Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Bu Diziye Bu Oyun #1: Borgen, House of Cards
Hem sıkı bir dizi izleyicisi hem de video oyun düşkünüyseniz, tam size göre bir yazı dizisine başlıyoruz; başlıyorum, daha doğrusu: Bu Diziye Bu Oyun. Bu yazı dizisinin “Bu diziyi sevdiyseniz, bu oyunu da seversiniz” gibi bir teması var. Yani, müptelası olduğunuz dizilerin içinde yer almak istediğinizde, size onun atmosferini yaşatacak oyunlardan bahsedeceğim.
Bu köşenin ilk konuğu Borgen ve House of Cards dizileri olacak. Politik dram ve gerilimden hoşlananların başucu dizilerinden olan Borgen ve House of Cards, her ikisi de, bir politikacının yaşamına odaklanıyor.
Danimarka yapımı Borgen‘in ana karakteri, Ilımlılar Partisi’nin lideri Birgitte Nyborg. Prensipli bir kadın ve biraz şans eseri kendini başbakanlık koltuğunda bulan, sonra yavaş yavaş tecrübe kazanan maharetli bir politikacı. Tabii, politik yaşamında prensiplerinden vazgeçmesini gerektirecek zor kararlar verdiği oluyor. Aile yaşamındaki zorluklar da cabası. Brgitte’in de her politikacı gibi başını ağrıtan seçimler yapması ve bu seçimlerin sonuçlarına katlanması gerekiyor.
House of Cards ise kuşkusuz gelmiş geçmiş en popüler birkaç politik diziden biri. Birleşik Devletler siyasetinin tüm hinliklerini gözler önüne süren dizinin odağında senatör Frank Underwood var. Onun ve eşi Claire Underwood’un iktidar merdivenleri türlü üçkağıtlarla tırmanışlarını izliyoruz. Yani bu, Makyavelizm’e yürekten inanmış iki insanın hikayesi.
Peki, bu hikayeleri sevdiyseniz ve şimdi Underwood’larınki ya da Birgitte’inki gibi bir yaşamı tecrübe etmek istiyorsanız ne yapacaksınız? Basit: Suzerain isimli oyunu alacak, hemen oynamaya başlayacaksınız!
Suzerain: İktidarda kalmak ve bir ülkeyi dönüştürmek
Bir oyun düşünün, Nâzım Hikmet’in “Sen esirliğim ve hürriyetimsin, / Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin, / Sen memleketimsin.” dizeleriyle açılıyor ve kürsüden halkınıza ister “Kaderin üstünde bir kader vardır” diye ister devrimci bir şiirle seslenebiliyorsunuz… Devlet başkanı olduğunuz Sordland’in güneyinde ‘bölücü örgüt’ ile, sınır ötesinde sosyalizm soslu milliyetçi bir rejim (ki ülkesinde kısmen içsavaş var, mülteci sorunu kapınıza dayanıyor) ve kuzeyinde güçlü bir imparatorlukla, başkentte ise statükocu ordu mensupları ve yargıçlarla uğraşıyorsunuz. Uluslararası arenada kapitalist blokta ya da komünist blokta yer almayı tercih edebileceğiniz gibi bağlantısız da kalabilirsiniz.
Daha oyunun açılışında başlayan Türkiye göndermeleri bir tesadüf değil: Suzerain‘i geliştiren firma Torpor Games, Almanya’da üç Türk tarafından kurulmuş. Oyunun tasarımcısı da bu üç kurucudan biri olan İlke Karademir.
Suzerain, metin/diyalog ağırlıklı bir strateji ve rol yapma oyunu. Oyunlardan beklentiniz bol aksiyona girmek ve gelişmiş grafiklerin arasında kendinizi kaybetmekse, ‘maceranı kendin seç’ tarzını benimseyen bu oyundan uzak durmanızda fayda var. Fakat iyi bir hikaye oynamayı, o hikayeye yön vermeyi seviyorsanız; en önemlisi de Borgen ve House of Cards gibi yapımları birkaç defa zevkle izleyecek kadar politikaya meraklıysanız, Suzerain sizin için biçilmiş kaftan. 10 – 12 saatlik oyun süresinin ardından: “Neden bu kadar kısa sürdü ki!” diye hayıflanmanız çok olası.
Suzerain ile Frank Underwood’un ya da Brigette’in yerinde olma şansını yakalıyorsunuz
Borgen ve House of Cards dizilerini özel kılan, politik olayları yüzeysel ya da kuşbakışı göstermek yerine kişiselleştirerek göstermesiydi. Her ikisi de kahramanın yolculuğunu anlatıyordu. Bu da karakterlere sempati ya da antipati beslemememizi, aldıkları kararları sadece toplum çıkarı bakımından iyi ya da kötü olarak yargılamamamızı değil kişisel durumları açısından ‘anlamamızı’ da sağlıyordu. Şimdi Suzerain ile Frank Underwood’un ya da Brigette’in yerinde olma şansını yakalıyorsunuz.
Adınız Anton Rayne. 1908 yılında doğduğunuz; aile geçmişinize, üniversitede ne okuduğunuza falan siz karar vereceksiniz… Benim Anton’um orta sınıf bir aile mensup, tarih okumuş, üniversitede çıkan olaylarda devrimci öğrencilerden yana saf tutmuş, bir arada Kızıl Gençlik’e katılmıştı. Her halükarda yolunuz, ülkedeki sağ sol çatışmasını sona erdiren darbeci general Tarquin Soll’un Birleşik Sordland Partisi’yle kesişiyor. Onlar için önce bir profesyonel olarak çalışmaya başlıyorsunuz, sonra basamakları hızla çıkıyor ve parti liderliğine yükseliyorsunuz. İşte, macera da burada başlıyor: 1953 yılında düzenlenen seçimleri kazanıp Başkan Anton Rayne olduğunuzda, zor kararlar vermeniz gereken bir yolda buluyorsunuz kendinizi. Macera başlıyor: Ülkeye hakim statükoya boyun eğen, iş insanlarının her istediğini yapan, halkın reform talebine kulağını tıkayan, muhafazakar bir lider mi olacaksınız yoksa reformcu (belki de devrimci?), iş insanlarının çıkarlarından ziyade halkın çıkarını kollayan, koltuğunuz açısından riskli ama aydınlık yarınlar namına cüretkar adımlar atabilen bir lider mi?
Suzerain‘de nasıl politikalar güdeceğiniz, ülkenin yönünü nereye çevireceğiniz, hatta hangi uluslarası ittifakta yer alacağınız tamamen sizin kararlarınıza kalmış
Böyle yazınca, oyun önünüze yalnızca iki yol çıkarıyor gibi tınladı ama öyle değil. Suzerain‘de başına geçtiğiniz ülkede özelleştirmelere ve kimi başka liberal reformlara girişen önceki başkan devrilmiş, siz onun yerini aldığınızda şunu diyebilirsiniz: Ben, dillere yasaklanmış halklara özgürlük getirecek ve komşularımla barış içinde geçineceğim, eğitimi laikleştirecek ve kadın erkek eşitliğini tesis etmek için çabalayacağım ama planlı bir ekonomi modelini savunuyorum. Yani, Suzerain‘de nasıl politikalar güdeceğiniz, ülkenin yönünü nereye çevireceğiniz, hatta hangi uluslarası ittifakta yer alacağınız tamamen sizin kararlarınıza kalmış. Ancak kararlarınızı uygularken kimi zaman elinizi kirletmeniz, rüşvet vermeniz ya da şantaj yapmanız gerekebilir… Kim bilir, belki de sırtından bıçaklanan siz olursunuz!
Tıpkı House of Cards ve Borgen‘de olduğu gibi Suzerain‘de de politika, politikadan ibaret değil. Sizin bir aileniz, aynı zamanda yardımcınız olan üniversite arkadaşınız var. Bu arkadaşınız, Petr Vectem, zaman içinde sizi zor durumda bırakacak kimi hatalar yaparsa nasıl bir karar alırsınız: Ona destek mi çıkarsınız yoksa ondan kurtulur musunuz? Belki de eşiniz, kadın düşmanı ve gerici bir konuşma yapan ama güçlü bir valinin konuşmasını böler… Eşinize maço bir erkek gibi “Sus, otur yerine!” mi dersiniz yoksa ona arka çıkıp, ardından toplumsal cinsiyet alanında reformlar gerçekleşmesi için bir kampanya başlatmasına yardımcı mı olursunuz?
Suzerain, gerçekçi ve zengin diyalogları, güçlü (ama ne yazık ki görece kısa) hikayesi, kendi hikayenizi yazmanızı sağlayan başarılı oynanışı, sıkmayan grafikleri ve önünüze çıkardığı türlü politik oyunlar, zor kararlar ile çok keyifli bir oyun. House of Cards’ı ya da Borgen’i bitirip “Keşke politikacı olsaydım!” dediyseniz, Steam‘de 25 TL gibi uygun bir fiyata satılan ve üç Türk’ün imzasını taşıyan bu bağımsız oyuna mutlaka bir şans verin.