“The Pier”in Veronica’sı Irene Arcos: “Veronica’nın Gölgeleri, Işığıyla Çarpışıyor”

 “The Pier”in Veronica’sı Irene Arcos: “Veronica’nın Gölgeleri, Işığıyla Çarpışıyor”

[highlight]The Pier‘in yıldızlarından Irene Arcos, Episode Dergi’de. Dergimizin 13. sayısında röportaj konuklarımızdan biri olmuştu Arcos. Aktris, Veronica karakteri hakkında “O, kendi ayakları üzerinde durmayı bilen, güçlü bir kadın. Tutkulu ve birazcık da vahşi. Hayata ve aşka bakışının temelinde özgürlük yatıyor. Bunların yanı sıra içinde bir savaş olduğunu da söylemeliyiz: Gölgeleri, ışığıyla çarpışıyor,” diyor…[/highlight] 

The Pier, sıradan bir polisiye hikâye gibi başlayıp birden fazla gizemin içiçe geçtiği, bir suçtan fazlasına, aşk ve cinsellik üzerine cüretkâr tartışmalara kapı aralayan bir dizi olarak daha ilk sezonuyla bizleri heyecanlandırmıştı. Yaratıcısı Álex Pina olunca, çok da şaşırmamıştık! Elbette dizi çıktığı gibi biz de bu özel yapımı dergimiz Episode’un 13. sayısında kapak dosyası yapmıştık… Konuklarımızdan biri, dizinin baş karakterlerinden Veronica’yı canlandıran Irene Arcos olmuştu. Şimdi The Pier 2. sezonuyla çıkıp gelmişken, dileriz zevkle okursunuz!

“Élite” gibi kimi uluslararası yapımlarda yer alsanız da açıkçası Türk seyircisi sizi pek tanımıyor. En azından şimdilik! Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Kimdir Irene Arcos?

Ne zor soru! Ben kimim? Madrid’de doğdum. Oyunculuk yapmaya başlayalı 10 sene oldu; daha öncesinde kameraman, teknisyen ve video editörü olarak çalıştım. Kendimi tanımlamam zor… Sanırım ailesiyle, dostlarıyla ve mesleğiyle beraber istediği hayatı yaşamaya çalışan birinden ibaretim. Her gece başımı yastığa koyduğumda huzurlu hissetmek, rahat uyuyabilmek istiyorum. Kendim olmak istiyorum, hepsi bu!

“The Pier”in gizem ve polisiyeyle örülü bir drama olduğunu söyleyebiliriz. Odak noktası yalnızca Oscar’ın ölümü değil, bir diğer odak noktası da Alex ile Veronica’nın geçmişleri ve Oscar’ın kaybıyla mücadele etme yöntemleri. Sizce dizinin odak noktaları neler?

The Pier aşka, ölüme, dostluğa, annelik dürtüsüne değinen bir öykü. Bu da hayata değiniyor demek! Haliyle tıpkı hayatın kendisi gibi The Pier‘de de trajedi, komedi ve gizem bir arada.

Canlandırdığınız Veronica karakterini nasıl tanımlarsınız?

Veronica kendi ayakları üzerinde durmayı bilen, güçlü bir kadın. Tutkulu ve birazcık da vahşi. Hayata ve aşka bakışının temelinde özgürlük yatıyor. Bunların yanı sıra içinde bir savaş olduğunu da söylemeliyiz: Gölgeleri, ışığıyla çarpışıyor. 

“The Pier”in sizi en çok cezbeden tarafı ne oldu? Neden bu yapımda yer almak istediniz?

Bence bu dizi, duygulara ve insanın iç dünyasına odaklanan bir dizi. İnsanın iç dünyası, dizideki ana unsur. Sinematografiden müziğe, kurgudan montaja her şey dizinin bu yönünü pekiştiriyor. The Pier‘in beni cezbetmesindeki nedenlerin başına bu geliyor, bir de öyküye kadınların yön vermesi. 

Álex Pina ve Álvaro Morte gibi isimlerle çalışmak nasıldı?

Alex ile Vis a Vis’te de çalışma fırsatı bulmuştum. Çok tutkulu ve cesur bir adam. Yapımlarında hep risk alıyor ve bu harika bir şey, çünkü her iş birbirinden farklı oluyor… Bütün işleri de harika! Álvaro ise müthiş bir oyuncu olmasının ötesinde müthiş de bir çalışma arkadaşı. Onunla çalışmak sizi de daha iyi hale getiriyor. Álvaro her şeyi kolaylaştırıyor. Bir de gerçekten çok çok çok çok ama çok eğlenceli bir adam! 

Aldatma hikâyelerinde aldatan kadın ile diğer kadın arasındaki ilişki çoğunlukla kıskançlık ve öfke krizlerine dayanır. “The Pier”de ise Alex, Veronica ile empati kuruyor. Veronica da Oscar ile ilişkilerini Alex’e bizzat açıklamak istiyor ki Alex, bunu Oscar’ın mirası açıklanırken öğrenmek durumunda kalmasın. Düşman olması beklenen iki kadının yarattığı bu empatinin seyirciler açısından ilişkiler hakkındaki klişeleri sarsabileceğini düşünüyor musunuz?

Kadınların erkekler için rekabet etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Hep daha güzel olmalılar! The Pier bu klişeyi değiştiriyor. Bence bu dizi, kadınlar arasındaki olgun ve içten bir ilişkiyi seyretmek için bir fırsat sunuyor seyirciye. 

Alex, Oscar’ın diğer hayatını öğrenip Veronica ve Sol’u tanıdığında aslında kendisini de keşfetmeye başlıyor… Öte yandan, dizideki erkek karakterlerin kendileriyle yüzleşmeleri ya çok zaman alıyor ya hiç gerçekleşmiyor. Kadınların kendileriyle ve çevreleriyle yüzleşme konusunda daha cesur olduklarını söyleyebilir miyiz?

Bence bütün karakterlerin ilginç bir duygusal arkı var, bu yüzden beklenmedik yerlere doğru evrimleşiyorlar.

Veronica bir kasabada yaşayan özgür ruhlu, güçlü bir kadın. Son yıllarda gördüğümüz en güçlü kadın karakterlerden biri. Veronica olmak nasıl mümkündür sizce?

Veronica’nın kendi kendine geliştirdiği duygusal zekâsı var. Kendi kişiliğini inşa etmeye karar vermiş bir kadın. Bir yandan içindeki acıyla ve karanlıkla mücadele etmek zorunda olsa da bunu başarabilecek kadar güçlü bir kadın Veronica. Bence bu varoluş şeklinin ipucu, Veronica’nın her zaman sevgiden hareket etmesinde saklı. Böyle bir yaşamı ancak her zaman sevgiden hareket etmek mümkün kılar.

Veronica’nın cinsiyet açısından sınırsız ilişkileriyle dizi aynı zamanda cinsellik ve cinsiyet meselelerini de tartışıyor. Cinsiyetin cinsel yaşamdaki ve aşktaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cinsiyetlerden ziyade insanlar hakkında konuşmayı seviyorum. Bence herkes aşkı ve cinselliği kendi tercihlerine göre yaşamalı. 

“The Pier”, birbirleri üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışan ve hayatı sürekli kontrol altına almaya çalışan bireylere dair de bir eleştiri getiriyor. Bu meseleler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence kendimize karşı dürüst olmalı, diğerlerine de saygı duymalıyız. Her insan, davranışlarından sorumlu olmalıdır. Bana göre bu, sağlıklı ilişkilere sahip olmanın yolu.

Anne olmak ile bir insanın hayatı üzerinde kontrol sahibi olmamayı istemek arasında bir çelişki yok mu? Veronica’nın anne davranışını nasıl tarif edersiniz?

Veronica koruyucu ve şefkatli bir anne ancak kızının kendi kişiliği, kendi hayatı olduğunu, kendi yolunu çizmesi gerektiğini de anlıyor. 

Veronica’nın sevgilileri Oscar, Conrado ve Vicent tamamen farklı kişiliklere sahip. Sizce her biri Veronica’nın başka tutkusunu mu tatmin ediyor? Demek istediğim, Veronica’nın hayatında yer alma sebepleri ne bu kişilerin?

Oscar onun hayatının aşkı. Conrado ile Vicent ise aslında Veronica’nın arkadaşı… Vicent ile güçlü bir fiziksel ilişkisi de var Veroncia’nın. Conrado ise harika bir dost ve Veronica için bir dayanak. 

Gelecek projeleriniz ve kariyer hedefleriniz nelerdir?

Bu ara The Pier‘in tanıtım etkinlikleriyle meşgulüm. Bittiği vakit biraz dinlenmem gerekecek… Tam 8 aydır bu işle meşgulüm ve her anı çok yoğundu! Sonrasını göreceğiz… Henüz ben de bilmiyorum. 

Son olarak, Türk seyircilere bir mesajınız var mı?

Bu dizinin temelinde sevgi yatıyor. Kalbimizi verdik ve umarım sizlerin de kalbine dokunmayı başarırız. İlginiz için çok teşekkür ederim. Görüşmek üzere!

Röportaj: Onur Bayrakçeken-Özlem Özdemir

 

Onur Bayrakçeken

1994 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Annesinin başucunda okuduğu kitaplarla okumayı, ilkokul hocasının teşvikiyle yazmayı sevdi. İflah olmaz bir müzik tutkunu. İki şiir kitabı var (devrilmiş fil hüznü, devingen gömüt), bir de "Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!" (Mylos Kitap, 2019) nehir söyleşi kitabını hazırladı.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir