Mehmet Deniz Sarıkaş ile ‘Kirli Sepeti’ni Konuştuk
Kirli Sepeti‘nde canlandırdığı Ahmet rolüyle konuşulan Mehmet Deniz Sarıkaş ile buluştuk. Mehmet Deniz Sarıkaş ile oyunculuk kariyeri, Kirli Sepeti dizisi, ana akım dizi oyunculuğu ve mesleğe dair idealleri üzerine konuştuk.
Fotoğraf: Batu Dokur
Mehmet Deniz Sarıkaş: “Oyuncu olmaktan başka bir şeyi hiç düşünmedim”
Oyunculuğa nasıl başladığınızı merak ediyorum. Genç oyuncuların büyük çoğunluğu hayalinin hep bu olduğunu söylüyor. Sizin hikâyeniz nasıl başladı?
Tiyatroyla çok küçük yaştan itibaren iç içeydim, ablam da tiyatro mezunu. O yüzden kendimi bildim bileli oyunlar, provalar hayatımın bir parçasıydı. Çok küçük yaştan itibaren provalarda vaktimi geçiriyordum ve açıkçası sahnede olmak çok normal bir şey gibi geliyordu bana. Oyuncu olmaktan başka bir şeyi hiç düşünmedim bu yüzden. Zaten oyunculuk dışında bir mesleği yapabileceğimi pek düşünmüyorum. 🙂
Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden mezun olmuşsunuz. Birçok oyuncumuzun oradan geçtiğini biliyoruz ancak sizin yaşınız itibarıyla Müjdat Gezen’e dair farklı bir bakış açısı alabiliriz diye düşünüyorum. Nasıl bir deneyim oldu sizin için?
Müjdat Gezen Sanat Merkezi sadece bir okul değil, bir ekol. O kadar fazla sanatçı yetiştirmiş bir yer ki tarihe tanıklık ediyorsunuz. Okulun binasına girdiğim anı bile unutamıyorum. Çok heyecan vericiydi. Müjdat Hoca’yı tanımak, derslerine girmek hayatımın en büyük şanslarından biriydi.
“Ahmet’in de kendi doğruları ve bir duruşu var”
Kirli Sepeti dizisinde Ahmet karakterini canlandırıyorsunuz. Devrim Yakut ve Ayça Bingöl gibi çok değerli iki isimle karşılıklı sahneleriniz yoğun. Nasıl bir set ortamınız var? Sizin için ikinci bir okul gibi diyebilir miyiz?
Kesinlikle öyle. İlk başta bu kadar yetenekli ve tecrübeli oyuncularla oynarken zorlandığım zamanlar oldu. Çünkü ağırlıklı sahnelerim genelde onlarlaydı. Ama o kadar kucaklayıcı ve anlayışlıydılar ki elimden geldiğince çabuk adapte oldum. Set ortamı zaten çok keyifli. Sahne çekmediğimiz her an yine beraberiz ve çok eğleniyoruz.
Ahmet annesiyle sıkıntıları olan bir karakter. Hak veriyor musunuz Ahmet’e? Ahmet karakteriyle ilgili neler söylersiniz?
Ahmet’i de annesini de anlıyorum diyelim. 🙂 Ahmet erken büyümüş bir çocuk aslında annesinden dolayı. Annesinin çocuksuluğu karşısında nasıl davranabileceğini çabuk öğrenmiş durumda ne yazık ki. Yeri geliyor Ahmet, annesine ebeveynlik yapıyor tabii ama annesi, toplumun farklı bir sınıfından geliyor ve o sınıfa ait doğrulara inanıyor. Burada bir çatışma çıkması çok normal.
Ahmet’in de kendi doğruları ve bir duruşu var. Çevresinin ona dayattığı davranış kalıplarına çoğu zaman başkaldırıyor, çok vicdanlı. Bir yandan da yılların getirdiği alışkanlıklarla davrandığı zamanlar oluyor tabii. Bu ikilemi oynamak benim için çok zevkli.
İlk televizyon diziniz Gelsin Hayat Bildiği Gibi‘yi sizden dinlemek istiyorum. Nasıl dahil oldunuz projeye?
BKM gibi bir yapım şirketi, Gani Müjde kalemi ve Altan Dönmez’in bir araya geldiği bir projeyle başlamak hayal bile edemeyeceğim bir şeydi. Menajerim Ufuk Ergin benim için doğru proje olduğuna çok inanıyordu ve öyle oldu gerçekten. Zaten kendisi doğru proje seçme konusunda bayağı başarılı. 🙂
Daha çok akranlarınızın olduğu bir set ortamı mı yoksa daha deneyimli oyuncularla rol almak mı daha keyifli?
İkisinin de farklı avantajları var. Kendi yaşıtlarımla oynadığım zaman benzer şeyleri yaşadığımız için daha farklı şeyler paylaşıp birbirimize destek oluyoruz. Ama usta oyuncularla oynadığınızda da her sahnede hatta bazen küçücük bir anda o kadar fazla şey kapabiliyorsunuz ki benim için bu çok değerli.
“Kendimi sinema perdesinde görmek en büyük hayallerimden biri”
Ana akım televizyon oyunculuğunun dijitale göre çok daha yoğun olduğunu biliyoruz. Bu tempo yoruyor mu sizi? Dijitalden projeler geliyor mu? Değerlendiriyor musunuz?
Evet, gerçekten her hafta yayın yetiştirmek kolay bir iş değil. Kamera arkası da çok büyük özveriyle çalışıyor. O yüzden onların yanında, bu tempo beni yoruyor diyemem. Açıkçası dijital, sinema ve televizyon fark etmeksizin mümkün olduğunca çok işte oynamak istiyorum. Benim için belirleyici olan işin kalitesi.
Oyunculuğa dair ideallerinizi merak ediyorum. Hedefleriniz neler?
Kendimi zorlayabileceğim, birbirine benzemeyen, sürekli üzerine koyarak gideceğim roller ve projelerde yer almak en önemli hedefim. Bu konuda seçici davranmaya çalışıyoruz menajerimle. Sadece dijital ve televizyon değil, sinema yapmayı da çok istiyorum. Kendimi sinema perdesinde görmek en büyük hayallerimden biri.
Önümüzdeki günlerde tiyatro oyununda yer almak istiyor musunuz? Var mı bu alanda da projeleriniz?
Hayatımın her döneminde tiyatro yapmayı çok istiyorum. Benim bütün serüvenim orada başladı. Oynamayı hayal ettiğim o kadar oyun var ki…
Sosyal medya hesabınızdaki bir fotoğrafta şövale ve fırçalar vardı. Resim yapıyor musunuz? Yine sosyal medyanızda atlar gördüm. Ata biniyor musunuz? Özel hayatınızda kendi kendinize kaldığınızda neler yapıyorsunuz?
Resim yapamıyorum ama ata biniyorum, evet. Ben çok hareketli bir insanım. Sürekli bir şeyler yapmam lazım. Basketbol oynuyorum, spora gidiyorum. Elimden geldiğince boş kalmamaya çalışıyorum. Evde oturabilen bir tip değilim. Kendimi geliştirecek ve zorlayacak şeylerle ilgilenmeyi seviyorum. Yeni şeyler denemeyi, keşfetmeyi çok seviyorum. Kendi sınırlarımı zorlamak kendimle verdiğim sürekli bir challenge aslında. 🙂
Bunu sormayı çok seviyorum, hep çok beklenmedik cevaplarla karşılaşıyorum. Size de sormak istiyorum. Birlikte çalışmak istediğiniz spesifik bir oyuncu veya yönetmen var mı ya da canlandırmak istediğiniz bir rol?
Kıvanç Tatlıtuğ’la çalışmayı gerçekten çok istiyorum ve inanıyorum ki bir gün oynayacağız. Hissiyatım o yönde… Kariyer yolculuğu çok heyecan verici. Çalışmak isteyeceğim birçok oyuncu var tabii. Engin Günaydın’la çalışmak gerçekten şahane olurdu. Yönetmen sorusu biraz karışık… Çağan Irmak‘la da çalışmayı çok isterim, Reha Erdem‘le de. Mümkün olduğunca farklı yönetmenlerle çalışmak en büyük isteğim.
Siz neler izliyorsunuz? Yerli dizileri takip ediyor musunuz? Dünyadan yakın zamanda izlediğiniz, sevdiğiniz önerebileceğiniz diziler var mı?
En son Şahsiyet‘in 2. sezonunu izledim. İlk sezonu kadar iyiydi. Yerli işlerin hemen hepsini takip etmeye çalışıyorum. Yabancı dizi de çok izliyorum. Succession favorim ama son dönemde izlediğim The Bear dizisinde aklımı oynatacaktım neredeyse. Çok ters köşe bir iş.