Kendini Okumayan Kaderini Yazamaz*

 Kendini Okumayan Kaderini Yazamaz*

Kızıl Goncalar

Alak Suresi 1. Ayet: “Yaratan Rabbinin adıyla oku.”

Okuma yazma bilmeyen bir peygambere, henüz ortada okunacak bir kitap dahi yokken inen ilk ayetin neden “OKU” olduğunu düşündünüz mü hiç? Neyi okumalıydık?

Tarikat mensubu annesi Meryem (Özgü Namal) ve babası Naim (Mert Turak) ile İstanbul’daki dergâha göç eden genç Zeynep’in (Mina Demirtaş) öğrenim görmek istemesindeki tutkunun adı mıdır bu okumak?

kızıl goncalar

Sadece tarikat mensuplarının çocuklarının okuyamadığını düşünen profesör Suavi Bey’in öfkesinin tedavisi midir Zeynep’i bursla Fransa’da okutmak için uğraşmak?

Kendi çocuğunun yaralarını okuyamayan Levent’in (Özcan Deniz) Zeynep’i kurtarma süsü verdiği o abartılı yardım elinin adı mıdır bu okutmak?

A, pardon dizinin konusundan söz etmedim size. Ağaların konaklarından holding sahiplerinin yalılarına doğru ibresi değişen dizi evreninde, son nadide durağımızı artık biliyorsunuzdur diye düşünmüştüm açıkçası. Bu yazıyı okumaya niyetlendiğinize göre Kızıl Goncalar dizisi hakkında bir fikriniz de vardır muhtemelen. Yoksa da aldığı RTÜK cezasıyla mutlaka ilginizi çekip izlemeye başlamışsınızdır.

Sağlam ve cesur argümanlarla değil de sırtını klişelere yaslayarak ilerleyen, muhafazakâr-laik, yobaz-aydın çatışmasını izlediğimiz işler bu ara çok popüler. Suya sabuna çok da dokunmayan, hassasiyet süsü verilmiş yaklaşımın meyvesi bu tür dizilerin samimiyetini iyi okumamız lazım.

Mağduriyet yaşamış insanların değil, olaylara izleyici kalmış insanların dizisidir bunlar. Onlar ekran karşısına geçsinler ve düşman gördükleri karşı tarafa sarf edilen her çirkin sözde, “Oh be!” diyerek rahatlasınlar diyedir her şey. Yoksa kanayan yaralara şifa olacak bir şey yok bu işlerde. En azından şimdilik.

Kızıl Goncalar dizisini merak etmemin tek sebebi vardı, o da müthiş özlediğim Özgü Namal ile Asmalı Konak ve İstanbullu Gelin’den dolayı kredisi bende çok yüksek olan Özcan Deniz’i bir arada izlemekti. İkisini de çok seviyorum açıkçası.

Hikâyede Levent (Özcan Deniz) ile Meryem (Özgü Namal) arasında aşk başlama olasılığı biraz zaman alacak gibi gözükse de merakımdan ve sevgimden dolayı beklemeye değer buluyorum. Senaristin Meryem ismini de rasgele seçtiğini düşünmüyorum. Çünkü Kur’an’da, kadın ismi olan tek suredir Meryem suresi. İffetin ve adanmışlığın sembolüdür Meryem. Etrafı yıkıp dökmeden inşa edilecek bir aşk hikâyesini izlemek için gönüllüyüm ama umarım bu süreç kolay geçer. Çünkü Kızıl Goncalar dizisinin her bölümünü çok kolay izlediğimi söyleyemeyeceğim.

Her bölüm ayrı bir kaygısı var dizinin. İlk bölüm, vaat ettiklerinin fragmanını bize izletmek yerine, garip bir telaşa kapılmışlar ve ceplerinde ne varsa döküp saçmışlardı sanki. Hikâye fazla tıka basa doluydu.

Sonraki bölümlerde de sanki ellerinde bir liste varmış da sırayla o listedekileri yerine getiriyorlarmış hissi hâkimdi. A, evet, kadın haklarından konuşalım; bir dakika, uyuşturucu konusuna da değinelim; hah tamam, bir de terapi sahnesi yazdık mı tamamdır gibi bir görev bilinci vardı.

kızıl goncalar

Levent ile Cüneyd arasında geçen terapi sahnelerinden biraz ümitliyim aslında. Fazla gösterişe kaçmadan, “ben daha çok şey biliyorum” meydan muharebesine dönüştürmeden yalın bir dille yazılırsa izleyiciyle mesafesi kapanır. Hastaya, izleyiciye ve hikâyeye hizmet ettiği zaman bu sahnelerin kıymeti paha biçilmez olur. Ama şu an uzun, kopuk ve fazla abartılı bir dili var o sahnelerin.

Cüneyd’i canlandıran Mert Yazıcıoğlu’nun ses tonunu, şivesini, daha doğrusu oyunculuğunu maalesef sıkıcı buluyorum. Kendisine yazılan repliklerin anlamsızlığıyla da oyuncu gözden kaybolup gidiyor.

kızıl goncalar

Kızıl Goncalar yapım ekibinde, konusunda uzman danışmanlarla çalışıldığına eminim. Bir izleyici olarak naçizane önerim, onların da desteğiyle her bölüm iki sahne düzenli olarak çekilebilir. Birincisi dergâhta cemaate yapılacak bir konuşma diğeriyse hastayla terapi sırasında yapılacak bir konuşma. Her iki sahnede de sohbetin içeriğini derin ve zengin kılarsanız, izleyiciyi ilgiyle ve bilgiyle mutlu edebilirsiniz. Değerleri zedelemeden, kimseyi yermeden, yıkıcı değil yapıcı bir anlayışla lezzetli bir seyirlik yaratabilirsiniz. Bu da sizin tatlı bir ayrıcalığınız olur. Şu an bu sahneler zaten var ama hem düzenli değil hem de aralarında konu bütünlüğü ve paralellik yok.

Kızıl Goncalar dizisinde beni etkileyen diğer ismi de söylemeden geçemeyeceğim, Görüntü Yönetmeni Ercan Özkan. Ömürlük bir seyirlik sunduğu planlar var. Sıkıldığım sahnelerden beni çekip çıkaran o ışığına selam olsun.

kızıl goncalar

Son olarak artık Newton fiziği değil, kuantum fiziğinden, evrenin holografik yapısından, morfogenetik alanlardan, kuantum dolanıklığından konuşuyoruz. Kâinatı anlamaya yönelik ilgimizle dünyaya neden gelmiş olabilirizin merakı dört nala yarışıyor. Ölümün ne olduğuyla veya öldükten sonra neler olacağı konusunda da artık çoğu insanın kendince bir fikri var. İster kabul edin ister etmeyin, müthiş şeyler oluyor aslında. Kadının saçıyla, ezanın Türkçe okunmasıyla, orucun nasıl bozulacağıyla ilgili konuşarak gündemi meşgul etsin insanlar, boş verin. Günümüzde bilim, Kur’an’ı tefsir ediyor ve ödü kopuyor bazı insanların bundan.

kızıl goncalar

İnsanlık her türlü fikrin yobazıyla her zaman savaştı ve savaşıyor. Ama biliyoruz ki suya düşen değil, sudan çıkamayan boğulur. “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar, ölmeden önce ölünüz” hadisindeki gibi kendi kişisel kıyametimiz bu dünyadayken kopmadan, ölmeden önce bu dünyadaki uyanışımızı gerçekleştirmeden de bu işler hallolmayacak.

Uyanın!

*Deniz Erten

Bu inceleme, Episode Dergi’nin 54. sayısında yayımlanmıştır.

Devrim Toyran

1973 doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Yıllardır hep bir şeyler yazmasına rağmen “Yazmak, benim yaşam biçimim,” cümlesini kuramadı gitti. Mali işler kariyerine son verdikten yıllar sonra senaristlik dersi alıp aklını, fikrini bu sektöre yormaya başladı. Londra'da yaşamasıyla İngiliz dizilerine hayranlığının alakası yoktur…

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir