Hazal Subaşı: ‘Azize’nin yaşadıklarına, duygusuna, ruhuna can vermek, bu hayata dokunmak beni de çok heyecanlandırıyor’
Star’da ekrana gelen, yapımını OGM Pictures’ın, yapımcılığını Onur Güvenatam’ın, yönetmenliğini ise Cem Karcı’nın üstlendiği Sahipsizler, anne ve babalarını trajik bir gecede kaybettikten sonra tüm zorluklara rağmen birbirlerine tutunarak hayatta kalma mücadelesi veren altı kardeşin hikayesini anlatıyor.
Sahipsizler‘de Azize rolünü üstlenen Hazal Subaşı ile karakteriyle kurduğu bağı ve diziyi konuştuk.
Sahipsizler röportajları için buraya tıklayın.
Hazal Subaşı: Aile; hepimizin köklendiği, hayatı öğrendiği, korunduğu, kollandığı, bağın ve bağlılığın öncelik olduğu bir kavramken Azize ve kardeşleri bu bağdan çok küçük yaşlarda mahrum kalarak hayata devam etmek zorunda kalıyorlar.
Azize, kardeşleri için ebeveyn rolünü üstleniyor. Bu karakteri oynarken sizi en çok etkileyen yön ne oldu? Azize’nin bu kadar büyük bir yükü taşımasının zorlayıcı ve güçlü yanlarını nasıl hissediyorsunuz?
Annesi Azize’ye çok büyük bir sorumluluk yükleyerek, ona anneleri artık sensin diyerek, kardeşlerini ona emanet edip hayata veda ediyor. Azize zaten en büyük abla olarak buna hazır yetiştirilmiş bir kız. Ailesini bir arada tutmak, korumak en büyük önceliğiymiş her zaman. Doğduğundan beri bir tehlike olduğunu bilerek ama maalesef beklenen günün gelmesinden de hep korkarak, endişelenerek büyümüş. Çok zor bir hayat bekliyor altı kardeşi. Hiç bilmedikleri, tanımadıkları bir dünyada yaşam savaşı veriyorlar ve dağılmamalarının tek yolu Azize’nin gücü oluyor. Kendisi de hayattan ders ala ala, bu şehri ve insanları tanımaya başlıyor ve kötü durumlarla karşı karşıya kaldıkça gitgide daha da güçleniyor.
Azize, kardeşleri için her şeyi göze alan fedakâr bir karakter. Bu bağlılık ve fedakârlık duygusunu canlandırırken karakterin güçlü yanlarını en iyi şekilde nasıl ortaya koyuyorsunuz? Azize’nin “kartal gibi koruyucu” yönünü keşfetmek sizin için nasıl bir deneyimdi?
Senaryoyu ilk okuduğumda da Azize’nin gücünden, hayata karşı duruşundan, yaşam mücadelesi karşısında kardeşlerinin üstünde kartal gibi koruyucu oluşundan çok etkilenmiştim. Tecrübesizliğin ve bilinmezliğin getirdiği her türlü olumsuz koşula karşı hayatta dimdik kalma çabası beni inanılmaz etkiliyor.
Bu fedakârlık Azize’nin karakterini nasıl etkiliyor? Azize’nin bu yönünü oynarken, bir insanın kendini böylesine geri plana atmasını nasıl yorumladınız? Kardeşleri için hayatını tamamen değiştiren bir karakter olarak, bu tür bir duygusal bağlılığı anlamak ve canlandırmak size ne hissettirdi?
Azize bu sorumlulukla kendini görmezden gelip onunla can bulan, ona her anlamda ihtiyaç duyan kardeşlerinin üzerine titriyor. Başlarına ne gelirse gelsin birbirlerine kenetlenmeleri, kardeşlerin sevgileri hayata direnişlerinin en temel göstergesi oluyor.
Hazal Subaşı: Senaryoyu ilk okuduğumda da Azize’nin gücünden, hayata karşı duruşundan, yaşam mücadelesi karşısında kardeşlerinin üstünde kartal gibi koruyucu oluşundan çok etkilenmiştim.
Hayatını ormanda yaşamış biri olarak İstanbul gibi büyük ve karmaşık bir şehre gelmek Azize için nasıl bir zorluk yaratıyor? Onun bu yeni dünyayla baş etme yöntemlerini oynarken nasıl bir duygu dünyasına girdiniz?
Hiçbir şey bilmiyor. Bilmediği bir hayata, ona emanet edilen küçücük kardeşleri ile bambaşka bir doğum süreci başlıyor. Bilmedikleri bir hayat, mücadele gerektiren bir serüven ve bu yolculukta başlarına ne geleceğini asla kestiremeyen sahipsiz bir aile…
Azize’nin yaşadıklarına, duygusuna, ruhuna can vermek, bu hayata dokunmak beni de çok heyecanlandırıyor.
Hazal Subaşı: Sevgi her şeyi iyileştirir, korur, kollar. Umarım, Azize ve kardeşleri de birbirlerine duydukları bu sevgiden asla vazgeçmezler.
Bu hikâye, güçlü bir aile bağını ve birbirine destek olmanın önemini vurguluyor. Kendi karakterinizin bakış açısından aile bağlarının önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bağlılık, karakterlerinizi nasıl motive ediyor?
Aile; hepimizin köklendiği, hayatı öğrendiği, korunduğu, kollandığı, bağın ve bağlılığın öncelik olduğu bir kavramken Azize ve kardeşleri bu bağdan çok küçük yaşlarda mahrum kalarak hayata devam etmek zorunda kalıyorlar. Yine de tüm zorluklara yine bağ sayesinde karşı koymaya çalışıyorlar. Sevgi her şeyi iyileştirir, korur, kollar. Umarım, Azize ve kardeşleri de birbirlerine duydukları bu sevgiden asla vazgeçmezler.