Röportaj: The Wheel of Time’ın Yönetmeni Sanaa Hamri ve Yapımcıları Holger Reibiger, Marigo Kehoe
Prime Video’nun çarpıcı serisi The Wheel of Time’ın ikinci sezonunda fantastik dünyayı genişletmek ve hayranların beklentilerini karşılamak önemli ölçüde sezonun yönetmenlerine ve yapımcılara düşüyor.
Yeni sezonun kilit yönetmenlerinden ve dizinin başyapımcısı Sanaa Hamri’nin kariyeri Mariah Carey, Nicki Minaj gibi sanatçıların yüksek profilli müzik videolarını yönetmekten The Rings of Power ve The Boys da dahil olmak üzere günümüzün en çok konuşulan programlarından bazılarının bölümlerini yönetmeye kadar süregelen etkileyici detaylara sahip.
Önceki dizilerinizden Empire’ın büyük bir hayranıydım. Bu nedenle bu röportaj benim için daha da önemli. The Wheel of Time, Robert Jordan’ın 14 ciltlik eserine dayanıyor. Dünyanın en önemli serilerin den biri desek yanlış olmaz hatta. Böyle bir külliyatı uyarlamanın zorlukları nelerdi?
Sanaa Hamri: Robert Jordan ve 14 kitabı… Çok karmaşık malzemelerdir, çok eklektiktir. Doğu felsefelerinden yararlanıyor ve biliyorsunuz, pek çok karaktere, pek çok dünyaya sahip. Bu durum heyecan verici ve bunu seviyorum. Dizi sorumlusu Rafe Judkins tüm yazar ekibini bir araya getirdi. Yaptıkları işe hayran kaldım doğrusu.
Açıkçası tek sorun, hangi hikâyeye odaklanmamız gerektiğini bulmaktı. Bence asıl zorluk, çok fazla hikâyenin ve pek çok karakterin olması. Ve bence birinci sezon bunun gerçekten harika bir göstergesiydi. İlk olarak karakterleri tanıdık. Moraine’in onların akıl hocası ve rehberi olmak için orada olduğunu gördük.
Yeniden doğan ejderhanın kim olduğunu merak ettik. Ve şimdi ikinci sezonda onun kim olduğunu biliyoruz. Sonra tüm karakterler farklı yönlere dağılıyor. Her biri Robert Jordan’ın farklı dünyalarına yolculuk yapmak zorunda. Ve bunun, onun kitaplarını keşfetmenin harika bir yolu olduğunu düşünüyorum.
Evet, kesinlikle. Hepsini okuyabildiniz mi?
Hepsini okumadım ama en az altısını okudum.
Bir mirasın parçası olmak nasıl bir duygu? Zaten neredeyse bir tarikat gibi hayran kitlesi var kitapların. Bu konuda üzerinizde baskı hissettiniz mi?
Sanatın bir parçası olmayı seviyorum. Bir mirasa sahip olan ve ciddi hayran kitlesine sahip şovlara alışkınım diyebilirim. Eskiden müzik videosu yönetmeniydim. Harika sanatçılarla çalıştım; Prince, Mariah Carey… Sanırım her zaman mesele bu mirası onurlandırdığınızdan emin olmakla ilgilidir. Bir de özgün bir şekilde onu kendinize ait hale getirmenizle alakalı. Ve bence The Wheel of Time’ın çok büyük bir hayran kitlesi ve harika kitapları var.
Fas’ta birlikte büyüdüğüm Kuveytli bir arkadaşım ile Jordan’ın kitaplarını okurdum. Ve ona bu diziyi yapacağımı söylediğimde, bana lisedeyken kitabı okuduğumuzu hatırlattı. Bu yüzden projelerin parçası olmayı sevdiğimi fark ettim. The Wheel of Time oldukça küresel ve tüm dünyayla ilgili, biliyorsunuz, bence biz uzay ve zamanda ilerledikçe sanata küresel bir yaklaşımı teşvik ediyoruz.
Dün ikinci sezonun ilk iki bölümünü izledim. Gerçekten muhteşemdi. Özellikle ikinci bölüm benim için çok iyiydi… Geniş bir vizyona sahip, iddialı lokasyonlarda diziyi çekiyorsunuz. Gerçeklik düzeyiniz çok fazla olduğu için sorma ihtiyacı hissediyorum, çoğu stüdyo, değil mi?
Dizinin ikinci sezonu genelde Çekya’da çekildi. İtalya’nın bazı bölgelerine gittik, Fas’a gittik ve Sahra Çölü’ndeydik. Yani pek çok yerdeydik. Ve sorun şu ki, böyle güzel yerlere sahip olmak istiyoruz ve görselleri onurlandırmak istiyoruz, kendimizi benzer bir durumda buluyoruz.
Her şey çok karmaşık görünüyor. Çekimi özellikle zorlayan sahneler var mıydı?
Çekya’daki mekânlar çok soğuk ama çok güzel. Sonra İtalya’ya gidiyoruz ve hava çok sıcak! Ve sonra benim için çok özel olan Fas’ta, çünkü Faslıyım, Sahra Çölü’ndeydik. Çölün ortasına ekipman taşımak bile çok zorlayıcıydı. Her zaman Fas’ta film çekmek istemiştim, Sahra Çölü’nde. Ve oradaki atmosferde neden bu kadar çok dizi çekilmediğini merak ediyordum.
Gidince fark ettim ki durum çok karmaşık ve kum fırtınaları var. Biliyorsunuz, film yapımcılığı elementlere göğüs germektir, hem güvenli hem de en iyi görselleri sunuyor. Ve bence ikinci sezonda kesinlikle beklemeniz gereken şey bu.
Dizi ikinci sezon yayınlanmadan önce üçüncü sezon onayı da alındı. Zaman Çarkı’nın uzun hikâyesine bakıldığında kaç sezon devam etmesi planlanıyor? Keşke en az 10 sezon olsa…
İyi haber şu ki Robert Jordan, 14 kitap yazdı. Senaryoya ekleyebileceğimiz o kadar çok şey var ki. Bence odak noktamız şu anda içinde bulunduğumuz durum için elimizden gelenin en iyisini yapmaktır. O yüzden böyle bir şeyin sonu yokmuş gibi hissediyorum, keyifli bir şey. Ve bence herkes ikinci sezonu gördüğünde heyecan verici olacak. Açıkçası üçüncü sezonu beklemeleri gerekiyor.
Biz varız ve bekliyoruz. Peki, ikinci sezon hakkında ne söylemek istersiniz?
İkinci sezon, karakterleri alıyor ve her biri kendi yolculuğuna atılıyor. Bu şekilde dizinin dünyası da büyüdü. Ayrıca pek çok sorunla ve tehlikeyle karşı karşıya kalıyorlar. Başa çıkmaları gereken doğru seçimi yapacaklar mı?
Yanlış seçim yapmaya mahkûmlar mı? Ve çok daha fazla aksiyon, çok daha fazla hikâye göreceğinizi hissediyorum. Çok daha fazla yeni karakter, yeni dünyalar var ve ayrıca çok tehlikeli bir dünya, sonuçta her şey gerçekten büyük bir savaşla sonuçlanıyor. Bu yüzden hepsini görmeniz için sabırsızlanıyorum.
Evet, ben de. Yönetmenlik sürecinizde müzikal sahneler mi savaş sahneleri mi, hangisi sizin için daha eğlenceli?
Aksiyon sahneleri çekerken kendimi bir film yapımcısı gibi hissediyorum. Gerçekten dansa ve hepsinin koreografisine bayılıyorum. Her bölümde farklı şeyler hissettirilmesinden emin olmaya çalışıyorum. Zaten bu şekilde büyük bir etki yaratabiliyorsunuz. Ben boksörüm, dövüş sanatçısıyım. Bu yüzden dövüşle ilgili her şeyi seviyorum, hareketleri gerçekten görebiliyorum. Ama aynı zaman da güzel bir koreografi olarak da bakıyorum.
Bir dövüş tekniği olmasına rağmen bu bir çeşit bale. Aksiyonun hikâye görevi görmesi gerekiyor. İnanıyorum ki, bir film yapımcısı olarak aksiyon sahneleri yaparken hikâyeye ve karaktere hizmet etmeniz şart. Ayrıca karakterin nereye gittiğinin izini kaybetmemeliyiz. Karakterimizin hissettiği anı yakaladığımızdan emin olmak istiyoruz. Bu, aksiyon sekansında duraklama, düşmanın yaklaştığını görme anı… O kişi nasıl hissediyor? Buna yaslanmayı seviyorum.
Herkes hızlı bir şekilde eylem gerçekleştirebilir. Ama asıl amaç, karakterin neler yaşadığını anladığımızdan emin olmaktır. Bilirsiniz hareket, ister kavga olsun, ister kılıç dövüşü olsun, ister dans olsun, hepsi aynı, yeter ki bir dil ve anlatım olsun. Ve kameraları alıp yerleştirdi-ğimizden emin olmalıyız. O anları yakalamak için doğru yerdesiniz. Ve bu, tüm çalışmalarımda gördüğünüz şeyle ilgili, kamera karakterinin aksiyona yerleştirilmesi bence gerçekten önemli.
Holger Reibiger & Marigo Kehoe
The Wheel of Time 2. sezonda yeni yerleri ve grupları tanıtıyor, bölümler boyunca çıtayı yükseltiyor ve gerilimi sürdürüyor. Yeni sezonda Kanalcıların güçlerini çevreleyen görsel efektler kitap açıklamalarına daha yakın olacak şekilde değiştirilmiş ve örgüye daha fazla ayrıntı ve renk eklenmiş. Yapımcılar Holger Reibiger ve Marigo Kehoe anlatıyor.
Geniş bir oyuncu kadrosuyla iddialı mekânlarda dizi çekiyorsunuz. Dışarıdan bakınca her şey çok karmaşık görünüyor, çekimi özellikle zorlayan sahneler var mıydı?
Marigo Kehoe: Bir değil, birçok sahne vardı. (Gülüyor) Her sahnenin kendine göre zorluğu var, ne olursa olsun. Mekân, kostüm, gösteriler, görsel efektler… Yaklaşımımız şu; sahnelere bakıyoruz, dizi sorumlusuyla bir ekip halinde tartışıyoruz. Yazarlarımız ve görsel ekibimizle onu nasıl çekeceğimize karar veriyoruz.
Holger Reibiger: Evet, çekilmesi gereken pek çok zorlu sahne vardı. Sanırım 2. sezonun ilk iki bölümünü zaten izlediniz. Yani ikinci bölümde büyük bir savaş var, Brunsmil’de.
Evet izledim, gerçekten destansıydı.
H.R: Altı kamerayla çekilen ve aylarca provası yapılan bir gösteri sahnesiydi bu. Bunların hepsi artı kostümler! Kostüm, gösterinin tadını iki katına çıkarıyor.
M.K: Böyle bir şeyi çekime hazır hale getirmek büyük bir iş ve öncesinde de büyük bir hazırlık gerektiriyor. Ayrıca sette görsel efekt süpervizörleri sonradan bir şeyler koyacaksak, ki bunu yapıyoruz- koreografiyi doğru şekilde yaptığımızdan ve doğru şekilde çektiğimizden emin olmak için onu izliyorlar.
Evet, kesinlikle. Çok etkileyici, bunun için teşekkür ederim çünkü dizinize bayılıyorum. Peki, sizin gibi perde arkası kahramanları için 2. sezon ne anlama geliyor?
M.K: Sanırım ikinci sezonun olmasından gurur duyduk. Sezonun bir parçası olmak ve bu dünyayı yaratmak gurur verici. The Wheel of Time büyük ölçekli bir gösteri. Ve hepimiz yaptığımız işe tutkuyla bağlıyız.
Yeni bir sezona başlamadan izleyicilerin diziye devam etmesini sağlama düşüncesi içinizde baskı oluşturuyor mu?
H.R: Her zaman. Seyircinin daha önce görmediği güzel bir şey yaratmak istiyoruz. Tabii ki her şey tepeden başlıyor. Yani dizi sorumlusu, Amazon’un memnun olduğu ve izleyicinin de memnun olacağı bir şeyler yaratmak istiyor. Bir de unutmamak lazım ki çok büyük bir hayran kitlesine sahibiz, bu haklı olarak öyle.
Kitaplardan gelen ve bu dünyayı hiç bilmeyen yeni izleyici kitlemiz de var. Bu da denge.
Ancak kitaplara pek çok selam var çünkü yazar ekibimizin tamamı kitapların büyük hayranı. İşte bu hokkabazlık, eğlence sağladığımızdan emin olmak insanları karakterlerimizle birlikte bir yolculuğa çıkarıyor. Bu sezon karakter odaklı bir sezon. Evet, gerçekten farklı.
Dizi üçüncü sezonu için de onay aldı, hatta ikinci sezon yayınlanmadan önce aldı bu onayı. The Wheel of Time’ın uzun hikâyesine bakıldığında kaç sezon daha devam etmesi planlanıyor?
M.K: Amazon’a sormak lazım. Bilmiyorum. 14 kitap var.
H.R: Bu açıkça bir Amazon sorusu. Kesinlikle. Parmaklarımızı çapraz tutuyoruz. Herkes bizim kadar seviyor. Devam edeceğimizi umuyoruz.
Bu röportaj, Episode’un 51. sayısında yayımlanmıştır.