Rachel Brosnahan: En Büyük Ödül, Yaptığınız İşin Sevildiğini Görmek
[highlight]Amazon’un başarısı muhtemelen kendileri için de sürpriz olan dizisi The Marvelous Mrs. Maisel‘in yıldızı Rachel Brosnahan, dizinin geçtiği 50’li yıllardan günümüze kadınlar üzerindeki baskıların hâlâ sürdüğünü söylüyor. Canlandırdığı Midge Maisel karakteriyle kendini özdeşleştiren aktris, “Midge kesinlikle çok güçlü, kendine güveniyor ve korkusuz. Umuyorum onun bazı özelliklerini kendime uyarlayabilmişimdir,” diyor…[/highlight]
Rachel Brosnahan adına muhtemelen House of Cards döneminden aşina olmalısınız. Geçen yılın sürpriz dizilerinden The Marvelous Mrs. Maisel ile büyük çıkış yapan aktris, ilk kez bir komedide rol olarak oyunculuktaki iddiasını da kanıtladı. 50’li yılların Amerika’sında bir ev kadınından stand-up sanatçısına dönüşen Mrs. Maisel karakterini canlandıran Brosnahan, ilk sezondaki performansıyla Altın Küre’de Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Aktris, “Gerçek anlamda kan, ter ve gözyaşının tanınması, çok tatlı bir duygu ama yaptığımız işin insanlar tarafından sevildiğini görmek, işte en büyük ödül bu,” diyor…
Çeviri: Sena Özkurt
50’lerde geçen bir öykü olmasına rağmen dizinin günümüzle çok tanıdık bir yönü var. Yapımcılar Amy Sherman-Palladino ve Dan Palladino’nun yaptıkları, dizinin zamanımıza da uygun olmasını nasıl etkiliyor?
Sanırım kadınların savaş verdiği alanları yansıtması açısından alaka kurulabilir. O dönemde kadınlar ikinci sınıf vatandaş konumundaydı ve kadınların komik olmadığı, olamayacağı düşünülüyor, onlardan belli bir kalıba uymaları, tutkuları için özür dilemeleri bekleniyordu. Bu tür şeyler günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyor ve bütün kadınlara tanıdık geliyor. Amy ve Dan, bu soruna daha yeni bir şekilde bakmayı tercih ettiler. Ayrıca temelinde hikâye, bir kadının sahip olmadığını düşündüğü kendi sesini bulmasıyla ilgili. Bunun aynısı da şu anda ülke çapında ve hatta tüm dünyada gerçekleşiyor.
Bir röportajınızda, daha önce komik olmadığınızın söylendiğini okudum.
Bu mezar taşımda da yazacak; “Bir zamanlar komik olmadığı söylendi…”
Teşekkürler internet…
Mantık çerçevesinde nasıl dile getirebilirim bilmiyorum ama bunu daha yeni fark ettim: Gençken ve kim olduğumu, güçlü yönlerimi öğrenmeye çalışırken, deneme çekimlerinde çok sayıda “Yeterince komik değil. Sitcomlar için uygun değil,” geri bildirimini aldım. Sanırım bir yerden sonra da bu tür deneme çekimlerine girmeyi bıraktım ve daha güçlü olduğunu düşündüğüm yönlerime odaklandım. O yüzden teklif geldiğinde komediye yaklaşmak konusunda çok tedirgindim. Bunu içselleştirdiğimi düşünüyorum ama öncesinde kendimi bu konuda kısıtladığım için çok kızıyorum. Çünkü gerçekten çok öğretici ve önemli bir deneyim oldu.
“Umarım Midge’in bazı özelliklerini kendime uyarlayabilmişimdir”
İlk sezonda yapmaya fırsat bulamadığınız ama 2. sezonda yapmayı dilediğiniz şeyler var mı?
Yeni sezonda keşfetmek için sabırsızlandığım konulardan biri, Midge’in üç farklı dünyasının birbiriyle çatışmasrı. Midge, bir anne, bir kız, bir eski eş ve ilk sezonun sonundan itibaren de artık çalışan bir kadın. Sevdiği bir işi var ve bir stand-up sanatçısı olarak da kendini yetiştiriyor. Her ne kadar bütün bunları dengelemeye çalışmasını izlemek istesem de bence bu üç dünyanın her birine teker teker ne kadar kendisini adarsa, özellikle de iş ve stand-up gösterilerine, hayatının diğer alanlarında biraz dengesizlik oluşabilir. Bunun nasıl çözümleneceğini görmek için sabırsızlanıyorum.
İlk sezondan nasıl bir deneyim kazandınız?
Belki de hayatımda hissetmediğim kadar cesur olmayı öğrendiğimi düşünüyorum. Midge kesinlikle çok güçlü, kendine güveniyor ve korkusuz. Gündelik hayatta öyle birini bulmak çok kolay değil. Ve umuyorum ki 2. sezona da geçerken onun bazı özelliklerini kendime uyarlayabilmişimdir. Yeni sezona başlarken hem az hem de çok baskı var üzerimde. İzleyicilerin diziye verdiği tepkilerden çok memnunuz ama bir yandan da 2. sezonu geçen sezondan daha iyi yapmaya çalışıyoruz.
“Sınırları daha da zorlamak için heyecanlıyız”
Baskıyı hissediyor musunuz?
Biraz ama bu motive de ediyor. Güzel bir baskı; sadece insanların yaptığınız sanatla etkileşime girdiğini fark ettiğinizde oluşacak türden. Hem onları hem de kendimizi hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz. Bu konuda iyi iş çıkardığımızı düşünüyorum. Sınırları daha da zorlamak için heyecanlıyız.
Peki ya ödüller sizin için ne anlam ifade ediyor?
Herkesin sıkı çalışmasının ve gerçek anlamda kan, ter ve gözyaşının tanınması, çok tatlı bir duygu. Ödüller harika ama aslında sanıldıklarından daha az önemliler. Daha önemli olan ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan şey, dizinin çok daha fazla insana ulaşmış ve onları etkilemiş olması. Ödüller de doğru yolda olduğumuzun göstergesi. Böylece daha uzun süre çalışabiliyoruz ve sevdiğimiz işi yapmış oluyoruz. Elbette ödüller bir onur ama en havalı kısmı, özellikle genç kadınlardan ama aynı zamanda kızları veya eşleriyle diziyi izlemeye başlayan, zamanla diziye bayılan erkeklerden duyduğumuz övgüler. Yaptığımız işin insanlar tarafından sevildiğini görmek güzel bir duygu. En büyük ödül bu…
İlk sezona dönüp baktığınızda en çok gururlandığınız an hangisi?
7. bölümde Sophie Lennon’ın muhteşem sahnesine gönderme yapan bir setimiz vardı. Amy ve Dan’le konuşurken o sahnenin Midge’in gerçek bir komedyen olarak kendini bulmasıyla ilgili olduğunu düşünmüştük. Kendi dürtüleriyle bilinç akışını daha derli toplu bir hale getirip ne tür bir komedyen olması gerektiğini keşfetmeyi başarmıştı. İzleyiciyle etkileşime girmesi ya da ne söyleyeceğini kağıtlara yazarak haliyle doğal akışından uzaklaşması arasında tercih yapmıştı. Sahnede kendimi daha rahat hissettiğimi ve komedinin teknik kısmını zaman geçtikçe daha iyi öğrenmeye başladığımı fark etmiştim. İzleyicilere bakarak, bu işte beraber olduğumuzu hissettim ve belki de ilk kez her şeyin yolunda olacağını gördüm. Bunun Midge ve kendimle ilgili paralel bir macera olduğunu fark ettiğim ilk yerdi. Ve çok havalı bir andı.
Variety’den kısaltılarak alınmıştır…