‘The Penguin’: Gotham İçinde Açılan Farklı Kapılar ve ‘The Sopranos’a Göz Kırpan Bir Mafya Hikâyesi
O Zaman Buyurunuz, ‘Çilingir Sofrası’na
2022 yılında İstanbul ve Ankara film festivallerinden ödülle döndüğünde merakımı daha katlayan Çilingir Sofrası filmini ilk izleyenlerden biri olmak beni heyecanlandırmıştı. Episode TV için “Mevzu Aşk” programıma konuk olan Ahmet Rıfat Şungar ve Barış Gönenen’le konuşmadan önce filmi izlemem gereken linke tıkladım. Ve masaya böylece ben de oturmuş oldum.
Ali Kemal Güven’in yazıp yönettiği filmin nasıl bir dünya ile karşıma çıkacağını -Duygu Asena’nın Aslında Özgürsün romanını tiyatroya uyarladığında da- merak ederek izlemeye gitmiştim. Günümüzün dertleri, zamanın kırılganlığında zerre değişmemesi ve bunu da sarkastik bir üslupla text haline getirmesini açıkçası başarılı buldum. Bu donelerle filmi izlemeye başladığımda iki kişilik bir hikâyenin katmanları, geriye dönük gerçek algılarının farklılıkları, sözel anlatımda oyuncuların ifade özgürlüklerinin kameraya yansıması etkileyici.
Artık görüşmeyen iki eski arkadaşın Beyoğlu’nda bir çilingir sofrasında bir araya gelmeleri, Emir ve Yusuf karakterlerinin erkeklik olguları, maskülen dünyanın içinde sıkışıp kalmalarını her kadeh sonrası daha da naifleşen kimi zaman içgüdüsel olarak aralarındaki farklılığın toksik bir hale gelişini de izliyoruz.
Çilingir Sofrası tam olarak demlenen bir sohbet gibi, derinleşiyor ve duygusallaşıyor. Rakı sofralarında hetero erkeklerin konusu agresyona bağlanır ya, film işte bu perdeden başka dünyalara sürüklüyor.
Tek mekân bir iş karşımızdaki, haliyle izlerken bir tiyatro oyunu da olur, duygusu yaratıyor. Masanın her iki sandalyesinde izleyici olarak oturuyorsun. Ancak her konuşma iletişim anlamına gelmiyor, davranışlarla şekillenmeye başlayıncaya kadar. Bireysel bir anlatım diline sahip. Müzikler, dekor, oyunculuklar, reji ve tüm bunları izleyene yansıttığı kurgusuyla bütünüyle iyi bir dile sahip.
Kendisi olamayanların hikâyesi olarak da tanımlayabilirim filmi. LGBT+ ve tüm her şeyi içine alabilecek bir mevzusu var. Zaten filmi de bireysel bir anlatımla tanımlamamın sebebi bu. Neredeyseniz ve o bulunduğunuz yerde kimliğiniz, yaşam biçiminiz vb. unsurlarda kendiniz gibi olmanıza izin verilmiyor, gizli ya da çok açık bir manipülasyonda yaşıyorsanız filmden o hali yakalayacaksınız. “Çilingir Sofrası”na her şekilde dahil oluyorsunuz.
Bu yazı, Episode’un 49. sayısında yayımlanmıştır.