‘Task’ın Yaratıcısı ve Yazarı Brad Ingelsby ile Diziyi Konuştuk – Özel Röportaj

Yağmur Çöl
Yağmur Çöl
TarafındanYağmur Çöl
İstanbul'da doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde okudu. İngiliz ve Alman Edebiyatına, polisiyeye ve sinemaya meraklı.
15 dakikalık okuma

Task dizisinin yaratıcısı ve yazarı Brad Ingelsby ile bir araya geldik, diziyi ve yaratım sürecini konuştuk. Keyifli okumalar!

Task’ın hikâyesi nasıl başladı? Nasıl bir yazım/yaratım sürecinden geçtiniz?

Aslında her şey, inancı bir şekilde sınanan eski bir rahip karakteri fikriyle başladı. Bu durumda, bir aile krizi üzerinden şekillendi. Beni cezbeden fikir, hayatı boyunca doğru bildiği, inandığı her şey bir anda yıkılan birisiydi. Bu yıkımın yani soruşturmanın ateş çemberinden geçerken yeniden bir inanç noktasına varması gerekiyordu. Bu karakter bu yüzden ilgimi çekti.

Diğer taraftan, bir polis şefiyle konuşmuştum. Başka bir hikâye hakkında sohbet ederken bana postacılardan ve çöp toplayıcılardan bahsetti. “Onlar aslında hayatında sürekli olan insanlar. Mahallenden, sokağından geçiyorlar. Postanı, çöplerini görüyorlar. Senin ve ailen hakkında aslında çok şey biliyorlar ama senin için görünmezler,” dedi. Bu benim için çok etkileyici bir cümleydi.

İşte bu iki karakter ilgimi çekti. Sonrasında onların etrafında bir olay örgüsü kurmam gerekti. “Bu karakterleri birbirine bağlayan şey ne olabilir?” diye düşündüm. O yolculuğa başladım ve Tom Brandis ile Robbie’nin hayatlarını, ailelerini daha da derinleştirdim. Hikâyenin asıl doğuşu böyle oldu.

task
Soldan Sağa: Tom Pelphrey, Brad Ingelsby ve Mark Ruffalo, Fotoğraf: Starpix

Senaristler karakterleri yazarken genelde belirli bir oyuncuyu hayal etmemeye çalışır. Siz Tom’u yazarken aklınızda Mark Ruffalo var mıydı?

Ben aslında hiçbir zaman belirli bir oyuncuyu düşünerek yazmıyorum. Ama dizinin ilk bölümünü bitirip karakteri kendime okumaya başlayınca şunu düşündüm: “Amerika’nın bu bölgesinden biri olarak, kim inandırıcı olur? Kim bir ilahiyatçı, rahip okuluna gitmiş bir baba ve aynı zamanda bir FBI ajanını oynayabilir?” Bu özellikleri tek tek yazmaya başladığımda liste oldukça daraldı. Mark da listenin en başındaydı. Öyle çokyönlü bir oyuncu ki, tam anlamıyla mükemmel bir seçim oldu. İyi ki teklifi kabul etti.

Dizideki diğer oyuncular da çok başarılı ama özellikle Tom ve Robbie başroller olduğu için ikisinin seçimi gerçekten öne çıkıyor. Casting sürecinden ve oyuncularla yaptığınız hazırlıklardan bahseder misiniz?

Teşekkür ederim. Oldukça kapsamlı bir casting süreciydi. Tom Pelphrey auditon verdi ve onu kayıtta görür görmez kahkahasını duydum. Çok ikonik bir kahkası var. Tom’da Robbie’ye çok yakın bulduğum harika bir neşe vardı. Robbie’yi, hep biraz yanlış yönlendirilmiş bir hayalperest olarak gördüm ve Tom’un da çok güzel, çocuksu bir yanı var. Hep neşeli bir insan ve bu özelliğini çok sevdim. Bunun yanı sıra fiziksel olarak da çok inandırıcı. Onun evlere girip birilerine tabanca kabzasıyla saldırabileceğine, uyuşturucu satıcılarını soyabileceğine inanabiliyorsunuz. Bana hem bir baba hem de bir hırsız olarak inandırıcı olabilecek bir oyuncu lazımdı.

Diğer rollerdeyse çok yetenekli genç oyunculardan oluşan harika bir kadromuz vardı. Martha Plimpton da dizide müthiş bir performans sergiliyor. Şansımız yaver gitti. Uzun bir oyuncu seçimi süreciydi ama bence herkes elinden gelenin en iyisini yaptı. Oyuncuların performansı bence dizinin en güçlü yanı. Herkes gerçekten parlıyor.

Bir yazar olarak daha az ilgilendiğim şeyi söyleyebilirim; çok iyi dedektifler benim pek ilgimi çekmiyor. Bir odaya girip herkesin gözden kaçırdığı ipuçlarını gören, çok iyi silah kullanan ya da kapıları kırarak içeri dalan dedektifler yazmak özellikle ilgimi çekmiyor.

Suç anlatıları açısından çok özel ve derinlikli bir yazar/yaratıcı olduğunuzu düşünüyorum. Task’ı izlerken kendimi Mare of Easttown’u düşünürken buldum. Son yıllarda çok fazla suç hikâyesi çıkıyor ve yıllar içinde pek çok evreden geçtiler; “whodunit”lerden altın çağ polisiyelerine, noir’dan neo-noir’a, politik polisiyelerden tarihi polisiyelere… Ama sizin yarattığınız suç hikâyelerinde dedektifler hem katmanlı, derinlikli hem de hepimiz gibi travmaları olan, sıradan insanlar. Onları nasıl yaratıyorsunuz?

Bu gerçekten çok iyi bir soru. Zor ama harika bir soru. Bir yazar olarak daha az ilgilendiğim şeyi söyleyebilirim; çok iyi dedektifler benim pek ilgimi çekmiyor. Bir odaya girip herkesin gözden kaçırdığı ipuçlarını gören, çok iyi silah kullanan ya da kapıları kırarak içeri dalan dedektifler yazmak özellikle ilgimi çekmiyor.

Mare örneğinde ilgimi çeken şey onun bir anne olmasıydı. Genelde çok çalıştığı için evde olamayan ve bu yüzden kendini başarısız hisseden babaları görürüz. Ama Mare’de beni asıl etkileyen, kendini başarısız hisseden bir anne fikriydi. İyi bir dedektifti fakat onu özel bir dedektif yapan tek bir özelliği yoktu.

Task’taki Tom Brandis için de benzer bir durum sözkonusu. O harika bir FBI ajanı değil. Hatta dizide Robbie’ye şöyle söylüyor: “Ben sadece yerel bir ajanım, o kadar da iyi değilim.” Ama Tom’u bir karakter olarak ilginç kılan şey, eski bir rahip olması diye düşünüyorum. İnsanların ihtiyaç duyduğu anda onlara danışmanlık yapıyor, itiraflarını dinliyordu. Şefkatliydi. Onu benim için ilginç kılan şey buydu. Bir dedektif olarak asıl süper gücü buydu. Çok iyi bir nişancı olması ya da ipuçlarını yakalaması değil, insanlara ve olaylara pek sık görmediğimiz bir empatiyle yaklaşabilmesiydi. Bu bana, sırf “süper dedektif” olan birini yazmaktan çok daha cazip geldi.

Şunu sormak istedim: Böyle bir karakter nasıl olur? Bir rahibin FBI ajanı olması nasıl bir şey? Sonuçta bu farklı bir hizmet türü. Ayrıca amcam da bir rahipti. Sonra rahipliği bıraktı. Yani Tom karakterinin önemli bir kısmı aslında amcamdan doğdu. Şimdi evli ve uzun yıllardır rahiplik yapmıyor ama ona rahip olmanın nasıl bir şey olduğunu, Tanrı’yla ilişkisinin şimdi nasıl olduğunu sordum. Tom Brandis karakterinin bir bölümü, uzun yıllar Augustinus tarikatında rahiplik yapmış olan amcamdan geldi.

task
Task

Dünyadaki milyarlarca insan kendileri ve çocukları için daha iyi bir hayat kurmak için sürekli çalışıyor ama karşılığında çok az şey alıyor. Siz de bu insanların hikâyesini anlatıyorsunuz aslında; küçük gibi görünen ama hayati sorunlarla yüzleşen, işçi sınıfından insanları. Mare of Easttown’da mesela, bebeğinin kulak ameliyatını yaptırabilmek için para kazanmaya çalışan bir kadını izliyoruz. Task’ta da çocuklarına iyi bir gelecek verebilmek için yasadışı yollara başvuran Robbie’yi izliyoruz. Gerçek dünyanın gerçek insanlarını anlatmayı önemsediğinizi düşünüyorum, katılıyor musunuz?

Bugün bana söylenmiş en güzel şey bu. Bu hikâyeleri anlatma sebebim de bu; çünkü mesele bu insanlar. Onları ekranda çok sık görmediğimizi düşünüyorum, gördüğümüzde de hak ettikleri özen, derinlik ve dürüstlükle anlatılmıyorlar. Çoğu zaman görmezden gelinen, işçi sınıfından insanları yazma konusunda gerçek bir sorumluluk hissediyorum. Onlara da en az diğer karakterler kadar karmaşıklık, dürüstlük, kalp, hüzün, zafer ve başarısızlık vermek istiyorum.

Bunu söylediğinize çok sevindim çünkü ben bir işe başlarken aslında tam da bunu yapmaya çalışıyorum. Çok önemsediğim ama ekranda pek de görmediğimiz bu insanları nasıl ele alabilirim, onlara nasıl bir iç dünya kazandırıp izleyicinin onlarla bağ kurmasını sağlayabilirim? O yüzden bunu dile getirmeniz benim için çok değerli.

Çoğu zaman görmezden gelinen, işçi sınıfından insanları yazma konusunda gerçek bir sorumluluk hissediyorum. Onlara da en az diğer karakterler kadar karmaşıklık, dürüstlük, kalp, hüzün, zafer ve başarısızlık vermek istiyorum.

Çok teşekkürler. Task’ta Tom ve Robbie’nin ve onların hayatlarındaki insanların hikâyelerini izlerken bir yandan da hırsız-polis hikâyesini takip ediyoruz. Tom’un hayata tutunmasını, başarılı olmasını isterken Robbie’nin neden suç işlediğini de anlamaya başlıyor ve hatta ona empati besler hale geliyoruz; onun da yakalanmasını istemiyoruz. Mare’in de Task’ın da bazı etik sorular ve tartışmalar doğurduğunu düşünüyorum. Katılır mısınız?

Evet, sanırım her zaman yapmaya çalıştığım şey, her bir karaktere yargılamadan yaklaşmak ve izleyicinin de onlara aynı şekilde yaklaşmasını sağlamak. Robbie’nin ya da herhangi başka bir karakterin yaptıklarını onaylamıyor ama onları anlıyorum. Bence insanlarla daha derin bir bağ kurmanın yolu da bu: Yargılamadan yaklaşmak.

Kimse göründüğü gibi değil. Robbie hem harika bir baba hem de bir hırsız olabilir. Robbie, Maeve için bir yük olabilir ama aynı zamanda Maeve onu sevebilir de. Genel olarak insanlarla ilgili deneyimim şu: Aynı anda birçok şey olabilirler. Bu her zaman, “O bir hırsız, demek ki kötü biri,” değildir. Aynı zamanda şudur: “O bir hırsız ama aynı zamanda harika bir baba, karısını özlüyor ve hayatta bir türlü tutunamayacağını düşünüyor.”

Benim deneyimim, insanların birçok farklı şey olduğu yönünde. Bu özelliklerden bazıları bizi çileden çıkarır, bazılarını ise çok severiz. Bir yazar olarak hep iki taraflı görmeye çalışıyorum. Hoş olmayan yanları olduğu gibi, sevilebilecek yanları da var. Yine söylüyorum, insanlarla ilgili gözlemim onların çok karmaşık oldukları. Herkes gerçekten çok karmaşık ve ben de dizideki tüm karakterleri yazarken buna ulaşmaya çalışıyorum.

Task

Normalde suç anlatılarında sonuca bir an önce ulaşmak için bölümleri hızlıca, üst üste izleriz. Ama sizin yarattığınız işlerde bunu yapamıyorum ve arkadaşlarımın da yapamadığını görüyorum. Çok yoğun ve duygusal işler yaratıyorsunuz, her bölümden sonra oturup biraz düşünmeye ihtiyaç duyuyorum. Sanki hikâyelerinizi hızlı tüketilmek için değil, izleyicide düşünecek bir şey bırakmak için yazıyorsunuz. Doğru mu?

Bence bu gerçekten yoğun bir dizi. Bir bölüm bittikten sonra, “Bunu sindirmem lazım. Hem duygusal olarak hem de olay örgüsü açısından çok şey oldu,” demek kötü bir şey değil bence. Hatta ben bunu seviyorum. Bazen dizi izlerken her şey biraz yüzeysel geliyor. 60 dakikalık bir bölümü bitiriyorsun ve “Tek bir şey oldu, o kadar” diye düşünüyorsun. Ben yoğunluğu olan dizileri seviyorum. “Evet, bu bir saatime değdi,” dedirten dizileri… Dönüp bakınca şunu da görüyorsun: şu sahne, bu sahne, şu ipucu… Hepsiyle dolu hissettiriyor. Biz de bölümleri gerçekten yüklemeye çalıştık.

O yüzden, “Bu çok doluydu, sindirmek için biraz zamana ihtiyacım var,” demenize şaşırmadım. Bence bu iyi bir şey. İnsanların her bölümden sonra biraz zaman ayırıp düşünmesini umuyorum çünkü gerçekten çok şey oluyor.

Mare of Easttown’un ikinci sezonu için dünya çapında büyük bir beklenti var. Bu mümkün olabilir mi? Ve hem Task hem de Mare aynı bölgede geçtiği için şunu da merak ediyorum: Bu iki hikâye ileride birleşebilir mi?

Her şey masada. Bence Mare için zaman önemli çünkü Mare çok ama çok spesifik bir topluluk hakkında, oysa Task ilçelere ve ailelere yayılan daha geniş bir hikâye. Mare’i bu kadar cazip kılan şey, büyüdüğü kasabada, araştırdığı davaya karışan insanlarla derin bağları olan bir polisin davayı soruşturmak zorunda kalmasıydı. Aynı kasabada kısa süre sonra başka bir suçun işlenmesi bana biraz fazla geliyor. Ama beş yıl sonra olursa? Evet, o zaman başka bir suçun işlendiğine ve Mare’in yeniden göreve çağrıldığına inanabilirim.

O karakteri yazmayı çok seviyorum. Mare çok eğlenceli ve Kate muhteşem. Mare’i yazmayı bu kadar eğlenceli kılan şey ise onun her şeyi yapabilecek biri olması. Bir yazar için ne büyük lüks! Gelininin üstüne uyuşturucu saklayabilir ve seyirci onu hâlâ sevmeye devam eder. Zabel’i bu davaya sürüklediği için ölümüne sebep olabilir ama seyirci yine de onu sever. O, yazması gerçekten çok keyifli, canlı bir karakter.

Yani doğru hikâyeyi bulursak ve Kate’in de programı uygunsa elbette Mare’i yeniden yaparım. Task’ı da yaparım. Task’ı çok seviyorum. Bu karakterlerin dünyasını çok seviyorum. Tom Brandis’i çok seviyorum. Dolayısıyla seyircinin ne düşüneceğini göreceğiz, talep olursa karşılamak için burada olacağım.

Yeni projeleriniz 29U ve Hold on to Me’nin de suç türünde olduğunu biliyorum. Suç hikâyelerine ilginiz nasıl başladı? Polisiye roman okur musunuz?

Aslında pek okumuyorum. Sanırım çocukken çok fazla suç dizisi izledim: Broadchurch, The Wire… Bence suç türünün sunduğu şey, çok yüksek riskler. Karakterlere odaklanabiliyorsunuz ama aynı zamanda ortada çok büyük bir risk oluyor. Suç türünde sevdiğim şey de bu, hem karakterleri yazabilme imkânı veriyor hem de gerçekten büyük oynuyorsunuz.

Task

Task’ın görselliğinin ve genel atmosferinin hikâye kadar güçlü olduğunu düşünüyorum. Dizinin görsel estetiği konusunda yönetmenle nasıl çalıştınız?

Jeremiah ile sürecin çok başında tanıştım. Hustle ve We the Animals filmlerini çok sevmiştim ve hikâyenin insani tarafını gerçekten derinlemesine anlayabilecek biri olduğunu hissettim. Ve öyle de oldu. Dizinin görsel dünyasını o kurdu, bolca doğa ve su kullandı.

Sonra diğer yönetmenimiz Sally ekibe katıldı ve çok iyi bir tamamlayıcı oldu. Birçok toplantı yaptık, dizinin nasıl görüneceğini ve nasıl hissettireceğini konuştuk. En önemlisi, hikâyenin duygusunu ön planda tuttuk. Elbette izleyiciyi meraklandıracak, tahminler yaptıracak bir gerilim motoru gerekiyordu. Ama hikâyenin özünü, insani tarafı ve ilişkileri kaybetmememiz gerekiyordu: Tom ve ailesi, Robbie ve ailesi, Maeve ve çocuklar. Bence kilit nokta buydu: Bir bakıma Mare’dekinden daha geniş bir hikâye hissi vermek ama aynı zamanda hikâyenin duygusunu asla kaybetmemek.

İnsanların, ister bir baba, ister kız kardeş ya da erkek kardeş olsun, kendi hayatlarından bir şeyler bulabilmelerini umuyorum. Öznel olanın içinde evrensel vardır, umarım Task da öyledir, insanlar kendi hayatlarından bir parça bulabilirler. Dediğim gibi, bu bir baba ile bağ ya da bir çocukla anlamlı bir ilişki olabilir. Pek çok insan için duygusal bir yönü var diye düşünüyorum. En azından benim umudum bu.

Son sorum, sizce işlerinizin bu kadar farklı ülke, bölge ve kültürdeki insanlar tarafından sevilmesinin sebebi ne?

Bence bunun sebebi işin duygusal tarafı. İnsanların, ister bir baba, ister kız kardeş ya da erkek kardeş
olsun, kendi hayatlarından bir şeyler bulabilmelerini umuyorum. Öznel olanın içinde evrensel vardır, umarım Task da öyledir, insanlar kendi hayatlarından bir parça bulabilirler. Dediğim gibi, bu bir baba ile bağ ya da bir çocukla anlamlı bir ilişki olabilir. Pek çok insan için duygusal bir yönü var diye düşünüyorum. En azından benim umudum bu.

Tom Pelphrey ve Emilia Jones röportajını okumak için buraya tıklayın.

Etiketler:
Bu içeriği paylaş
TarafındanYağmur Çöl
İstanbul'da doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde okudu. İngiliz ve Alman Edebiyatına, polisiyeye ve sinemaya meraklı.

Episode Dergi

E-Bülten'imize Abone Olun!

En yeni içeriklerimizden ilk siz haberdar olun! Bültenimize abone olun!

Son Bölümlerimiz...

Podcast

Kritik Eşik – 58: Yabani

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Yabani dizisini konuşuyor.

LISTEN
58. Bölüm
Süre: 7:13

Kritik Eşik – 57: Kirli Sepeti

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Kirli Sepeti'ni konuşuyor.

LISTEN
57. Bölüm
Süre: 11:21

Kritik Eşik – 56: Dilek Taşı

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Dilek Taşı dizisini konuşuyor.

LISTEN
56. Bölüm
Süre: 15:36

Kritik Eşik – 55: Bambaşka Biri

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Bambaşka Biri dizisini konuşuyor.

LISTEN
55. Bölüm
Süre: 19:07

Kritik Eşik – 54: Aile ve Adım Farah Yeni Sezon

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Aile ve Adım Farah'ı konuşuyor.

LISTEN
54. Bölüm
Süre: 18:18

Kritik Eşik – 53: Ömer ve Yargı Yeni Sezon

Episode’un editörleri Özlem Özdemir, Yasemin Şefik ve Engin İnan, Kritik Eşik'in yeni bölümünde Ömer ve Yargı dizilerinin yeni sezonları.

LISTEN
53. Bölüm
Süre: 19:30

Son Bölümlerimiz...

Video

Episode TV’nin Sevilen Programı ‘Oben Budak’la Falan Filan’ Yeni Bölümüyle Yayında

Episode TV’nin sevilen programlarından Oben Budak'la Falan Filan heyecan verici yeni bölümüyle…

‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’nin Yeni Bölümünde Mutluluk Konuşuldu

Episode TV'nin sevilen programlarından Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi'nin 4. bölümü, 8…

Episode TV’nin ‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’ Programının 3. Bölümü Yayınlandı

Bugün yayınlanan Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi 3. bölümünde "Nikahta Keramet Var…

Episode TV’den ‘Deniz Tezuysal ile Kesin Bilgi’ Kendine Has Üslubuyla Devam Ediyor

Episode Dergi YouTube kanalı Episode TV’nin yeni içeriklerinden Deniz Tezuysal ile Kesin…

Mehmet Kurtuluş Episode’a Konuştu

Kurz und schmerzlos (1998), Im Juli (2000), Gegen die Wand (2004) gibi…

Popüler İçerikler

Euphoria 3. Sezon Yayın Tarihi Belli Oldu

HBO'nun tüm dünyayı kasıp kavuran fenomen gençlik serisi Euphoria 3. sezonun yayın…

Editör
Tarafından Editör

E-Bülten'imize Abone Olun!

En yeni içeriklerimizden ilk siz haberdar olun! Bültenimize abone olun!

Çok Okunanlar

‘Task’ Dizisi 2. Sezon Onayını Aldı

Yılın en çarpıcı suç dramalarından biri olan Task 2. sezon onayını aldı.…

Editör
Tarafından Editör
Dizi dünyasının tek adresi: Episode Gelişmeleri takip etmek için yeni sayıyı okumayı unutmayın!