Röportaj: ‘Adım Farah’ Dizisinin Gönül’ü Derya Pınar Ak
Genç oyuncu Derya Pınar Ak, çocukluğundan beri kamera önünde. Onu, FOX’un sezonun dikkat çeken yapımlarından Adım Farah’ta canlandırdığı Gönül karakteriyle daha yakından tanıdık. Derya Pınar Ak’la oyunculuğa yaklaşımını ve hedeflerini konuştuk. Keyifli okumalar…
Sizi daha yakından tanımak isteriz, kimdir Derya Pınar Ak? Nerede doğdunuz, nasıl bir ailede büyüdünüz? Sizi sanata, oyunculuğa yönlendiren aileniz mi oldu?
7 Ağustos 2003, İstanbul doğumluyum. Aslan burcuyum ve neredeyse burcumun tüm özelliklerini taşıyorum. Aileme gelecek olursak tam anlamıyla birbirine düşkün çekirdek aileyiz. Herkes bağımsız olsa da yaptığı işte birbirini destekleyen bir bütünüz. Beni oyunculuğa yönlendiren, ailemden çok kendi hayallerim ve hedeflerim oldu.
Oyunculuğu ilk hayal ettiğiniz ya da oyunculuğa heves ettiğiniz an ne zamandı? Nasıl başladı yolculuğunuz?
Oyunculuğa, 12 yaşında televizyon izlerken, oyuncuların yerinde kendimi hayal ederek başladım. Sonrasında araştırmalar yaparak bir ajans bulup mail üzerinden tatlı mesajlar atarak kendimi zorla bir görüşmeye davet ettirmemle bu yolculuğumun ilk adımını attım.
15 yaşında Ceylan Özgün Özçelik’in Cadı Üçlemesi’nin kısa filminde oynadınız. Zor bir hikâyenin ana kahramanını canlandırdınız? Nasıl gelişti bu kısa film süreci sizin tarafınızda? Role nasıl hazırlandınız?
Ceylan Özgün Özçelik ile bir iş arkadaşım vasıtasıyla tanıştım. Bana hikâyeyi ve aklındakini anlattığında kendi rüyası olduğunu ve tek plan çekmek istediğini söylemesi beni biraz korkutmuştu. İlk işim olduğu için çok heyecanlıydım, aynı zamanda Ceylan Hoca’nın aklındakini yansıtabilir miyim endişesine kapılmıştım. Oyuncularımız ve teknik ekiple birlikte bir haftalık prova sürecine girdik, başta Ceylan Hoca olmak üzere herkes ayrı ayrı destek oldu. Role hazırlanmam için bana özel bir senaryo basılmıştı ve ben de her gece kafamda onu oynayıp karakterin ne hissettiğini anlamaya çalışıyordum.
Ardından Uzak Şehrin Masalı, Sevmek Zamanı, Hükümsüz, Annemizi Saklarken dizileri ve bir de sinema filminde yer aldınız; Kar ve Ayı. Birkaç yıl içinde önemli dizi ve filmlerde yer aldınız. Bu 5 yıl size ne gösterdi, ne öğretti?
Projelerimin hepsi oyunculuğa daha sıkı tutunmamı sağladı. Sektörde yaşanabilecek bütün zorluklara ve yaşıma rağmen canlandırdığım karakterler fark etmeden belki de beni oyunculuğa daha da tutkuyla bağladı diyebiliriz. 5 yıl boyunca öğrendiğim en önemli şey, yapabileceğim en iyi meslek alanının ellerini bırakmamak ve ona sıkı sıkı tutunmam gerektiğiydi.
Bir yandan da eğitim hayatınız sürüyor sanırım, değil mi?
Bu yaz üniversite sınavına girecek olmanın heyecanını yaşıyorum. İlk başta tercih edeceğim bölüm sosyoloji olacak. Bunun en büyük nedeni insanları gözlemlemekten keyif almam diyebilirim.
Adım Farah dizisi izleyicilerin, sektörün sizi daha iyi tanımasına, yeteneklerinizi görmesine de yol açtı bence. Adım Farah süreci nasıl başladı sizin için?
Karşıma çıkan birçok proje içerisinde okuduğumda beni kendine en çok çeken Adım Farah ve Gönül karakteri olmuştu. İlk auditionlarıma gittiğimde Gönül’ü canlandırmayı ve bu hikâyenin bir parçası olmayı çok istedim.
Gönül sevgi dolu, duygusal, yardımsever, genç bir kadın. Siz Gönül’ün en çok hangi özelliklerini seviyorsunuz, sizi Gönül’de en çok etkileyen neler oldu?
Gönül benim için her şeye pozitif yaklaşan, olumsuz birçok şeyi içine atan veya yok sayan, sevdikleri için herkesle ve her zorlu koşulla savaşmayı göze alabilen güçlü ama nahif bir karakter. Gönül’ ün sevdiklerine bağlılığı ve onlar için birçok fedakârlık yapması beni çok etkiledi.
Adım Farah, alışık olmadığımız bir hikâyeyle karşımızda. Dizi, göçmen meselesine farklı bir perspektiften bakma imkânı da sunuyor. Bir yandan da Gönül ve Farah ikilisiyle kadın dayanışmasını izliyoruz. Gönül, ailesinin önyargılarına rağmen Farah’ın yanında olan biri. Ayrıca ayakları üzerinde duran kadınları da anlatıyor dizi. Siz Adım Farah’ın ekrandaki diğer dizilerden ayrıştığı noktaları nasıl tanımlarsınız?
Aslında soru içerisinde de yanıtı veriyor gibiyiz. 🙂 Diğer dizilerden ayrıştığımız en önemli nokta; bu dizide her karakterin kendine has bir hikâyesi var ve bütün kadın karakterler çok güçlü yazılıyor. Dizide kadınlarımızın birbirini desteklemesi ve her koşulda birbirinin yanında olmasının bizi farklı kıldığını düşünüyorum.
Usta, deneyimli ve çok sevilen oyuncularla birlikte çalışıyorsunuz Adım Farah’ta. Sette hayat nasıl gidiyor? Size neler katıyor Adım Farah seti ve meslektaşlarınız?
Meslektaş demekten gurur duyduğum insanlarla çalışıyorum. Her biriyle sahne aralarında sohbet etmekten ve onların deneyimlerini dinlemekten çok keyif alıyorum. Zorlandığımı hissettiğim yerlerde beni desteklemeleri ve motive etmeleri, bir oyuncu olarak kendimi iyi hissetmemi sağlıyor.
Diziyi izleyen pek çok izleyicinin sizi konuştuğunu biliyorum, çok duru ve etkileyici bir performansınız var. Sokakta ya da sosyal medyada mutlaka yorumlar, değerlendirmeler alıyorsunuzdur. Sizi en çok etkileyen yorumlar neler oldu?
Birçok kişi önce çillerimin gerçek olup olmadığını sormakla beraber karakterimin cıvıl cıvıl bir enerjiye sahip olduğunu söylüyor. Bunları duyduğum ve karakterimin iniş çıkışlarını, samimiyetini ekrana yansıttığım için mutluyum.
Belli ki önünüzde çok güzel yıllar ve önemli işler var. Geleceğinizle ilgili planlarınız, hayalleriniz neler?
Öncelikle kendimi oyunculukta geliştirmek ve kendim için başarılı diyebileceğim bir noktaya ulaşmak istiyorum. Uluslararası filmlerde, bağımsız filmlerde yer almak, oyunculuğuma yurtdışı eğitimini de eklemek istiyorum.
İdolüm dediğiniz, örnek aldığınız bir oyuncu var mı?
İdolüm diyebileceğim, genç ve yükselişini takip ettiğim Emma Stone örneğini verebilirim. Kate Winslet benim için idol diyebileceğim biri.
Dizi temposu çok yoğun ama çalışmadığınız bir günde neler yapıyorsunuz, nasıl vakit geçiriyorsunuz, nelerden hoşlanıyorsunuz?
Yoğun ortamlardan ve şehrin stresinden uzaklaşmak için şehir dışına ve sessiz sakin ortamlara kaçmayı tercih ediyorum. Boş vakitlerimde kedimle oyun oynayıp sakinleşmek bana iyi geliyor.
Her birimiz için enerjimiz düştüğünde yükselmemizi sağlayan bir şey vardır mutlaka, bir şarkı, bir mekân, bir eylem… Sizinkiler neler?
Enerjim düştüğünde -okuyanlara biraz garip gelebilir ama- ayna karşısında kendimle konuşup ve kendimi motive etmeyi çok seviyorum. Eğer bunu yapabileceğim bir alan yoksa kulaklığımı takıp Kadebostany, “Castle in the snow” dinlemeyi tercih ediyorum.
Son dönemde izlediğiniz ve çok başarılı bulduğunuz ya da çok etkilendiğiniz dizi, film hangileri?
Son zamanlarda izleyip başarılı bulduğum dizi Normal People olabilir. Modern bir aşk hikâyesi, bir kadın ve erkeğin ilişkisini ele alış biçimi, realist yaklaşımı, bütün kopuşlara farklı zamanlarda farklı şeyler yaşamalarına rağmen birbirlerinden hiç vazgeçemeyişleri ve ilişkilerinin başkalarıyla aynı şekilde olmayışı beni çok etkiledi. Bir diğer etkilendiğim dizi ise Fleabag. Kara mizahı, imkânsız olduğunu bildiğiniz halde içine çekildiğiniz bir aşk hikâyesi ve Fleabag karakterinin kendine özgün yapısı bu diziyi çok sevmeme neden oldu.
Ne çekse/hangi işte oynasa/ne yazsa izlerim/okurum dediğiniz yönetmen, oyuncu ve yazarlar hangileri?
Damien Chazelle’in yaptığı işleri izlemeyi çok seviyorum ve ne çekerse çeksin izlerim. Türkiye de verebileceğim en büyük örnek benim için Emin Alper.
Sizin kuşağınızdan oyunculuğu hedefleyen, bu yola çıkmayı düşünen insanlara neler önermek istersiniz?
Ne olursa olsun, onları yıpratan şeylere karşı direnmelerini ve vazgeçmemelerini öneririm..
Bu röportaj, Episode’un 49. sayısında yayımlanmıştır.