İlhan Şen ile ‘Halef: Köklerin Çağrısı’nı Konuştuk – Özel Röportaj

Yağmur Çöl
Yağmur Çöl
TarafındanYağmur Çöl
İstanbul'da doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde okudu. İngiliz ve Alman Edebiyatına, polisiyeye ve sinemaya meraklı.
8 dakikalık okuma

MIP Cancun 2025 sayımız için İlhan Şen ile bir araya gelerek Halef’i, karakterin derinliklerini, dizinin nasıl şekillendiğini ve uluslararası izleyicilerle hangi noktalarda bağ kurduğunu konuştuk.

Halef: Köklerin Çağrısı özel röportajlarına buradan ulaşabilirsiniz.

İlhan Bey, karakterinizden bahsetmeden önce diziyi biraz sizden dinlemek isterim. Siz Halef’i nasıl anlatırsınız?

İlhan Şen: Halef’e başlamadan önce özellikle senaryo grubuna, senaristimize, yapımcımıza, bizi harika şekilde ağırlayan Urfa’ya, Urfa halkına, Urfa’daki yetkililere ve bütün set ekibine, oyuncu arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Bu işin bu kadar iyi olmasında hepsinin büyük emeği var. Hepsine tekrar tekrar, çok gönülden teşekkür ediyorum.

Halef, aslında bütün karakterlerin kendi içindeki çatışmalarıyla oluşmuş bir dizi. Bunu sadece bir karakter ya da iki karakter üzerinden anlatmam mümkün değil; bütün karakterlerin kendi içlerinde çatışmaları ve hepsinin birbirine dokunuşları var. Zaten bu işi bu kadar kıymetli kılan da biraz bu galiba. Senaryo bu işin başrolü ve Urfa’yla beraber bu başrolü üstleniyorlar. Hem Urfa hem de senaryomuz, Halef’i karakterlerin çatışmaları, birbirine dokunmaları ve bu dokunuşlardan doğan yeni çatışmalarla birlikte sürükleyici, seyirciyi memnun eden bir işe dönüştürdü. Umarım böyle devam eder.

ilhan şen
İlhan Şen

İlhan Şen: Halef, aslında bütün karakterlerin kendi içindeki çatışmalarıyla oluşmuş bir dizi. Bunu sadece bir karakter ya da iki karakter üzerinden anlatmam mümkün değil; bütün karakterlerin kendi içlerinde çatışmaları ve hepsinin birbirine dokunuşları var.

Serhat, ailesi, kökleri ve aşkı arasında sıkışmış bir karakter. Bu arada kalmışlığı canlandırırken nasıl bir yol izlediniz?

İlhan Şen: Aslında Serhat bir dönüşüm hikâyesi gibi görülse de çok fazla dönüşen bir yeri yok. Ben Serhat’ı hep şöyle ele aldım: Serhat kim olduğunun ve ne olduğunun çok farkında. Urfa’dan İstanbul’a gitse de orada bambaşka bir hayat yaşamayı seçse de günün birinde başına neler geleceğini biliyor. Kaçabildiği kadar kaçmak istiyor sadece ve reddettiği şeylerin günü geldiğinde nasıl geri döndüğünü görüyoruz. Yani bir dönüşüm hikâyesinden çok, “gücünü kullanmama” hikâyesi var Serhat’ta. Bir ailesi var, kökleri var fakat bir aşkı da var; Serhat bu üçü arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ama dediğim gibi kim olduğunun, arkasındaki gücün çok farkında. Başına neler gelebileceğini biliyor ve uzun süre Melek’i bundan korumak için ondan hiç bahsetmiyor. Aslında oralarda bazen “başka seçimler yapılabilir miydi?” diye düşünüyorum ama bizim senaryomuz böyle ve bu yoldan yürüyoruz. Bu nedenle seyirci, onun sıkışmışlığından ziyade kurmaya çalıştığı dengeyi ve bu dengeyi sağlamak için harcadığı eforu görüyor. O yüzden de aslında bir yoldan ziyade tamamen senaryonun ve karakterin getirdiklerini yapmakla kendimi mükellef görüyorum; biraz böyle bir şey.

Yıldız’la Serhat’ın uyumu çok konuşuluyor. Melek’le olan ilişkisi de bambaşka bir denge kuruyor. Sizce izleyici bu üçlü arasındaki hikâyeden neler beklemeli?

İlhan Şen: Aslında Serhat’ın iki yönünü anlatan çok iyi iki karakterimiz var. Melek, Serhat’ın İstanbul’da yaşadığı hayatı; doktorluk hayatını, çok başarılı bir cerrah oluşunu temsil ediyor. Yıldız ise Serhat’ın ailesini, asıl olduğu kişiyi, “ağa” durumunu, bir aşiretin başında olma hâlini temsil ediyor. Bu denge, Serhat’ın kendi hayat dengesi aslında. Bu üçlü arasında senaryomuz bizi nereye götürecek, nasıl olacak ben de bilmiyorum. İzleyici neler beklemeli konusu ise tamamen senaristimizin cevaplayabileceği bir soru. Biz bölüm geldikçe elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Hem Aybüke Pusat hem de Biran Damla Yılmaz’la güçlü bir ekran uyumunuz var. Set ortamınızı sizden dinleyebilir miyiz?

İlhan Şen: Set ortamını dinlemek yerine keşke sete gelebilseniz. O kadar doğru ve güzel bir ekip kurulmuş ki sette kim kime sarılacağını şaşırıyor. Kalabalık sahneleri birazcık fazla çekiyoruz ve hepimizin merakla beklediği sahneler hep kalabalık sahneler oluyor; çünkü daha çok vakit geçirme imkânı buluyoruz hep beraber.

Zaten aynı yerde, aynı otelde kalıyoruz; ailemizden, evimizden, çocuklarımızdan ya da hayvanlarımızdan uzak olsak bile bunu hiç aratmayan bir ekip var. Herkes hem işini hem birbirini hem de karakterini çok seviyor. Bu, özellikle şehir dışı işlerde çok önemli bir şeydir.

Ben karakterlerin uyumu yerine; karakterlerin, oyuncuların karakterlerini doğru oynamasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum bu durumun. Doğru oynandığında ortaya çıkan şeye “oyun” diyoruz ve herkes kendi karakterini o kadar benimsemiş ki başka karakterlere değdiğinde ister istemez bu uyum oluşuyor. Bu bizim özellikle yaptığımız bir şey değil; gerçekten böyle ve ekrandaki samimiyeti seyirci de görüyor. Doğru kelime galiba samimiyet. Herkes birbirine karşı çok samimi, herkes kendi karakterine karşı da çok samimi. İşte bu da ortaya izlemesi çok keyifli bir iş çıkartıyor.

Birçok aşiret temalı dizi izliyoruz; 2000’lerin başından bu yana bu türde birçok yapım ekrana geldi ve bazıları gerçekten çok başarılı oldu. Halef’in hem reytingleri hem de izleyici tepkileri oldukça iyi ilerliyor. Sizce Halef hangi yönüyle öne çıkıyor?

İlhan Şen: Öncelikle bizi izleyen herkese, bütün seyircimize gönülden teşekkür ediyorum. Biz onlar için bir iş yapıyoruz, onların izlemesiyle işimize devam edebiliyoruz ve bize zamanlarını veriyorlar. Her defasında bunu söylüyorum ve söylemekten yorulmayacağım: bütün seyircimize bize verdikleri her dakika, her saniye için çok teşekkür ederim. Ekibim adına, bütün yapım, yönetmen, senarist, oyuncu arkadaşlarım adına herkese çok teşekkür ederim.

Aşiret temalı diziler elbette yapılacak, aşk temalı diziler elbette yapılacak. Aslında hep söylediğim bir şey var; ben çok klişe karşıtı bir adam değilim. Örnek verirsek, Kordağlılar ve Yelduranlar arasındaki ilişki, yüzyıllar önce yazılmış Romeo ve Juliet hikâyesi aslında. Serhat’a baktığımızda bir Hamlet hikâyesi bile diyebiliriz. Ya da biraz değiştirirsek bir Monte Cristo Kontu hikâyesi…

Aslında çok temel hikâyeleri anlatıyoruz burada. Halef’i öne çıkaran şey; oyuncuların karakterlerine sarılmışlığı ve aralarındaki samimiyet. Bu samimiyetle beraber senaryonun gücü, Urfa’nın etkisi, yönetmenimizin çekim açıları, görüntü yönetmenimizin işi, müziklerimiz ve teknik ekibin becerisi… Hepsi doğru olduğunda izlenecek bir iş ortaya çıkıyor. Diğer yapılan işlerin emeğine saygı duyarak ben sadece kendi işim hakkında konuşabilirim. Kendi işimiz de böyle bir iş. Çok teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz, Türk dizileri bugün birçok ülke ve coğrafyaya ulaşıyor, tüm dünyada sevilerek izleniyor. Sizce dizinizin uluslararası izleyiciyle nereden bağ kuracağını düşünüyorsunuz?

İlhan Şen: Yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Bizim anlattığımız hikâye sıcacık, merak ettiren, izlemek istediğimiz, ne olacağını beklediğimiz bir hikâye. Ben sevginin ve samimiyetin bir dili olduğunu düşünenlerden değilim. Bu işi ben İspanyolca izlesem yine izlerdim, biz Japonca çeksek yine izlerdim. Samimiyetin, sevginin, doğru yapılan bir işin, dille ya da ülkeyle alakası yok. Dünyada nerede yapılırsa yapılsın izlenir.

Bunun en büyük örneği müziktir tabii ki. Hiç bilmediğimiz, sözlerini hiç duymadığımız ya da hiç anlamadığımız bir müziği günlerce, saatlerce, hatta yıllarca dinliyoruz. Bu da öyle bir şey. Siz ne yaparsanız yapın, hangi dilde yaparsanız yapın, sizi hangi dilde kim nerede izliyorsa izlesin, o gereken samimiyeti ve güzelliği ortaya çıkarabiliyorsanız herkes zaten izleyecek ve beğenecektir. Biraz böyle bakıyorum ben olaya. Bizim anlattığımız hikâyelerde bu sıcaklığı yakaladığımız zaman zaten diğer yabancı ülkelerde de bizi izleyen o muhteşem insanlara ulaşabiliyoruz. Şimdiden de onlara, bize ayırdıkları zaman için çok teşekkür ediyorum. Sevgiler.

İlhan Şen ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj, Episode Dergi’nin MIP Cancun 2025 sayısında yayımlanmıştır.

Bu içeriği paylaş
TarafındanYağmur Çöl
İstanbul'da doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde okudu. İngiliz ve Alman Edebiyatına, polisiyeye ve sinemaya meraklı.

Episode Dergi

E-Bülten'imize Abone Olun!

En yeni içeriklerimizden ilk siz haberdar olun! Bültenimize abone olun!

Son Bölümlerimiz...

Podcast

Kritik Eşik – 58: Yabani

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Yabani dizisini konuşuyor.

LISTEN
58. Bölüm
Süre: 7:13

Kritik Eşik – 57: Kirli Sepeti

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Kirli Sepeti'ni konuşuyor.

LISTEN
57. Bölüm
Süre: 11:21

Kritik Eşik – 56: Dilek Taşı

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Dilek Taşı dizisini konuşuyor.

LISTEN
56. Bölüm
Süre: 15:36

Kritik Eşik – 55: Bambaşka Biri

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Bambaşka Biri dizisini konuşuyor.

LISTEN
55. Bölüm
Süre: 19:07

Kritik Eşik – 54: Aile ve Adım Farah Yeni Sezon

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Aile ve Adım Farah'ı konuşuyor.

LISTEN
54. Bölüm
Süre: 18:18

Kritik Eşik – 53: Ömer ve Yargı Yeni Sezon

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Ömer ve Yargı dizilerinin yeni sezonları.

LISTEN
53. Bölüm
Süre: 19:30

Son Bölümlerimiz...

Video

Episode TV’nin Sevilen Programı ‘Oben Budak’la Falan Filan’ Yeni Bölümüyle Yayında

Episode TV’nin sevilen programlarından Oben Budak'la Falan Filan heyecan verici yeni bölümüyle…

‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’nin Yeni Bölümünde Mutluluk Konuşuldu

Episode TV'nin sevilen programlarından Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi'nin 4. bölümü, 8…

Episode TV’nin ‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’ Programının 3. Bölümü Yayınlandı

Bugün yayınlanan Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi 3. bölümünde "Nikahta Keramet Var…

Episode TV’den ‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’ Kendine Has Üslubuyla Devam Ediyor

Episode Dergi YouTube kanalı Episode TV’nin yeni içeriklerinden Deniz Tezuysal ile Kesin…

Mehmet Kurtuluş Episode’a Konuştu

Kurz und schmerzlos (1998), Im Juli (2000), Gegen die Wand (2004) gibi…

Popüler İçerikler

Euphoria 3. Sezon Yayın Tarihi Belli Oldu

HBO'nun tüm dünyayı kasıp kavuran fenomen gençlik serisi Euphoria 3. sezonun yayın…

Editör
Tarafından Editör

E-Bülten'imize Abone Olun!

En yeni içeriklerimizden ilk siz haberdar olun! Bültenimize abone olun!

Çok Okunanlar

‘Task’ Dizisi 2. Sezon Onayını Aldı

Yılın en çarpıcı suç dramalarından biri olan Task 2. sezon onayını aldı.…

Editör
Tarafından Editör
Dizi dünyasının tek adresi: Episode Gelişmeleri takip etmek için yeni sayıyı okumayı unutmayın!