Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Sean Connery: Unutulmaz 10 Filmi
Sinema ve tiyatro tarihinin efsanevi figürlerinden, büyük oyuncu Sean Connery iki gün önce (31 Ekim 2020) 90 yaşında aramızdan ayrıldı. 1930 yılında Birleşik Krallık’ta doğan Sean Connery, kariyeri boyunca birçok önemli filmde unutulmaz performanslar sergilemişti. Ekip arkadaşımız Diren Özün, NME‘den Mark Beaumont‘un en iyi 10 Sean Connery filmini derlediği listeyi sizler için, yeni bilgiler de ekleyerek, Türkçe’ye çevirdi.
10. Murder on the Orient Express (1974)
Agatha Christie’nin aynı adlı romanından uyarlanan ve senaryosunu Paul Dehn’in yazdığı filmin yönetmen koltuğunda Sidney Lumet var.
Albert Finney, Lauren Bacall, Ingrid Bergman, John Gielgud, Anthony Perkins ve Vanessa Redgrave gibi ağır isimlerin olduğu filmde Sean Connery, Amiral Arbuthnot rolüyle dikkatleri üstüne topluyor. Connery, filmin her sahnesindeki göz alıcı karizması, tehditkârlığı ve ihtişamın eşiğindeki palabıyığıyla bu ışıltılı kadroda bile sivriliyor.
9. The Rock (1996)
Yönetmen Michael Bay‘den gürültülü patlamalar ve çılgın hikayeler bekler ancak aksiyonun arkasında nadiren yeterli bir karakter çalışması bulursunuz. Tam da bu nedenle Connery’nin, Alcatraz’dan kaçan tek mahkum olan ve şimdi Ed Harris’in canlandırdığı hain çılgın askerin San Francisco’ya yönelik sinir gazı saldırısını durdurmak üzere Nicolas Cage’in canlandırdığı cesur kimyacıyla beraber hapishaneye gizlice geri dönmekle görevlendirilen Mason rolü onun en dikkat çekici performansları arasında… Çünkü filme derinlik katıyor.
8. Finding Forrester (2000)
Sean Connery, son dönem rollerinin çoğunda yaşlı akıl hocalarını ve baba figürlerini canlandırıyordu. Bunların en iç açıcı olanlardan biri, umut vaat eden genç bir yazar için yaratıcı bir rehber haline gelen ve J.D. Salinger’den esinlenerek yaratılmış, endişeyle dolu, münzevi yazar William Forrester’dı. Sert ve sorunlu Forrester’ın kalbini bulmak, Connery’nin kariyerindeki en incelikli ve becerikli işlerden biriydi.
7. From Russia With Love (1963)
1962 tarihli ilk Bond filmi Dr. No‘da Connery gizemli alfa erkek casus James Bond‘u hayata geçirirken, bir yıl sonra çıkan bu ikinci Bond filmi serinin formülüne son rötuşlarını vererek gerçek hayattaki Soğuk Savaş gerilimlerine ilk göndermeleri yapmıştı. Teçhizat bakımından kısıtlıydı ve bu durum Connery’nin, özellikle de Robert Shaw ile Şark Ekspresi’ndeki efsanevi dövüş sahnesinde, filmin hem ender hassasiyetlerini hem de kaçınılmaz vahşetlerini yansıtmasını sağladı.
6. The Name Of The Rose (1986)
Bu film, İtalyan yazar Umberto Eco’nun aynı isimli romanından sinemaya uyarlandı. Yönetmenliğini Jean-Jacques Annaud‘un üstlendiği film, İtalya, Fransa ve Almanya ortak yapımı. 1327 yılında geçen filmde Rahip William rolüyle Sean Connery, uzak bir manastırda bir dizi gizemli cinayete tanık oluyor.
5. Indiana Jones and the Last Crusade (1989)
Kariyerinin ortalarında Connery, yıldız olmanın getirilerini görmeye başlamıştı. Öyle ki 1991’de Robin Hood: Prince Of Thieves‘te iki günlük çalışma ve iki dakikalık ekran süresi için 250 bin dolar aldı; aldığı bu parayı ise doğrudan hayır kurumuna bağışladı… Steven Spielberg’in Indiana Jones serisinin bu üçüncü filminde Indiana Jones’un babasını canlandırdığı anahtarı rolüyse, Harrison Ford’la olan kimyası sayesinde epey espriliydi ve Connely, keyifli vakit geçiriyordu.
4. The Hunt For Red October (1990)
Beklenmedik şekilde rotasını ABD’ye çeviren Rus nükleer denizaltısı kaptanı Marko Ramius rolünde belki en görkemli performansını sergileyen Sean Connery, bu filmi şimdiye kadarki en gergin ve en başarılı Tom Clancy uyarlaması yapmıştı. Filmin draması, Ramius’un bilinmez niyetinde yatıyordu; ABD’ye saldıracak mı yoksa sığınacak mı? Connery, bu gerginliği bir anlaşılmazlık üzerine bir ustalık dersiyle vermişti.
3. The Man Who Would Be King (1975)
Rudyard Kipling‘in 1888 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan bu macera filminin yönetmenliğini John Huston üstleniyordu. Filmin başrollerinde Sean Connery ve Michael Caine vardı. Connery ve Michael Caine, 1954’te South Pacific oyunu için çıktıkları turneden beri yakın arkadaştı. İki eski askerin, Connery’nin tanrı sanıldığı Kafiristan’a destansı yolculuğunu anlatan The Man Who Would Be King‘i müthiş bir uyarlama kılan da ikilinin samimi dostluğuydu.
2. The Untouchables (1987)
Brian De Palma’nın yönettiği mafya filminde Robert De Niro’nun Al Capone’unu alt etmek için Kevin Costner’ın canlandırdığı Eliot Ness’le güçlerini birleştiren İrlanda kökenli Amerikalı polis Jimmy Malone’u canlandıran Connery, bu rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar kazandı.
1. Goldfinger (1964)
Tipik Bond. Goldfinger, 1964 tarihli bir James Bond filmi ve serinin üçüncüsü… Oddjob’un melon şapkasından geri vitese almadan önce iki kez düşünmeniz gereken Aston Martin’e, Gert Frobe’nin filme adını veren kötü karakterinden onun altına bulanmış kurbanlarına Bond dünyasıyla ilgili lezzetli her şey bu filmde toplanmıştı. Connery’nin popüler sinemanın en ikonik sahnelerinden birinde, en müstehcen bölgesine doğru ölümcül bir lazer ışını yaklaşırken bile, için için yanan bir özgüvenle çılgınlığın yolunu tuttuğu filmdi.