7.7 BILLION PEOPLE & COUNTING: Bu kadar insanla daha ne kadar?
Ben, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezunum. Sözelciyim, yani. Ancak bizim üniversite, sözelcilerin fen bilimlerinden iki ders almasını da zorunlu tutuyordu. Aldığım derslerden biri de Climate Change, yani İklim Değişikliği dersiydi. Çok tatlı bir hocamız vardı; ne ki ders fena halde akademik, haliyle sıkıcıydı. Derse gerçekten ilgi duyduğum tek zaman, geçebilmek için İklim Değişikliği ve Müzik konulu bir sunum hazırladığım zamandı. İlk defa o zaman, amansız bir müzik müptelası olduğumdan herhalde, derste işlediğimiz (ve önemini zaten bildiğim) tüm bu konular beni gerçekten heyecanlandırmıştı. Onu, bütün soyutlamaların ya da sıkıcı anlatımların ötesinde kavrayabildiğim için.
Chris Packham, bu kavrayışa çok erken yaşta erişmiş bir adam. O, daha küçük yaşlarda doğal yaşama ve farklı canlı türlerine meraklıymış. Benim müziğe, bir başkasının futbola, başkasının baleye tutkusu gibi onun da bu merakı tüm yaşamını belirleyen bir iptila halini almış. Bay Packham’a BBC Earth izleyicileri için 7.7 Billion People and Counting belgeselini yaptıran da bu iptila olsa gerek; çünkü onun bu belgeseldeki sunumu ve araştırması bir profesyonele değil ancak müptelalara yakışır düzeyde samimi, gerçekçi, merak uyandırıcı.
7.7 Billion People and Counting, 2 Mart akşamı, saat tam 21.35‘de, BBC Earth ekranlarında Türk izleyicisiyle buluşacak. Bu arada, bilmeyenler için bir not: BBC Earth, Digitürk, Tivibu ve D-Smart platformlarından izlenebiliyor…
“7.7 Billion People and Counting, artık ezberlediğimiz soruları yeni bir şekilde soruyor. Onu ilgi çekici kılan bu.”
7.7 Billion People and Counting, kalabalık ve kirli şehirlerin görüntüleriyle başlıyor. Sonra çöp dağlarının arasında yürüyor ve şu soruyu soruyoruz: Dünya daha kaç insanı kaldırabilir? 7,7 milyar insanın bu gezegeni bizimle paylaşan diğer türler ve bize de hayat veren doğal kaynaklar üzerindeki etkisi ne? Dünya nüfusu 10 milyarı bulursa halimiz ne olur? Nüfusu kontrol altına almakta çok mu geç kaldık?
Aslına bakarsanız, ne bu sorular yeni ne de belgeselde duyduğumuz cevaplar… Ancak 7.7 Billion People and Counting, artık ezberlediğimiz soruları yeni bir şekilde soruyor. Onu ilgi çekici kılan bu. Bu, hayatını çocukluğundan beri doğaya adamış bir adamın şahsi hikayesi aslında. Biz, Bay Packham’ın yolculuğunda ona yarenlik ediyoruz. Karşımıza geçip “Bu, böyledir ve sizler bu dediğimi kabul edeceksiniz,” demiyor. Kendisi öğreniyor, biz de onunla öğreniyoruz. Anlatımdaki bu kişisellik, bu yapımı akademik sıkıcılığa düşmekten kurtarıyor.
50 dakikalık bu BBC Earth belgeselinde çeşitli büyük şehirleri dolaşıyoruz. Şehir kültürü tüketim kültürüyle doğrudan bağlantılı olduğundan, şehirlerdeki artan nüfusun çevreye etkilerini araştırıyoruz. Buna da Brezilya’nın başkenti Sao Paulo ile başlıyoruz. Bu şehrin nüfusu 50 yılda 4 milyondan 20 küsur milyona tırmanmış. İstanbul’u andırıyor, değil mi? Şehirde su kaynakları yetersiz, bir kuraklık sorunu var; birkaç aydır biz de İstanbul barajlarının doluluk oranını konuşup durduğumuzdan aşina olduğumuz bir konu bu. Bu yüzden insanın ilgisini hepten çekiyor. 7.7 Billion People and Counting, alışıldık belgesellerden farklı bir şey de yapıyor ve bu sorunu bizzat yaşayanlarla, yaşadıkları yerde konuşuyor. Sao Paulo sakini bir ailenin evine konuk oluyoruz. Belgeselin bir ilgi çekici tarafı da bu: Sorunları bireylerle konuşuyor. Böylece, soyut anlatımlarla ya da genel tespitlerle boğulmuyoruz. Belgesel bize empati yapma şansı tanıyor. Aynısını doğum kontrolü konusu ele alınırken de görüyoruz. Chris Packham, ısrarla çocuk sahibi olmaya çalışan bir çiftle beraber doktora gidiyor ve bir yandan onların duygularını anlamaya çalışırken, bir yandan artan nüfusun nasıl kontrol alınabileceğini ve düşen doğum oranlarını tartışıyor. Nihayetinde şuna karar veriyor: İnsanlar daima çocuk sahibi olma arzusunu taşıyacak, öyleyse bir başka çözüme daha ihtiyacımız var (çünkü Çin’in ve Hindistan’ın geçici çözümleri hariç nüfus kontrolüne çözüm getirebilmiş bir devlet yok).
“Dünyanın geleceği üzerine kafa yoran ama uzun araştırmalara pek vakit ayıramayan biriyseniz, bu belgeseli kaçırmamanızı şiddetle öneririm.”
Packham, nüfus artışının nedenlerini tartışırken sadece çocuk sahibi olma arzusuna takılı kalmıyor. Bir noktada tıbbi yöntemlerle ömrün uzatılmasının doğal olmadığını, “orijinal evrimsel plan”da insanların daha genç yaşta ölüp yerini yeni nesle bırakmasının beklendiğini öne sürüyor. Bunu bir hakikat olarak savunmuyor ama bize şunu hatırlatıyor: Birkaç on yıl içinde dünya nüfusu 10 milyar kişiyi bulacak, ekonomiler bunu kaldıramayacak ve bunun sorumlusu doğa değil.
Belgeselin ilgi çekici bir diğer noktası da Bay Packham, Nijerya’ya gittiğinde ortaya çıkıyor. Nijerya, tahminlere göre, dünya nüfusu 10 milyarı bulduğunda (ki bunun 2050’ye dek olması öngörülüyormuş) dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi olacak. Bay Packham burada, yoksul bir şehirdeki bir okulu ziyaret ediyor ve nüfus kontrolü, doğum oranlarındaki olası düşüş gibi konuları nüfus bakımından Birleşik Devletler’i geçmesi beklenen bir ülkede araştırıyor. Bunun ardından ülkesi İngiltere’ye döndüğünde ise Sir David Attenborough ile buluşuyor ki kendisi dünyanın en büyük natüralistlerinden ve Chris Packham’ın da idollerinden. 94 yaşında olmasına rağmen hâlâ nüfus artışı ve bunun doğa üzerine olası etkilerine dair düşünüyor.
BBC Earth’ün 7.7 Billion People and Counting belgeseli, 2 Mart saat 00.00’da ekranlarda olacak; tekrarı da aynı gün 21.35’te… Dünyanın geleceği üzerine kafa yoran ama uzun araştırmalara pek vakit ayıramayan biriyseniz, bu belgeseli kaçırmamanızı şiddetle öneririm. “10 milyar kişi de olsak dünyanın sonu gelmez mi?” konulu bir ders alsanız, hocanız ilk derste çok sıkmadan konuya giriş yapabilmeniz için Chris Packham’ın bu keyifli çalışmasını pekâlâ izletebilir.
CLIMATE CHANGE: THE FACTS
7.7 Billion People and Counting ile aynı gün, yani 2 Mart günü, BBC Earth izleyicilerini bir şahane yapım daha bekliyor. 7 Billion People and Counting ile aynı gün BBC Earth ekranlarında izleyicilerle buluşacak bir diğer belgesel de Climate Change: The Facts; yani, İklim Değişikliği: Olgular. Bir tekrar yayınla, 2 Mart saat 23.10‘da ekrana gelecek bu yapım geleneksel belgesel tarzına çok daha yakın duruyor.
Dünya gündemini son dönemde epey meşgul eden, Donald Trump’ın bile ağzına sakız olan iklim değişikliği konusunda yanlış bilinenleri aydınlatan, az bilinenleri söyleyen Climate Change: The Facts‘te ilgili alanda çalışan önemli bilim insanları, son yıllardaki aşırı iklim olaylarının perde arkasına ışık tutuyor. Belgeselin en ilgi çekici yanlarının başında ise iklim değişikliğinin halihazırdaki olumsuz etkisini yansıtan gerçek görüntülere yer vermesi.
Toparlamak gerekirse, gezegenimizin dünü, bugünü ve yarınına meraklı herkes için BBC Earth, 2 Mart’ta özel bir gün vaat ediyor. Bunun devamı da gelecek. Bir gün sonra Climate Change‘in devam bölümlerini ve sonraki yazımda anlatacağım başka yapımları yine BBC Earth ekranlarında izleyebileceğiz. Keyifli seyirler!