Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Boks Filmi

 Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Boks Filmi

Boks, dünyada en çok izlenen sporların başında geliyor. Türkiye’de de hatırı sayılır bir boks takipçisi kitle var. Bütün bu insanlar, ki ben de bunlara dahilim, şimdilerde özel bir etkinlik için gün sayıyor. Bizlere geçmişi yad ettirecek, artık ihtiyarlamış bir efsaneyi bir kez daha ringde görmemizi sağlayacak bu etkinlik 28 Kasım’da, Los Angeles’taki Staples Center’da gerçekleşecek. 22 yaşında dünyanın en genç ağır sıklet boks şampiyonu olan ve bu rekoru hâlâ elinde bulunduran, ağır sıklet boksun belki son gerçek yıldızı, bir zamanlar ringde rakibinin kulağını koparacak kadar öfke dolu, adı her daim skandallarla anılmış Mike Tyson, bir başka boks efsanesi Roy Jones Jr. ile özel bir müsabakaya çıkacak.

Mike Tyson, bugün 54 yaşında ve son olarak 15 yıl önce profesyonel bir dövüşe çıkmış, 2005’teki bu müsabakada Kevin McBride’a yenilince emekli olmuştu. Bugün 51 yaşında olan ve kariyerinde dört ayrı sıklette dünya şampiyonlukları bulunan Roy Jones Jr. ise 2018’de ringlere veda etmişti.

Şimdi tüm boks meraklıları, bu iki efsanevi boksörü bir kez daha ringde görmeyi heyecanla bekliyor. Elbette gerçek ve çok iyi bir dövüş olmayacağı aşikar; ama eski cazibesini çoktan yitirmiş ağır sıklet boksa, nostaljik bir hava getireceği de ortada. Bu vesileyle ben de sizler için en iyi boks filmlerini derlemek istedim. Listede 10 film var; bugünü saymazsak, müsabakaya da 10 gün kaldı… Yani, her güne bir film gibi düşünebilirsiniz! Keyifli okumalar.

Not: Listede hiç Rocky filmi yok, çünkü onu zaten hepiniz izlediniz – muhtemelen!

Raging Bull (1980)

Mike Tyson'ın ringlere dönüşüne sayılı günler kala Onur Bayrakçeken, mutlaka izlemeniz gereken boks filmlerinden bir derleme yaptı.

Yönetmenliğini Martin Scorsese‘in yaptığı ve orta sıklet boksun efsanevi ismi Jake LaMotta‘nın aynı adlı hatıratından uyarlanan Raging Bull, boks filmi dendi mi akla gelen ilk yapımlardan. Filmin başrolünde Jake LaMotta’yı canlandıran Robert de Niro var. Ona eşlik edenler ise Joe Pesci, Cathy Moriarty, Nicholas Colasanto, Frank Williams gibi isimler… Ayrıca, LaMotta’nın rakiplerini canlandıran kimi oyuncular da gerçek boksörler. Örneğin Joe Louis’i, eski bir ağır sıklet boksörü olan Coley Wallace canlandırıyor; Billy Fox’u ise WBA’in eski hafif ağır sıklet dünya şampiyonu Eddie Mustafa Muhammad… Film için Robert de Niro’yu eğitenin bizzat Jake LaMotta olması da ayrı bir detay.

Raging Bull‘un senaryosunun altında da Mardik Martin ile birlikte bir yıldızın, Taxi Driver (1978)’ın senaristi Paul Schrader‘ın imzası var.

Aslında, Martin Scorsese, Jake LaMotta’nın hatıratını Robert de Niro kendisine ilk getirdiğinde hikayeyi filme çekmeye yanaşmamış; çünkü, boks dahil hiçbir sporu izlemekten keyif almıyormuş. Ne var ki bir süre sonra Jake LaMotta’nın hatıratıyla kişisel bir bağ kurmuş ve boks ringinin” yaşamya yapıp ettiklerimizin alegorisi” olabileceğini fark etmiş.

Siyah-beyaz çekilen ve 8 dalda Akademi Ödülü’ne aday gösterilen, En İyi Kurgu ve En İyi Oyuncu (de Niro) dallarında iki Akademi Ödülü kazanan Raging Bull, Joe Pesci’nin ilk büyük rolü olarak da bir öneme sahip.

Body and Soul (1947)

Film-noir tarzındaki spor filmlerinin şahı olan Body and Soul, Charley Davis isimli bir boksörün hikayesini anlatıyor. Annesi istememesine karşın boksör olan ve gitgide ün kazanan Charley Davis’in etrafını bir süre sonra birtakım tekinsiz kişiler sarıyor.

Yönetmenliğini Robert Rossen‘in yaptığı, senaryosunu ise Abraham Polansky‘nin yazdığı Body and Soul, profesyonel boksun yaygınlaşmaya ve bir o kadar kirlenmeye başladığı zamanları yansıtması açısından önemli bir film. Bir boks filminin ötesinde, yozlaşmış ve tehlikelerle dolu, en değerli varlığın para olduğu toplum düzenine bir eleştiri.

Aday olduğu üç Akademi Ödülü’nden birini (En İyi Kurgu) kazanan filmin oyuncu kadrosunda John Garfield, Lilli Palmer, Hazel Brooks, Anne Revere, William Conrad bulunuyor.

Jack Johnson (1970)

Bir buçuk saatlik bu belgesel, dünya ağır sıklet boks şampiyonluğunu kazanan ilk Afro-Amerikalı olan Jack Johnson‘ı konu alıyor. Yapımcılığını Bill Cayton‘ın, yönetmenliğini Jimmy Jacobs‘ın yaptığı belgeselin müziklerinde ise bir dâhinin imzası var: Miles Davis.

Miles Davis, filmin çıkışından bir yıl sonra, 1971’de, bu müzikleri A Tribute To Jack Johnson isimli bir albüm olarak yayınladı. Bu albüm, bugün Miles Davis diskografisinin en iyi işlerinden sayılıyor.

Jack Johnson, dünya ağır sıklet boks şampiyonluğunu, 26 Aralık 1908’de Avustralya’nın başkenti Sydney’de düzenlenen müsabakada Kanadalı boksör Tommy Burns’ü 14 raundun sonunda yenerek kazanmıştı. Johsnon, unvanını 1915 yılına kadar korumayı başardı.

Jack Johnson belgeseli, En İyi Belgesel dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterildi.

Fat City (1972)

Leonard Gardner’ın 1969 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Fat City, kariyeri düşüşteki alkolik bir boksörle gelecek vaat eden genç bir boksör arasındaki ilişkiyi odağına alıyor. John Huston‘ın yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosu, romanın yazarı Leonard Gardner‘ın imzasını taşıyor.

Filmin başrollerini Stacy Keach, Jeff Bridges ve Susan Tyrrell paylaşıyor. Üç isim de etkileyici performans sergilerken Susan Tyrrell, Oma rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü’ne layık görüldü.

Cannes Film Festivali dahil birçok uluslararası festivalde gösterilen Fat City, adını ise siyahi argosundan alıyor. Bunu, Gardner şöyle açıklıyor: “Fat City’e (Şişko Şehir) gitmek istiyorum, dersen, bunun anlamı iyi bir yaşam istediğindir.”

Cindrella Man (2005)

Yönetmenliğini Ron Howard‘ın yaptığı Cindrella Man, 2000’li yılların en ilgi çeken spor filmlerinden biriydi. Başrollerini Russell Crowe, Renée Zellweger ve Paul Giamatti‘nin paylaştığı film, 1935 ila 1937 yılları arasında dünya ağr sıklet boks şampiyonluğu kemerini elinde bulunduran James J. Braddock‘ın hikayesini anlatıyordu.

Hafif sıklette dövüşürken bir maçta elini kıran James J. Braddock, boksu bırakmak zorunda kalmış bir adam. Eşi Mae, bu duruma içten içe seviniyor çünkü eşini yumruk yerken izlemeye dayanamıyor… Ancak Büyük Buhran zamanı Braddock iş bulmakta güçlük çekiyor. Kendini şans eseri yeniden boks ringinde bulup çıktığı dövüşü kazanınca ise hayatı değişiyor ve Braddock, dünya şampiyonluğuna giden merdivenin basamaklarını tırmanmaya başlıyor.

Senaryosu Cliff Hollingsworth ile Akiva Goldsman tarafından kaleme alınan Cindrella Man, üç dalda Akademi Ödülü’ne aday gösterildi.

The Fighter (2010)

Yönetmenliğini David O. Russell‘ın yaptığı ve başrollerini Mark Wahlberg ile Christian Bale‘in paylaştığı The Fighter, İrlanda asıllı Amerikalı boksör Micky Ward’un gerçek yaşam hikayesini beyaz perdeye taşıyor.

Sıradan bir boks filmi başlasa da The Fighter, aslında Amerikan banliyölerinde yaşam savaşı veren bir ailenin dramı… Christian Bale’in canlandırdığı ve bir zamanların gelecek vaat eden ama kokain bağımlılığı kariyerine mal olan boksörü Dicky Ecklund, valter sıklette dövüşen kardeşi Micky Ward‘un antrenörlüğünü yapıyor. Micky’nin menajerliğini ise annesi üstleniyor. Ancak başı bir türlü beladan kurtulmayan Dicky ve baskıcı annesi, Micky’nin kariyerini neredeyse başlamadan bitme noktasına getiriyor. Bu noktada Micky, ailesiyle başarı arasında kimi kararlar vermek zorunda kalıyor.

Filmde Micky Ward’u, Mark Wahlberg canlandırıyor. Melissa Leo ve Amy Adams da Wahlberg ile Bale’e oyuncu kadrosunda eşlik ediyor.

7 dalda Akademi Ödülü’ne aday gösterilen The Fighter, Christian Bale’e En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Melissa Leo’ya En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini kazandırdı.

Hymyilevä mies (2016)

Türkçe başlığı Olli Maki’nin En Mutlu Günü olan ve 2016 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Ödülü kazanan Fin yapımı Hymyilevä mies, sanırım hakkı yeterince verilmemiş filmlerden. Belki bir başyapıt değil ama Fin boksör Olli Mäki‘nin melankolik hikâyesi, bu siyah-beyaz filmi ilginç kılmaya yetiyor.

1962 yılında geçen film, kariyerinin en önemli maçına çıkmaya hazırlanan Olli Mäki’yi merkezine alıyor. Alışıldık bir boks hikayesi gibi başlasa da, işin içine aşk girince her şey değişiyor.

Jarkko Lahti, Oona Airola, Eero Milonoff ve John Bosco Jr.‘ın başrollerini paylaştığı Hymyilevä mies, Türkiye’de de Filmekimi’nde gösterime girmişti.

The Harder They Fall (1956)

Film-noir tarzı spor filmlerinin en iyi örneklerinden olan ve Budd Schulberg‘in aynı adlı romanından uyarlanan The Harder They Fall, çalıştığı gazete batınca işsiz kalan ve boks promoter’ı Nick Benko’nun PR’cısı olarak çalışmaya başlana Eddie Willis’in hikayesini anlatıyor. Benko, Toro Moreno isimli yeteneksiz ama yapılı, bu yüzden seyircilerin ilgisini çekeceğini düşündüğü bir boksörle anlaşıyor. Toro’nun ve menajerinin bilmediği ise çıkacağı tüm maçların şikeli olması… Eddie’nin görevi ise halkı onun yetenekli bir boksör olduğuna ikna etmek.

Yönetmenliğini Mark Robson‘ın yaptığı filmin başrolünde Eddie Willis karakterini Humphrey Bogart canlandırıyor. Bu, aynı zamanda, efsanevi oyuncunun son filmi olma özelliği de taşıyor. Daha çekimler esnasında kanser hastası olan Bogart, filmin yayınlanmasından bir süre sonra hayatını kaybediyor.

Bogart’a filmde Rod Steiger, Jan Sterling, Mike Lane gibi oyuncular eşlik ediyor.

The Harder They Fall, Akademi Ödülleri’nde bir adaylık da almış bir spor filmleri klasiği.

Rocco e i suoi fratelli (1960)

Boks

Rocco e i suoi fratelli, ya da daha çok bilinen adıyla Rocco & His Brothers, İtalyan yönetmen ve senarist Luchino Visconti‘nin filmi. Türkiye’de vaktinde Düşman Kardeşler başlığıyla vizyona girmiş. Visconti, filmin hikayesinde İtalyan romancı Giovanni Testori‘nin bir romanındaki bir bölümden esinlenmiş.

Filmin kadrosu, bir yıldızlar geçidi. Oyunuclar arasında Alain Delon, Renato Salvatori, Annie Girardot ve Claudia Cardinale gibi isimler var. Filmin müziklerini ise Federio Fellini filmleri ve The Godfather ile özdeşleşmiş efsanevi besteci Nino Rota bestelemiş.

Rocco e i suoi fratelli, İtalya’nın güneyinden sanayileşmiş Kuzey’ine göç eden ve buraya uyum sağlamaya çalışan bir ailenin hikayesini anlatıyor. Filmde Rocco ve dört kardeşinin yaşadıklarını ayrı ayrı görüyoruz. Bu kardeşlerden biri, Simone, bir boksör. Rocco da daha sonra boksa başlıyor. Ancak Simone gitgide hem kariyerini hem yaşamını mahvediyor. Bu sırada Rocco ise ailesine bakmak ve Simone’u kollamak için, istemeye istemeye de olsa boks kariyerini sürdürüyor.

Birçok festivalden ödülle dönen Rocco e i suoi fratelli, gerçekçi anlatımı ve nefis oyunculuklarıyla çarpıcı bir dram.

Million Dollar Baby (2004)

Clint Eastwood‘un yönetmenliğini yaptığı film, Jerry Boyd isimli boks antrenörünün F.X. Toole mahlasıyla kaleme aldığı kısa öykülere dayanıyor. Million Dollar Baby, başrolünde bir kadın karakterin olduğu nadir boks filmlerinden. Belki de tektir!

Başrollerini Eastwood, Hilary Swank ve Morgan Freeman‘ın paylaştığı film, Margaret “Maggie” Fitzgerald isimli amatör kadın boksörün profesyonelleşme basamaklarını tırmanma hikayesini konu alıyor.

Büyük gişe başarısı kazanan Million Dollar Baby, 7 dalda aday olduğu Akademi Ödülleri’nden tam 4 ödülle dönme başarısı da gösterdi.

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post