Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Black Mirror: Aynadaki Yansımanın Gölgesinde | Özgür Yılgür
Dizi alanında uygulaması en zor türlerden birinin bilim kurgu olduğunu düşünüyorum. Bilimsel yönüyle dolu, kurgusuyla ikna edici, izleyene farklı bir bakış açısı sunabilen ya da geleceğe ışık tutabilen bir hikâye yaratmak oldukça zor bir konu. Hele ki bunu uzun bir yayın periyodu içerisinde mümkün kılmak hiç de kolay değil. İşin fantezi ve macera kısmını bir kenara bıraktığımızda; mevcut sistemi, politikayı ya da doğrudan bireyi eleştiren yapımların, her türden dizi izleyicisini memnun etmeyeceğini de hesaba katalım. Fakat bilim kurgu ve distopya üzerine başarılı diziler hiç yok dersek büyük bir hataya düşmüş oluruz. Hele ki Black Mirror gibi bir yapım varken!
İki yıllık uzun bir aranın ardından ekranlara geri dönen Black Mirror’ın üçüncü sezonu kısa sürede büyük ses getirdi. Yeni sezona hayran kalanlar kadar, dizinin esaslarından koptuğunu eleştirenler de var. Her bölümünde farklı bir distopya hikayesini ele alan dizinin yeni sezonundaki artı ve eksilerden bahsetmeden önce, Black Mirror hakkındaki bilgilerimizi raflardan çıkartmamız gerekiyor.
İlk olarak 2011 yılında yayınlanan Black Mirror, her bölümünde farklı bir hikâyeyi ele alıyor. Dizi; teknolojinin kontrolsüz gelişimi, adalet sistemi, toplumsal yozlaşma vb. konuları işliyor. Ancak bu distopya öyküleri gücünü macera unsurundan değil, sert eleştiriler ve ciddi uyarılardan alıyor. Her bölümünde ele aldığı konunun özünde kendini tüketmeye ve statü kavgalarına kaptırmış, duygularının köreltmiş insanoğlunun bir portresini çiziyor. Daha ‘The National Anthem’ isimli ilk bölümüyle, bu günlerde bol bol önümüze serilen siyasi skandalların yol açabileceği olayları işliyor Black Mirror. Sosyal medyada insanların gündemi anlık ve umursamaz bir şekilde değerlendirmesinin altı, çarpıcı bir şekilde çiziliyor bu bölümde. Her ne kadar “aşırıya kaçmış” gibi eleştiriler alsa da, bu gün yaşansa hiç şaşırmayacağımız ve ertesi hafta yeni bir skandalla unutacağımız bir olayı yansıtıyor bize ayna. Black Mirror diğer bölümleriyle de gerçekleşmesi muhtemel olan olayları bizlere yansıtmaya devam ediyor. Bununla birlikte, televizyondaki yetenek yarışmalarından tutun, modern kölelik kavramına, sosyal medyanın insan üzerindeki uyuşturucu etkisinden, duyguların boşaltılmasına ve siyasi seçim kampanyalarındaki şaklabanlıklara kadar birçok konuyla ilgili problemleri var dizinin. Bu problemini ise sert bir dille anlatmaktan çekinmiyor.
Black Mirror, ilk iki sezonu ve bir özel bölümüyle, uzunca bir süre İngiliz kanalı Channel 4’da yayınlandı (aynı kanalda ülkemizde Biri Bizi Gözetliyor olarak bilinen Big Brother isimli programın yayınlanıyor olması enteresan bir ironi). Diziyi sıkı takip edenler üçüncü sezonun altı bölüm olacağını ve son dönemlerin en başarılı yayın platformu olan Netflix tarafından yayınlanacağını öğrenince çok sevinmişti. Ancak bu transfer, Black Mirror’ın DNA’sına bir parça Amerikan kodu işlenmesinin de önünü açmış gibi gözüküyor.
Bu değişim ilk bölümden hissedildi zaten. ‘Nosedive’ izleyicilerin çoğu tarafından beğenilse de benim biraz mesafeyle yaklaştığım bir bölüm oldu. Kabul etmeliyim ki bölümün ilk yarısında sosyal medya distopyası çarpıcı bir şekilde işlenmiş. Elinizdeki akıllı telefondan bir anda iğrenir hale geliyorsunuz. Zaten bazı tutumlarınızdan ve davranışlarınızdan iğrenmenizi sağlayan bir anlatım tekniği var Black Mirror’ın. Ancak bölümün devamında ve finalinde yaratmak istenen etki sağlanamıyor, dibe vurma hissi tam anlamıyla hissedilemiyor. Kısacası ‘Nosedive’, finaliyle aynayı kıramıyor.
Sezonun ikinci bölümündeyse hikayenin çekirdeğine son dönemlerde sıkça duyduğumuz sanal gerçeklik teknolojisini oturtuyor dizi. Sıradan bir bilim kurgu/gerilim bölümü gibi gözükse de, yalnızlık ve sosyal fobiler üzerinden yaptığı göndermelerle dikkat çekiyor ‘Playtest’.
Bana kalırsa bu sezonun en başarılı bölümlerinden biri olan ‘Shut Up and Dance’, finaline kadar soru işaretlerini sinsice işliyor dimağınıza. Sanal sızıntıların sıklıkla karşımıza çıktığı bu günlerde, konuyu siyasal değil de bireysel yönünden ele alıyor bölüm. Finale kadar enteresan bir bağ kurduğunuz, yaptığı hataları olağan karşıladığınız karakterler, final anında bizi şoka sokuyor. Black Mirror, tıpkı bölümdeki karakterler gibi bizi de troll’lüyor.
Dördüncü bölümde homofobi ve toplumsal baskılara, beşinci bölümdeyse savaştan rant sağlayan şirketleri ve ırkçılığı merkezine oturtuyor dizi. Bu iki bölümde mesajını vermeyi başarsa da sonunu iyi getiremiyor Black Mirror. Üçüncü sezonun son bölümü olan ‘Hated in the Nation’ ise Black Mirror tarihinin en etkileyici bölümlerinden biri bana kalırsa. “Arılar ölürse kısa sürede insanlığın da sonu gelir,” teorisinden yola çıkarak oluşturulan hikaye, yine sıkı bir sosyal medya distopyasına bağlanıyor. Sadece doğayı değil duygularını da tüketen insanlığa kırmızı kart gösteriyor Black Mirror. Öte yandan bilim kurgu, distopya, polisiye ve gerilimi bir arada sunuyor izleyicisine ‘Hated in the Nation’. Dolayısıyla hikâyesi gibi etkileyici bir seyir zevki sunuyor.
Dizinin üçüncü sezonu genel olarak başarılı olsa da Black Mirror, karanlık atmosferinden bir miktar kaybetmiş. Yer yer sönük kaldığı ya da temposuyla yorduğu bölümler var. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Black Mirror şu an gündemdeki diziler arasında punk tavrına sahip tek yapım! Hala sisteme, topluma, siyasete, teknoloji kullanımına ve bireylere nokta atışı eleştirilerde bulunuyor. Hiciv sanatını ustaca kullanıyor. Anlattığı hikayelerde değindiği noksanların birçoğu zaten hayatımızda olan şeyler. Bu noksanlara karşı bir önlem alamazsak, karşılaması zor problemlerin bizi beklediği konusunda uyarıyor kara ayna. Kısacası bir uyandırma alarmı görevi üstlenmeye devam ediyor Black Mirror. Diziyi izleyenlerin zaten malumudur, ancak izlemeyenler için şunu söylemeliyim; Black Mirror’ı izlerken günlük alışkanlıklarınızdan bazılarını değiştirmek zorunda hissedeceksiniz.
Son olarak hatırlatmakta fayda var, yeni sezonu için yıllarca beklememiz gerekmiyor. Dördüncü Black Mirror sezonu 2017 yılında izleyiciyle buluşacak. Yine altı bölümden oluşacak olan dördüncü sezon, Netflix platformunda izleyicilere sunulacak.