Bu Diziye Bu Oyun #3: Brooklyn Nine-Nine

 Bu Diziye Bu Oyun #3: Brooklyn Nine-Nine

Aslına bakarsanız, Brooklyn Nine-Nine dizisini pek az izledim. Biraz komedi biraz aksiyon/polisiye işleri severim ama izlemeye pek vakit bulamadım. Yoksa izlediğim kısacık zamanda bile Brooklyn Nine-Nine‘ın bu türün (en azından son yirmi yılda falan) en iyisi olduğunu tabii ki fark ettim. Bilmeyenler için, Brooklyn Nine-Nine komedi türünde bir polis dizisi. New York Polis Departmanı’ndan Jake Peralta’yı (Andy Samberg) merkezine alıyor. Şimdiye kadar bize yedi eğlenceli, bir o kadar heyecanlı sezon sundu; hepsini izleyen ne şanslı! Ne var ki biraz da şanssız çünkü biraz daha izleyebilmek için hep yeni sezonun yayınlanmasını beklemek zorunda.

Eğer siz de yedi sezon Brooklyn Nine-Nine‘ı -Tarkan’ın deyişiyle- “hüp diye” içinize çektiyseniz ama yeni sezonu beklerken bu nadide yapımın üzerine gül koklamak istemiyorsanız, sizi bilgisayar başına davet ediyorum. Çünkü elimde hem gülmeyi hem polisiyeyi sevenler için dört dörtlük (olmasa bile üç buçukluk) bir oyun var: Beat Cop.

BİR 80’LER PARODİSİ: BEAT COP

Şimdi, ben bu oyunu Brooklyn Nine-Nine sevenlere öneriyorum çünkü bu diziyi seven, hem polisiyeyi hem gülmeyi seviyordur ve Beat Cop‘ı da sever. Fakat Beat Cop aslında 1980’lerde yayınlanan polis dramalarından ilham almış, onların parodisini yapan bir oyun. Donut, mafya, klasik arabalar, synthesizer müzikleri ve Soğuk Savaş gerilimi… Beat Cop, her şeyiyle bir 1980’ler dizisini andırıyor. Polis Akademisi serisi gibi bir şey.

Pixel Crow tarafından geliştirilen ve This War of Mine, Frostpunk gibi başarılı işlere imza atan 11 Bit Studios tarafından yayınlanan Beat Cop, piksel-art türünde bir iş. Daha görsel tasarımıyla “Ben çok da ciddi olmayan ve retro bir hikâye ve oynanış vaat ediyorum,” diyor. Nitekim vaadini de başarıyla yerine getiriyor.

80’ler Brooklyn’inde geçen oyunda cinayetle suçlanan ve masumiyetini ispat etmeye çalışan Jack Kelly isminde bir polisi oynuyoruz. Aslında dedektifmişiz ama bu suçlamadan ötürü kendimizi alelade bir devriye polisi olarak bulmuşuz. Bu yeni duruma alışmaya çalışırken arkadaşlarımızın sataşmalarına maruz kalıyor, bir yandan da hem görevimi yerine getiriyor hem de kendimizi aklamaya uğraşıyoruz. Bu ne anlama geliyor? Şu: Bir cadde boyunca dolaş ve yanlış park etmiş, lastiği yıpranmış, plakası hatalı araçlara ceza kes. Hırsızları yakala. Seni alelade bir polis memuruna dönüştüren vakayı, yani oyunun büyük hikâyesini çöz. Bütün bunları yaparken Brooklyn şehrindeki siyahi çeteler – İtalyan mafyası geriliminde tarafını seç.

Beat Cop‘ın son derece basit oynanış mekanikleri var. Çok kısıtlı bir açık dünyada (güne kahve içerek, viski içerek, donut yiyerek falan başlayabilir, kumar oynayabilirsiniz) bir hikâyeyi takip ediyoruz. Bu sırada suçluları, genelde hırsızları yakalamamız gerekebiliyor ki burada karmaşık hiçbir şey yok; zanlının peşinden koş, biraz yaklaşınca kelepçe imajına tıkla. Tabii, arada karşımıza yan hikâyeler de çıkıyor. Verdiğimiz kararlar ise bizim kaderimizi belirliyor.

Brooklyn Nine-Nine

Brooklyn Nine-Nine dizisini seviyorsanız Beat Cop oyununu da seversiniz. Çünkü en az onun kadar sürükleyici ve komik bir yapım; üstelik komedisi, tıpkı Brooklyn Nine-Nine gibi daha çok karakterlere dayanıyor.

Bu bakımdan Beat Cop çok basit ve aslında hemencecik sıkılabileceğiniz bir oyun. Ancak öyle eğlenceli karakterler, yan hikâyeler ve atmosfer sunuyor ki oyunun içinden bir türlü çıkamıyorsunuz. Her gün yeni bir ‘save’ demek ve siz bir gün bitince diğerine geçmeden duramıyorsunuz. Öncelikle, her gün başlarken karakolda, ofisteyiz ve şefimiz bize günle ilgili brifing veriyor. Bu brifinglerde size takılmadan etmiyor. Brifinglerin sonunda ekip arkadaşlarınız da birbirleriyle ve sizinle eğlenceli sohbetler kuruyorlar. Sonra gün başlayınca bazen karşınıza hatırlı birinin annesi çıkıyor, sizi donut kuryecisi olarak kullanıyor; bazen de yanınıza misafir olarak gelen bir Sovyet polisi veriliyor. Bu arkadaşımızın olduğu gün, 80’ler Amerikan televizyonunun o muazzam anti-komünist havasını harika yansıtıyor. Bize emanet edilen Sovyet polisi içki ve kadın peşinde bir karakter ve bütün gün ona hâkim olmaya, kollamaya çalışıyoruz. Çok güldüren diyaloglar ve olaylar da başımıza geliyor.

Beat Cop, çok kuvvetli bir polisiye hikâye anlatmasa da Brooklyn şehrindeki mafya – siyahi çeteler gerilimini çok hoş veriyor. Kilisenin ve polisin de bu gerilime dahil olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan derinlikli sayılabilir. Ayrıca bu gerilimde seçtiğim taraf, o tarafı memnun etmek uğruna yaptığımız ahlâksız eylemler oyunu gözle görülür şekilde etkiliyor.

Velhâsılıkelam, Brooklyn Nine-Nine dizisini seviyorsanız Beat Cop oyununu da seversiniz. Çünkü en az onun kadar sürükleyici ve komik bir yapım; üstelik komedisi, tıpkı Brooklyn Nine-Nine gibi daha çok karakterlere dayanıyor. Çok uzun oyun saatleri vaat etmese de bağımsız bir yapım olarak uygun fiyatıyla şans vermeye değer. “Ben Brooklyn Nine-Nine sevmiyorum,” derseniz, Polis Akademisi seviyorsanız, o zaman yine Beat Cop‘a şans vermelisiniz. Ama çok ciddi bir polisiye meraklısıysanız Beat Cop‘ı fazla gevşek bulabilirsiniz. Öyleyse uzak durun derim.

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post