oyununu alıp buraya eklediğimi düşünmesin. İlgi çekici bulduğum oyunları sizlerle paylaşmak istedim. Bir yandan devlet tiyatrosunun mutlaka turne yaptığını ve bu oyunların sizin şehrinize de gelebileceğini hatırlatayım. “Özel tiyatrolar çok daha fazla turneye çıkıyor,” diyebilirsiniz ancak bugün Türkiye’de tiyatroya, sinemaya gitmek resmen lükstür. Dolayısıyla sürekli baskılanmaya, müdahale edilmeye çalışılsa da devlet tiyatrosu oyunlarını takip etmekte fayda olduğunu söyleyelim.
Gün Eksilmesin Penceremden, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinden oyunlaştırılmış. Aynı modernleştirme meselesinde olduğu gibi şiirlerden oyunlaştırılan yapımlar da ya çok iyi oluyor ya da orijinal metin gözlerimizin önünde can çekişiyor. Diyarbakır DT’ye bir şans verelim, derim. Oyun kısaca şöyle;
“Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğumundan, Viyana’da öldüğü güne kadar kendi yazdığı anılardan ve şiirlerden oluşan yaşam serüveni; aşkları, arkadaşları, sevdikleri, yakınları, gittiği okullar, ülkeler, şehirler, hayal kırıklıkları, sevinçleri, üzüntüleri, kısacası onu şair yapan yaşam hikayesi ve şiirleri ile tiyatro sahnesinde yeniden hayat buluyor…”