Burak Tozkoparan ile ‘Siyah Kalp’i Konuştuk

 Burak Tozkoparan ile ‘Siyah Kalp’i Konuştuk

Sezonun iddialı dizilerinden Siyah Kalp‘i Episode 58. sayının kapağına taşıdık. Burak Tozkoparan ile diziyi ve canlandırdığı Cihan karakterini konuştuk. Bu röportajı şimdi sitemizde de yayımlıyoruz. Keyifli okumalar…

Siyah Kalp dosyamızdaki diğer röportajlara erişmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Burak Tozkoparan: Çok güzel şeyler bekliyor bizi. Çok güzel anlar, sahneler, hikâyeler olacak.

burak tozkoparan

Siyah Kalp’i ilk okuduğunuzda size neler hissettirdi, projenin sizi en etkileyen yönleri neler olmuştu?

Biraz tatlı bir tesadüfle başladı aslında; Berlin’den İstanbul’a dönerken senaryoyu menajerim gönderdi ve hemen okumaya başladım, benim için düşünülen karakter de Berlin’den Kapadokya’ya dönen biriydi. O an zaten bunun bir şekilde olacağını ve çok da güzel olacağını hissetmiştim. Bu karakteri seçmemdeki en önemli nedenlerden biri de çok uzun süredir böyle bir karakteri oynamıyor oluşum. Yani daha bıçkın, daha savaşçı, en azından son iki işimde Cihan’dan çok uzak olan karakterleri canlandırdığım için farklı bir karakterle tanışmak beni daha çok heyecanlandırdı.

En önemli nedenlerden biri de ilk projem Paramparça’nın senaristi Yıldız Tunç’un senaryoda imzasının olmasıydı. Geniş bir cast yapılmış olması, kadroya çok iyi oyuncu arkadaşlarımın dahil olması ve TIMS&B ile çalışma isteği, bunların hepsi Siyah Kalp’i tercih etmemdeki en önemli nedenler oldu.

Cihan, annesizliği yaşamış, Nihayet Hanım’ın etkisiyle yatılı okumayı tercih etmiş, yalnızlıkla mücadele etmiş ama tek başına bir hayat kuran genç bir adam. Geniş bir ailenin içinde ama tek başına gibi. Siz nasıl anlatırsınız Cihan’ı?

Aslında Cihan dışarıdan her şeyin iyi gittiği, hayatıyla ilgili memnun gözüken bir karakter olsa da bu noktaya kolay gelmemiş birisi. Çünkü aslında her şeyi kendi başına sıfırdan yapmayı başarmış. Annesizliği kabullenmiş ama onun eksikliğini yaşayarak büyümüş. Ailesi çok büyük olan ama ailesinden babası ve Enise hariç kimseyle çok büyük iletişimi olmayan biri. Aslında dışarıdan çok mutlu ve bütün işleri halledebilen iyi bir iş adamı olarak gözükse de kendi içinde hâlâ annesini kaybetmiş o küçük çocuğu koruyor gibi geliyor bana.

Burak Tozkoparan: Bizim senaryomuzda da karakterlerin hepsi aslında yaşayan insanlar ve her biri doğal akışa yakın bir yerden işleniyor.

Cihan, babasının hastalığı ve şirketin içinde bulunduğu durum nedeniyle hem işlerin başına geçmeyi hem de Sevilay’la evlenmeyi kabul ediyor. Yani aslında kendi isteklerini ve hayatını geri plana atıyor. Bu tip hikâyelerde genelde 3. kişiler negatif yazılır ama Cihan da Melek de Sevilay da Nuh da derinliği olmadan yazılan “kötü” karakterlerden değiller. Hepsi aslında mevcut durumun içinde sıkışmış görünüyorlar. Siz nasıl yorumlarsınız diğer karakterleri?

Yıldız Hanım’ın yazdığı senaryolarda genel olarak bütün karakterler net siyah beyaz değildir. Aslında bu çok doğru çünkü hata yapmak da insanın doğasında var, hepimiz zaman zaman yapılmaması gereken şeyleri yapabiliyoruz. Bizim senaryomuzda da karakterlerin hepsi aslında yaşayan insanlar ve her biri doğal akışa yakın bir yerden işleniyor. Çünkü genel olarak “hero” mantığıyla yazılmıyor hiçbir karakter. Bu onların aslında gerçekten insan olduğunu, duyguları olduğunu, bazen doğru bazen yanlış kararlar verebildiğini de gösteriyor.

Cihan için en önemli olan şey, ailesi. Ailesinin mutluluğu, ailesinin huzuru, en önemlisi de babasının sağlığı ve güvenliği. Aslında babasının tam olarak ne plan yaptığını ve niçin bunu yaptığını bilmiyor. Mecbur bırakıldığı bu evliliği ne kadar istemese de, her ne kadar Melek’e ilk görüşte âşık olsa da sadece onunla bir hayat kurmayı dilese de bazen ailen için fedakârlık yapman gerekebilir. Birazcık bence bunu yaşıyor Cihan. Bütün işyükünü, hayatını, her şeyini bırakıp öncelikle babası ve ailesi için burada kalmaya göze alıyor. Bütün zorlukların altına girmeyi kabul ediyor ancak beklenmedik bir şekilde Melek’e âşık olması olayın rengini ve durumunu değiştiriyor. Sevilay kendi davasında aslında haklı çünkü istemediği bir evliliğe sürükleniyor ve gerçekten işin aslında ne olduğunu da niçin evlendirildiğini de bilmiyor. O da başka birine âşık. Bu durumda Melek zaten tamamen intikam almak ya da en azından gerçekleri öğrenmek ve annesini tanımak, onun annesi olduğunu herkese duyurmak için aslında buraya geliyor. Ama işte o da Cihan’a âşık olunca işin rengi değişiyor ve olaylar başlıyor.

Siyah Kalp annelik, annesizlik, kardeşlik ve aşk kavramlarını sorgulayan ve farklı açılardan gösteren bir dizi. Cihan da tüm bunların merkezindeki karakterlerden biri. Cihan’ı bir karakter olarak yaratırken bu kavramlara nasıl yaklaştınız?

Cihan’ı karakter olarak ele aldığımda aslında ekstra bir şey düşünmedim çünkü gerçekten ağırlığı olan, kendinden emin, iş konusunda başarılı, aile ilişkileri konusunda saygılı, sevecen davranan bir karakter. Benim için en önemli şey gerçekten Berlin’de yaşayıp orada iş kurmasına inanmam. Çünkü Berlin’i gerçekten çok iyi biliyorum, oraya hâkimim. Belki de hayatta İstanbul’dan sonra en iyi bildiğim şehir olabilir. Bu bana mesela güzel bir destek oluyor çünkü oradaki yaşam stili, oradaki bakış açısını çok iyi biliyorum. Cihan’ı yaratmaya çalışırken aslında buralardan çok beslendim. Nasıl giyindiğini, nasıl arabaları sevdiğini, nasıl işlerle uğraştığını kendimce tahmin ettiğim için karakteri yaratırken daha sakin bir yerden, daha aklı başında, dediğim dedik, söylediğini yapan bir karakter yaratmaya gayret ettim. Yazılan ve benim en azından oynamaya çalıştığım şeyin karşılığını da bu şekilde alıyor gibi hissediyorum.

Cihan, Sevilay’la evlenmeye hazırlanırken Melek’le arasında da kuvvetli bir aşk başlıyor. Seyircide de karşılığını buldu bu aşk. Neler söylersiniz partnerleriniz hakkında?

Hafsanur’la bugüne kadar hiç çalışma fırsatımız olmamıştı ama sektörden birbirimizi biliyorduk. Leyla zaten benim ilk dizim olan Paramparça dizisinde kardeşimi oynuyordu. Biz o zamandan beri gerçekten hiç kopmadık ve çok iyi bir arkadaşlığımız var, kardeşliğimiz sürmeye devam etti diyebilirim. O yüzden benim için çok büyük bir şans bu. Hafsanur’la da ilk kez çalışmamıza rağmen aynı dili konuşmak çok güzel oldu. Çünkü Hafsanur Rizeli, ben de Rizeliyim, aile yapılarımız da benziyor. O yüzden anlaşma ve kaynaşma konusunda hiç sıkıntı çekmedim kimseyle. Aslında setteki kimseyle iletişim problemi yaşamadık. Hepimiz bu işin iyi olmasını, güzel yerlere gelmesini, güzel noktalarda değer bulmasını hedefledik ve bu doğrultuda devam ediyoruz. Çok güzel şeyler bekliyor bizi. Çok güzel anlar, sahneler, hikâyeler olacak. Seyircimizin bizi desteklemeye, yanımızda olmaya devam etmesini arzu ediyorum. Bizim de onlara çok daha güzel görseller, güzel sahneler sunacağımızın sözünü verebilirim.

Burak Tozkoparan: Hiç bilmediğim coğrafyalarda, aynı dili konuşmadığın insanlar tarafından biliniyor ve tanınıyor olmak çok keyifli, Türkiye’yi yansıtmak da tabii.

Siyah Kalp için Kapadokya’dasınız, büyüleyici bir yer. Kapadokya’da yaşamak ve çalışmak nasıl gidiyor?

Büyüleyici bir yer Kapadokya gerçekten, daha önce nasıl gelmemişim böyle bir yere, hiç bilmiyorum. Bu yüzden kafamı taşlara vurabilirim. İnanılmaz bir coğrafya, rüya gibi gerçekten. Ben açıkçası bu kadar etkileneceğimi beklemiyordum. Her yerinden başka bir güzellik akıyor. Her yerinde başka bir şey bulup başka bir şey yakalayabiliyorsunuz. Bence bu çok değerli ve zaten bunun eşi benzeri yok. Ben buraya gelirken bütün şalterleri kapatarak hem kendim hem de içinde bulunduğum iş için verimli olmaya geldim. Davulumu, gitarımı, köpeğimi alıp geldim ve burada kendime, sağlığıma iyi bakacağıma dair bir söz verdim. Burada mesela hayatım boyunca hiç keşfetmediğim bir yönümü keşfettim. Yüzme ile tanıştım. Şimdi vakit buldukça günde 3-4 kilometre yüzmeye çalışıyorum, hem mental hem de fiziki olarak bana çok iyi geldi kendime bu vakitleri yaratmak, bunun işime de yansıdığını düşünüyorum. Kapadokya benim için hem verdiği hissiyat hem görsel keyfi hem de hayatımı değiştirdiği için hep özel bir yerde kalacak.

Dünyanın en önemli içerik fuarlarından biri olan MIPCOM’da Siyah Kalp de tanıtılacak. Türkiye’deki ve dünyanın farklı yerlerindeki izleyicileriniz için mesajlarınız neler olur?

Bizi seven, bize inanan, bizi desteklemekten keyif alan ve yanımızda olan herkese teşekkür ediyorum. Bu projenin buluştuğu ülkelerde ve dünya üzerinde büyük bir etki uyandıracağından eminim. Çünkü gerçekten çok büyük bir yapım şirketi, çok büyük bir kanal ve çok değerli oyunculardan kurulu bir ekip bu. Aslında benim bu işi kabul etmemdeki etkenlerden en önemlileri de bu saydıklarım. Ve bu doğrultuda çok iyi bir başlangıç yaptık. Hiç bilmediğim coğrafyalarda, aynı dili konuşmadığın insanlar tarafından biliniyor ve tanınıyor olmak çok keyifli, Türkiye’yi yansıtmak da tabii. Özellikle Kapadokya üzerinden Türkiye’yi tanıtmak çok daha kıymetli ve değerli. Umarım çabamızın ve emeğimizin karşılığını almaya devam ederiz. İzleyicimiz de bizi izlemeye devam eder ve büyüyerek çoğalırız.

Burak Tozkoparan ile yaptığımız bu röportaj, Episode’un 58. sayısında yayımlanmıştır.

Yağmur Çöl

İstanbul'da doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde okudu. İngiliz ve Alman Edebiyatına, polisiyeye ve sinemaya meraklı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir