Furkan Andıç: “39 Derecede Aşk, izleyiciye tanıdık ama bir o kadar da yenilikçi bir deneyim sunuyor”
Furkan Andıç, 39 Derecede Aşk filminde İzmirli müzisyen Fatih karakteriyle izleyiciyi içten bir hikâyeye davet ediyor. Filmde zıt kutupların aşkını keşfeden Andıç, “Fatih’in sakinliği ve yaşam biçimi İzmir’in enerjisini birebir yansıtıyor. Bu hikâye, hem kahkaha hem duygusal anlarla izleyiciyi saracak,” diyerek filme olan bağlılığını dile getiriyor.
39 Derecede Aşk röportajlarına buradan ulaşabilirsiniz.
39 Derecede Aşk, Amerikan romantik komedilerinin matematiğinde ama bir yandan da aşırı bizden olmuş. Prime Video sayesinde de dünyaya açılacak bir iş aynı zamanda. Heyecanlı mısınız?
Kesinlikle! 39 Derecede Aşk, izleyiciye tanıdık ama bir o kadar da yenilikçi bir deneyim sunuyor. Prime Video aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki seyircilere ulaşacak olması, hem Türk hikâyeciliğini göstermek hem de bizim gibi yerel dokularla zenginleşmiş bir işin uluslararası boyutta karşılık bulup bulmayacağını görmek açısından oldukça özel. Bu projenin bir parçası olmak gurur verici.
Furkan Andıç: Kumru ve Fatih’i özel kılan şey, tamamen zıt kişiliklere sahip olmalarına rağmen birbirlerinden öğrenmeye açık olmaları. Hayata bakış açıları ve yöntemleri ne kadar farklı olsa da aralarındaki çekim ve birbirlerini dönüştürme güçleri hikâyeyi özel kılıyor.
İzmirli, müzisyen olan Fatih’i canlandırmak size neler hissettirdi? Müziğe ilginiz karakterinizi anlamada yardımcı oldu mu?
Fatih’i canlandırmak benim için hem keyifli hem de öğretici bir deneyimdi. Müziğe ilgim kesinlikle karakteri anlamamda önemli bir köprü oldu. Fatih, hayatı geldiği gibi kabul edebilen, o şekilde yaşayabilen bir karakter. O, müziği bir araçtan çok yaşam biçimi olarak görüyor bence. Bu içsel motivasyonu anlamaya çalışmak ve onun yolculuğunu canlandırmak benim için oldukça keyifliydi.
Fatih gibi doğma büyüme İzmirli bir karakterin sakinliği ve rahatlığı, sizin gerçek hayattaki kişiliğinizle benzer mi? İzmir’in bu hikâyeye kattığı enerji hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle Fatih’le kendi kişiliğim arasında bazı benzerlikler buluyorum. İzmir’in temposu ve insanların hayata bakış açısı beni her zaman etkilemiştir. Şehir, hikâyeye doğal bir sakinlik ve sıcaklık katıyor. Fatih’in karakterindeki huzur ve kendi bildiği yoldan gitme hali, İzmir’in enerjisini birebir yansıtıyor. İzmir’i bir karakter gibi hissetmek ve onunla uyumlanmak çok kolay oldu.
Furkan Andıç: 39 Derecede Aşk, izleyiciye tanıdık ama bir o kadar da yenilikçi bir deneyim sunuyor.
Sizin gözünüzde Kumru ve Fatih’i bir çift olarak bu kadar özel kılan şey ne? Seyircilerin onların ilişkisini izlerken neler hissedeceğini düşünüyorsunuz?
Kumru ve Fatih’i özel kılan şey, tamamen zıt kişiliklere sahip olmalarına rağmen birbirlerinden öğrenmeye açık olmaları. Hayata bakış açıları ve yöntemleri ne kadar farklı olsa da aralarındaki çekim ve birbirlerini dönüştürme güçleri hikâyeyi özel kılıyor. Seyirciler, bu iki karakterin ilişkisini izlerken hem kendi ilişkilerinden kesitler bulacak hem de onları kahkahalarla ve zaman zaman duygusal anlarla takip edecek.
İzmir sokaklarında çekim yapmak nasıl bir deneyimdi? Fatih’in bu şehre bağlılığı sizin ona bağlanmanızı kolaylaştırdı mı?
İzmir sokaklarında çekim yapmak, sadece iş açısından değil, ruhen de çok tatmin edici bir deneyimdi. Şehir, insana kendini rahat hissettiren bir enerji veriyor ve bu, çekimlerde çok işime yaradı. Fatih’in İzmir’e olan bağlılığını hissetmek, benim de ona bağlanmamı kolaylaştırdı. İzmir’i hikâyenin bir parçası değil, bir karakteri olarak görmek işimi çok daha anlamlı hale getirdi.
Sakin bir müzisyen ile hırslı bir avukatın aynı arabada yaşadığı maceraları oynarken en çok zorlandığınız ya da keyif aldığınız sahne hangisiydi?
Bu iki zıt karakterin dinamiğini yaşamak hem keyifli hem de zorlayıcıydı. Özellikle araba sahnelerinde mizah ve duyguyu aynı anda dengelemeye çalışmak, özellikle Cem Davran gibi usta bir oyuncuyla aynı arabada olunca beni zorladı diyebilirim. Gülmekten defalarda çektiğimiz sahneler hatırlıyorum. Filme kesinlikle çok şey kattı, onunla çalıştığım için çok mutluyum. Ayça ile çalışmak ve sahneleri birlikte geliştirmek de çok keyifliydi; birlikte çalışmayı özlemişim. En keyif aldığım sahne sanırım Cem abi, ben ve Ayça’nın teknedeki sahnesiydi.