Emir Kula– Cast Direktörü, Senarist, Dramaturg
Bir sabah uyanıp, “Ben oyuncu olacağım!” dediniz diyelim. Sonra çabaladınız, eğitim aldınız, kendinizi geliştirdiniz. Artık “oyuncu” olmaya hazırsınız. Çünkü elinizden geleni yaptınız. Eğitim aldınız, kurslara katıldınız, çabaladınız… Kafanızda hemen film şeridi dönüyor: Kırmızı halılar, ödül törenleri, setten sete koşarken hayranların, “Selfie alabilir miyiz?” demesi… Kısacası; milyonlar, lüks arabalar ve bolca ün! E, sosyal medya da zaten hep öyle göstermiyor mu?
Ama gelin dürüst olalım; bunlar hemen olabilecek şeyler mi? Eğer şans sizin ikinci adınız değilse o parlak hayat belki size hiç uğramayacak, belki de yıllar sonra “ışığın gölgesinden” bir kesit sunacak. Bu işte yollar uzun, dönüşler bol virajlı, duraklar belirsiz. Ama enerjiniz sağlam, umudunuz yerindeyse yürüyün gitsin. Çünkü bu yol, ayakkabınızı eskitmeden aşılmıyor. Bu işe başlarken enerjiniz ve umudunuz cep telefonunuz gibi olmalı: Şarjı tam dolu, kapanma riski sıfır.

İlk adım belli: Yeteneğinize, eğitiminize ve hedefinize uygun bir menajerle tanışın.
Menajer telefonunuzda bulunan haritalar uygulaması gibidir. Yönü doğruysa sizi doğru yerlere götürür; yanlışsa karanlık bir tünele sokar. İşin başında size inanacak, sizinle yürüyecek bir menajer lazım. “Benim oyunculuğum fena değildir,” diyerek kapı çalmak yetmiyor tabii; elinizde eski oynadığınız projelerdeki sahnelerinizden oluşan bir showreel ya da hiç ekran tecrübeniz yoksa en azından iyi çekilmiş bir audition videosu olmalı. Çünkü menajer, kimi temsil ettiğini bilmek ister.
Kendinize şu soruyu sorun: Hiç yemeklerini tatmadığınız bir restoranı arkadaşınıza önerir misiniz? İşte menajer de aynı mantıkla hareket eder; oyuncusunun oyunculuk skalasını bilmeden onu piyasaya sunmaz. Bu skalayı belirleyebilmenin en kolay yolu da audition videosundan geçer. Audition, sektöre girişinizin anahtarıdır. En iyi okuldan mezun olsanız bile o gün ışığınız sönükse, karaktere girememişseniz audition videosu sizi oyuncu seçimlerinde geriye de atabilir. Oyunculuk eğitimini “malzeme bilgisi” olarak düşünürseniz, audition da o malzemeyle hazırladığınız sunum tabağıdır. Fark sunumda gizlidir.

Menajeriniz oyunculuk skalanızı beğendi, vizyonsal anlamda anlaştınız ve sizi kadrosuna aldı. O andan itibaren sizin yerinize sizden çok çalışan biri var. Menajeriniz sizin de içinde olduğunuz sunum dosyanızı cast direktörlerine gönderir. Biz de (evet, ben de o masadayım) bu dosyaları düzenli olarak alırız, yeni projelerde değerlendirebilmek adına elimizin altında tutarız. Dosyalardaki oyuncuların fotoğraflarını, bilgilerini, hatta bazen videolarını tek tek inceleriz. Artık bir cast direktörünün ekranında yüzünüz belirdi bile! Ama henüz “ışık, kamera, motor” aşamasına çok var…
Şimdi tek eksik kaldı: Sizin parlayabileceğiniz o doğru proje. Sonra bir gün, yeni bir projenin hazırlığı başlar. Senaryo gelir, biz de merakla neşterimizi alırız. Karakterleri inceler, ilişkileri çözer, arka hikâyeleri deşeriz.
Sonra büyük kısım başlar: Uygun oyuncuyu bulma seansı.
Hemen menajerlerin gönderdiği yüzlerce dosya arasından o karaktere uygun yüzleri aramaya başlarız. Bir karakter için ilk dosyada ortalama 40-50 aday çıkarırız. Bu, “ön eleme” gibidir. Sonra liste daralır, yönetmen devreye girer, yapımcı fikrini söyler. Kim karaktere yakışıyor, kim oyunculukta taşıyabilir, kim görsel olarak dengeyi kurar ya da bozar, hepsi tek tek konuşulur. Kimi zaman yönetmen “Yüz yüze görelim,” ya da “Bir audition çekelim,” der. İşte burada çoğu oyuncu adayının düştüğü o tatlı yanılgı gelir: “Aa, çağırdılar! Kesin rol benim.” Henüz değil… Tebrikler, rakiplerinizi geçtiniz ama yarış yeni başlıyor. Yönetmen, cast direktörü ve yapımcı elemesinden geçen oyuncular son kez masaya yatırılır. Artık her karakter için 5-10 aday kalmıştır. Bütçe, enerji, görsel uyum derken nihai karar verilir. Ve sonunda biri o rolü kapar. Telefon çalar, menajerinizin sesi gelir: “Hayırlı olsun!” İşte o an tüm yorgunluğa değdiğini hissedersiniz.

“Ben oyuncu olacağım!” demekle ekranda kendinizi görmek arasında koskoca bir maraton var. O maratonu doğru koşmak, doğru yönlendirilmekle mümkün. Doğru menajerle çalışmak, kariyerinizi güvenli bir limana götürür. Bu sektör sadece yetenek değil, strateji de ister. Ve o stratejinin ilk adımı sizi gerçekten tanıyan doğru bir menajer seçimidir.
O kadar yetenekli oyuncu var ki, yeteneksiz menajerlerin elinde tozlu klasörlerde kaybolup gidiyorlar. Ne çok da ortalama yetenek var ki, çalışkan menajerlerinin azmi sayesinde yıldızlaşıyorlar.
Bu işte asıl başarı, “oyuncu oldum” dediğiniz anda değil, “hâlâ oyuncuyum” diyebildiğiniz anda başlar. Ekranda görünmek kolay, orada kalmak zor.
Andy Warhol ne demiş? “Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır.”
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere. 🙂 Orada da oyuncu tiplerini konuşacağız. Spoiler: Her biri ayrı bir karakter analizi! Belki de kendinizi orada bir yerde bulacaksınız.
*Emir Kula’nın bu yazısı Episode’un 62. sayısında yayımlanmıştır.
Fotoğraflar: Call My Agent!/Netflix