Mert Yazıcıoğlu ile ‘Kızıl Goncalar’ı, Cüneyd Karakterini Konuştuk | EPISODE Özel Röportaj
Türkiye, aylardır Kızıl Goncalar’ı konuşuyor; Türkiye’de en çok izlenen, sosyal medyada sahneleri en çok paylaşılan, her bölümüyle en çok konuşulan dizi. Dizinin bir fenomen haline gelmiş Cüneyd karakterini, oyuncu Mert Yazıcıoğlu ile konuştuk.
Kızıl Goncalar, geçtiğimiz sezondan beri Türkiye’nin en çok izlenen, en çok konuşulan dizisi. 2. sezona da çok güçlü başladı. Siz de çok farklı bir karakteri, Cüneyd’i canlandırıyorsunuz. Cüneyd rolünü seçmenizde kariyer yönetiminiz açısından çok takdir edilmişti. Siz hikayeyi ilk okuduğunuzda neler hissetmiştiniz?
Mert Yazıcıoğlu: Kızıl Goncalar‘ın senaryosunu okuduğumda çok etkilendim. Sizler de takdir edersiniz ki bir oyuncu olarak bu denli derinliği olan bir karakter insanın karşısına her zaman çıkmıyor. Okuduğumda aklımda hemen projeyle ilgili resimler canlandı. Çok heyecanlandım. Bu sebeple hemen yapımcımız Faruk Turgut ile görüşmek istedim. Onlar da sıcak bakınca hemen çalışmalara başladık.
Cüneyd, çoğumuza oldukça uzak, uç diye bileceğimiz bir hayat yaşayan, travmaları olan bir karakter. İlk etapta seyircinin kolayca empati kuramayacağı düşünülebilir ama yine de Cüneyd çok sevildi. Seyircinin Cüneyd’i sevme nedeni nedir sizce?
Mert Yazıcıoğlu: Söylediğiniz gibi Cüneyd uçlarda yaşayan bir insan. İnsanların Cüneyd’i merak edip takip etme isteğini aldığı dini ve bilimsel eğitime, büyüyüp yaşadığı çevreye, durumlara karşı bakış açısına bağlıyorum. Takdir edersiniz ki günümüzde bu denli kendini yetiştiren ve terbiye eden kişi sayısı oldukça azdır. Bir nevi şehzade gibi bir medrese eğitimi almış ve günümüz toplumunda hayatta kalmaya çalışan bir karakterden bahsediyoruz. Haliyle karşılaştığı durumlardaki takındığı tavır ve refleksleri günümüz modern toplumdaki bir kişiden farklı oluyor. Bu da seyircide merak uyandırıyor.
İlk sezonda seküler ve muhafazakâr dünyanın çatışmalarını izledik. Yeni sezonda, tarikat içindeki “iyiler” ve “kötüler”in çatışmasını izleyeceğimizi söyleyebilir miyiz? Cüneyd de tüm bu çatışmanın merkezinde yer alıyor. İkinci sezon, ilk bölüm finalinde Cüneyd’i çok farklı gördüğümüz için şu anda en çok Cüneyd’e ne olduğu konuşuluyor. Neler söyleyebilirsiniz bu konuda?
“Beni öldürmeyen acı kuvvetlendirir,” demişti Nietzsche. Bu sezon Cüneyd’in yaşadığı durumu bu sözle açıklayabilirim. Güzel bir sezon bizi bekliyor. Ben de en az seyircimiz kadar merak içindeyim.
Mina Demirtaş’la uyumunuz çok beğenildi; Özcan Deniz’le ve Erkan Avcı’yla sahneleriniz çok paylaşılıyor. Neler söylersiniz partnerlerinizle ilgili?
Biliyorsunuz Özcan Deniz ile on senedir tanışıyoruz. Kendisi her zaman işine özen gösteren, disiplinli bir oyuncu. Aynı zamanda her şeyden önemlisi iyi bir insan. Onunla tekrar çalıştığım için çok mutlu ve konforlu hissediyorum. Erkan Avcı ile bu proje sayesinde tanıştık. İlk günden beri, yıllardır tanışıyormuşuz gibi hissediyorum. Birlikte çalışırken eğlenmemek elde değil. Mina çok akıllı, çok uyumlu, işini seven ve iyi bir oyuncu. Eğer isterse gelecekte, şu an olduğu yerden çok daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.
Mert Yazıcıoğlu: “Cüneyd bana bir çok şey öğretti. Akademik ve dini bilgiler dışında olaylara karşı sakin bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Sabretmeyi ve şükretmeyi öğretti diyebilirim özetle.“
Siz Cüneyd ile olan yolculuğunuzda neler yaşadınız? Cüneyd, Mert’e ne öğretti?
Cüneyd’e hazırlanırken tarihi birçok figürü araştırma şansı buldum. Onların olaylara bakışını, nasıl düşündüklerini, yaşayış biçimlerini anlamaya çalıştım. Bunlardan ilk aklıma gelenler İbni Sina, Abdulkadir Geylani, peygamberlerin hayatları, Fatih Sultan Mehmet ve birçok önemli Osmanlı padişahının hayatları. Ayrıca günümüzde Cüneyd’in yaşadığı gibi bir çevreye sahip insanların hayatları ve bakış açılarını araştırdım. Sonrasında edindiğimiz bilgileri harmanlayıp Cüneyd’i oluşturduk. Bu süreçte sevgili senaristimiz Necati Şahin’in, yönetmenimiz sevgili Ömür Atay’ın, setteki tüm ekip arkadaşlarım, yakın arkadaşlarım ve akıl ortaklarım Can Atak ve Burak Dakak’ın emeği büyüktür. Onlara da bu vesileyle teşekkür ederim. Cüneyd bana birçok şey öğretti. Akademik ve dini bilgiler dışında olaylara karşı sakin bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Sabretmeyi ve şükretmeyi öğretti diyebilirim özetle.
Mert Yazıcıoğlu: “Kızıl Goncalar’ın bendeki karşılığı mücadeledir. Hangi kesimden olursa olsun, hangi eğitimden ve toplumdan gelmiş olursanız olun, başınıza gelecek her ne olursa olsun inandığınız şey için mücadele etmeyi bırakmamaktır.“
Kızıl Goncalar’ın sizce derdi ne? İzleyicide yaratmasını umduğunuz etki nedir?
Mert Yazıcıoğlu: Kızıl Goncalar’ın bendeki karşılığı mücadeledir. Hangi kesimden olursa olsun, hangi eğitimden ve toplumdan gelmiş olursanız olun, başınıza gelecek her ne olursa olsun inandığınız şey için mücadele etmeyi bırakmamaktır. İzleyicimizde yaratmasını umduğum duygu, empati ve mücadele duygusudur.
Çok lokal bir hikâye gibi gözükse de evrensel de sayılabilecek bir hikâyesi var Kızıl Goncalar’ın. Yurtdışı izleyicisi için Kızıl Goncalar ne ifade edecek sizce?
İçinde insani duygular barından her iş, din, dil, ırk ayırt etmeksizin izleyiciye bir şeyler hissettirebileceğini düşünüyorum. Eleştirdiğimiz insanları anladığınız zaman hayat daha kolay hale geliyor. Sinemanın birleştirici bir gücü var, bunu unutmamak gerekir. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, “Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.“
Mert Yazıcıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportaj, Episode’un MIPCOM 2024 sayısında yayımlanmıştır.