‘True Detective: Night Country’nin Yönetmeni Issa Lopez ile Konuştuk!
Meksikalı yönetme Issa Lopez‘e True Detective’in yeni sezonu için teklif gittiğinde, dizinin devam ettiğinden haberi yokmuş. Sonrasında Issa Lopez senaryonun gidişatına göre, dizinin ilk sezonunu anmaya karar vermiş ve ilk sezonda olanların tersini uygulamaya başlamış. Birinci sezon nasıl sıcak, terli ve erkek ise bu sezon soğuk, karanlık ve kadın!
Biz de Issa Lopez ile True Detective‘in bu yeni sezonunu konuştuk. Keyifli okumalar!
Issa Lopez’in yönetmenliğini yaptığı True Detective: Night Country fragmanını izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Issa Lopez: “Bilirsiniz, kasabanın kendisinin de sırları, hayaletleri, kuralları vardır. Ve bu durum, gizli bir adalet duygusunu devreye sokup sonunda ortaya çıkıyor.”
Serinin geri kalanı çok etkileyici, ona bir şey denmez fakat daha etkileyici olanı sizin öncekilere benzemeyen bir hatta yürümeniz. Bu sezonla True Detective’in yeniden doğduğunu görüyoruz, bunu nasıl başardınız?
Teşekkür ederim. Aslında konu başlığım hazırdı ve ben evde, oraya nasıl ulaşacağım konusunda fikirlerle oynuyordum en başta. Her zaman “katil kim” polisiyelerinin hayranı oldum ama hiç yazmamıştım. İzleyicilerinizden katili saklamak ama aynı zamanda bir sürü ipucu vermek büyük bir jimnastik becerisi gibi gelirdi her zaman. Katili açıklama zamanı geldiğinde, “Aman Tanrım, tam oradaydı ve ben onu görmedim!” dersiniz hani. İyi yapıldığında inanılmazdır. HBO yanıma gelip, “True Detective’in yeni sezonunu çeksen ne yapardın?” dediğinde ben bu hikâyeyle oynuyordum.
Gerçekten karanlık, kanlı ve sembolik anlatımlarla dolu bir dizi. Aynı zamanda etnik öğeler var. Yapımın starlarına geleceğim ama dizide Ennis kasabasının da neredeyse bir karakter olduğunu söylemek doğru olur mu?
Kesinlikle. Bilirsiniz, kasabanın kendisinin de sırları, hayaletleri, kuralları vardır. Ve bu durum, gizli bir adalet duygusunu devreye sokup sonunda ortaya çıkıyor. Kötü çocuklarını yiyip bitirecek ve bazen iyi çocukların geri dönmesine izin verecek. Bu nedenle kesinlikle bir karakter ve belki de en büyüleyici olanı.
Bu sezon biraz Western etkisi görüyorum ama benim için gerçekten bir korku filmi aynı zamanda. Sanki biraz John Carpenter etkisi de var gibi.
Evet, çok büyük bir etkiydi ve bundan çekinmiyorum. Bu dizi kesinlikle bu söylediklerinize saygı duruşudur. Sanırım merkezinde Carpenter var. Evet, içinde Western unsurları var. Korku unsurları var, çoğu suçla ilgili bir sürü şey var. Ama dizide pek çok saygı duruşu ve aşk mektubu var. Bir hikâye anlatmak için altı saatiniz, altı saatten fazla zamanınız olduğunda kahramanlarınızın çoğuna biraz sevgi gösterin. Ben de öyle yaptım.
İki başrol oyuncunuz var, kadın. Yaratıcı seçimlerin ardındaki karar verme sürecine ilişkin içgörüyü bilmek istiyorum.
Geriye baktım ve dedim ki, her şeyden önce, karakterlerden birinin kadın olduğu üç sezon geçirmiş olmamız anlamında onu kadın yapacağım. Şu ana kadarki üçleme gerçekten çok iyi bir iş çıkardı, erkek deneyimini, erkek takıntılarını ve evrenin iç işleyişine dair erkek görüşünü temsil etme anlamında. Dördüncü sezon olacaksa, o evreni yeniden ziyaret etme ihtiyacı varsa evrenin genişlemesi gerekiyordu; yerleri, durumları ve karakterleri ziyaret etmesi gerekiyordu. Daha önce görmediğimiz birçok kadın karakteri eklemek zorunda kaldık. Soğuk ve Alaska’nın nedeni budur, dolayısıyla kadın karakterler. Kadın deneyimini, kadın takıntılarını ve evrenin iç işleyişine dair kadın görüşünü keşfetmek için mükemmel bir şanstı.
Issa Lopez: “Araştırma yaptıkça bir karakterimin yerli olmasına karar verdim. (…) Çerçevedeki yüzleri, hikâyeyi oluşturmak ve onları hikâyenin içine kurban olarak koymak değil, onları değişimin aracısı ve hikâyenin kahramanları haline getirmek önemliydi.”
Yerli kültürlerle nasıl çalıştığınızı çok merak ediyorum. Bunu dahil etme konusundaki düşünceleriniz hakkında biraz bilgi edinmek istiyorum. Evreni sadece geleneksel beyaz bakış açısı olmayacak şekilde genişletmek nasıl oldu?
Ennis, Kuzeybatı Alaska toplulukları, Alaska’nın kuzeybatı kıyısındaki üç farklı kasabadan oluşan kurgusal bir kasaba. Ve bu üç kasabanın her biri farklıdır ancak nüfuslarının en az %70’inin yerli yani Inuit olması anlamında birleşmişlerdir. Araştırma yaptıkça bir karakterimin yerli olmasına karar verdim. Ben de dedektiflerden birini kültürün bir parçası yaptım. Sonra iki Inuit yapımcıyı aramıza aldık; biri Yupik ve biri de Inupiaq, iki kadın hikâye anlatıcısı. Ve tabii ki Tania Tagak ve Kanada’dan getirdiğimiz diğer birçok Inuit yüzü ve sesi Alaska’dan, Grönland’dan çünkü Batı dünyasının sınırları Eskimo kültürü için geçerli değil. Çerçevedeki yüzleri, hikâyeyi oluşturmak ve onları hikâyenin içine kurban olarak koymak değil, onları değişimin aracısı ve hikâyenin kahramanları haline getirmek önemliydi. Bu yüzden benim için çok özel bir onur.
Yol boyu seçtiğiniz şarkılar konusunda alkışlamam gerekiyor. Yapımın dinamizmi, gizemini artıran çok iyi seçimler var.
Diziyi yazarken sürekli Billie Eilish dinliyordum. Gerçeği söylemek gerekirse Billie Eilish’in salgın sırasında aklımı başında tutmamı sağladığını düşünüyorum, diziyi o aşıladı. Seride iki şarkısı var. Ve bu serinin ortasında aniden bu şarkıyı duymanın beklenmedik olacağını hissettim.
Kuzuların Sessizliği filminden sonra yeniden katillerin peşinde olan mükemmel oyuncu Jodie Foster. Ve ilk filmi Catch the Fire One ile ödül kazanan Kali. Bu iki ismi nasıl seçtiniz? Birlikte ne tür çalışma dönemi geçirdiniz?
Orijinal True Detective’i bu kadar benzersiz kılan şeyin ne olduğunu keşfetmeye çalışırken birkaç kez izledim. Tekrar tekrar izleyince bana Seven’ı fazlasıyla hatırlattığını fark ettim. Ben de geri döndüm ve Seven’ı izledim, o da hâlâ dâhice. Muhtemelen daha iyi. Ve Seven’ı izlerken Seven’ın asla Kuzuların Sessizliği olmadan var olamayacağını hissettim… Ben de geri döndüm ve şimdiye kadar yapılmış en iyi filmlerden biri olan Kuzuların Sessizliği’ni izledim. Jodie Foster’ı gördüm ve “Tanrım, onu özledim,” dedim. Jodie’yi geri almak ve ona bir karakteri tam olarak keşfetmesi için altı saat vermek, gidebildiği her yere gitmesi harika olmaz mıydı? Çünkü o çok büyük bir yetenek. Yani başından beri onu düşünüyordum. İnanılmaz bir şekilde evet dedi. Ve işte buradayız.
Sonra Kali. Bu kasabalardaki yerli kimlik artıkça ajanlarımdan birinin o kültüre ait olması gerektiğini daha iyi anladım. Bu yüzden Navarro’nun Dominikli bir adamın kızı olması anlamında Latina’sını korudum. Ama o bölgenin yarı yerlisi. Ve zorluk şuydu ki o zamanlar tek bir yerli yıldız yoktu. Artık inanılmaz biri olan Lily Gladstone’a sahibiz.
Oben Budak’ın Issa Lopez ile gerçekleştirdiği bu röportaj Episode Dergi’nin 54. sayısında yayımlanmıştır.