Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Furkan Andıç’ın Yer Aldığı ’39 Derecede Aşk’ın Fragmanı Yayınlandı
Dizi Sektörü İçin Birkaç Yeni Yıl Hayali
Dizi sektöründe bir yılı daha geride bıraktık. İnsan her sene başında acaba bu sene hayatta farklı şeyler (iyi anlamda) olur mu diye bekliyor, eh bize de umut gerek. Ama sistemler, devletler ve sermaye yeni yeni yöntemlerle biz canlıların yaşamını öğüterek varlığını sürdürmeye devam ediyor. “Amaaan sanki biz bilmiyoruz!” ya da “Karamsarlığa doyduk, bir de sen başlama!” diyebilirsiniz. Merak etmeyin, ben buraya güzel hayaller kurmak için geldim. Öğütülmemek, sömürülmemek, varlığımıza ve emeğimize değer kazandırmak için güzel, gerçekçi, nefes aldırıcı hayaller…
Düşünsenize 2022’de dizi sektöründe daha önce görülmemiş bir örgütlenme girişimi başlıyor. Oyuncular ve set işçilerinin ardından senaristler, yönetmenler, dizi müzisyenleri önce kendi çevrelerinde sendikalaşıyor. Birer birer kurultaylarını yapıp bundan sonra görünmez emeklerini görünür kılma şiarıyla yola çıkıyorlar. Herkes yol almaya o kadar odaklı ki bütün bu sendikalar, bir yıla kalmadan konfederasyon olma yolunda karar alıyorlar. Artık tek yumruk olarak mücadele edecekler. İlk olarak senaristlerin ve dizi müzisyenlerinin de çalıştıkları süre boyunca yapımcılar tarafından sigorta primlerinin ödenmesi, emeklilik ihtimallerinin artırılması ve devletten ücretsiz sağlık hizmeti alabilmeleri için girişimlerde bulunuluyor. Daha sonra dizi sektöründe çalışan herkesin çalışmadıkları sürelerde de ücretsiz sağlık hizmeti alabilmesi, emeklilik için geriye dönük uygun primlerle borçlanabilmesi için model oluşturulmaya başlanıyor.
Sette çalışanların “yüksek riskli meslekler” sınıfına alınması için Meclis’teki tüm partilerle ve bakanlıkla lobi faaliyetleri yürütülüyor, sonuç alınamadığı takdirde konfederasyon üyeleri bir çağrıyla greve gidiyor.
Büyük dizi sektörü grevi devam ederken boş durulmuyor. Yapımcıların, bünyelerinde çalıştırdıkları kültür-sanat emekçilerinin gelmiş ve gelecek tüm telif haklarına el koyduğu, hem anayasaya hem FSEK’e hem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere hem de sözleşme hukukuna aykırı olarak dayatılan “kelepçe sözleşmeler” masaya yatırılıyor. Sözleşme serbestisi ilkelerinin kötüye kullanımı Kültür Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Meclis gündemine getiriliyor. Barolarla işbirliği yapılarak dizi sektöründeki telif hukuksuzlukları belli başlı maddeler halinde belirlenip kamuoyuyla ve sektör bileşenleriyle paylaşılıyor. Sendikalar ve meslek birlikleri bünyesinde dizi sektörü emekçileri için meslek içi eğitimler başlatılıyor.
Anayasa, FSEK, İş Kanunu, İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Kanunu ışığında set işçileri, oyuncular, senaristler, yönetmenler, dizi müzisyenleri hukuki hakları konusunda donanımlı hale geliyorlar. Bu meslek içi eğitimler düzenli oluyor. Bu sayede hem sektöre yeni katılanlar bu eğitim sirkülasyonu sayesinde daha korunaklı hem de sektörde daha tecrübeli olanlar güncellenen uygulama, kural ve haklarını gözden kaçırmadan öğrenmiş oluyorlar.
“Toplu hak yönetimi” kavramı sektör bileşenlerine hakkıyla anlatılsın diye, sektöre bağlı meslek birlikleri bir araya geliyor. Şimdiki iktisadi sistemde düzenli gelir sağlaması mümkün görünmeyen özellikle eser sahibi emekçilerin, düzenli telif kazanabilmesinin önce sektör paydaşlarına sonra kamuoyuna anlatmanın hayati önemi üzerinde duruluyor ve bu çerçeve sağlam bir söyleme oturtuluyor. “Toplum hak yönetimi” denen sistemin bu zaruret ve söylem içerisinde en doğru şekilde nasıl anlatılacağına dair projeler ortaya çıkıyor ve bir yol haritası belirleniyor. Meslek birliklerine henüz üye olmamış ya da üye olmasına rağmen gidişattan haberdar olmayan eser sahibi emekçilere, hem yurtiçinden hem de yurtdışından telif toplamanın ve hak sahiplerine dağıtmanın nasıl bir sistem olduğu, nasıl hayata geçeceği ve geçtiği takdirde hayatlarını nasıl iyileştireceği sık ve düzenli aralıklarla anlatılarak sınıfsal bir telif bilinci ve “toplu hak yönetimi” talebi oluşturuluyor.
Dizi sektörünün yurtiçi ticari hacminin ve ihracat hacminin, sektör emek ve meslek örgütlerinin talebi ya da iştirakiyle bağımsız bir kurum tarafından ölçülmesi için çalışma başlatılıyor. Buradan çıkan rakamlar üzerinden sermayedarlara, emekçilere ödenen telif ve çalışma ücretlerinin pazarlığı için baskı yapılmaya
başlanıyor. Özellikle eser sahiplerinin aslında bu rakamların yüzde kaçına ortak olduğu ama uygulamadaki ücretlerin bahsi geçen yüzdelerin ne kadar uzağında olduğu grafik, çizelge ve görsellere dökülerek çok büyük bir basın toplantısıyla ifşa ediliyor.
Reji ve senaryo ekiplerindeki ilişkiler, sendikalar tarafından meslek içi düzenlemeler yapılmak üzere gündeme getiriliyor. Anayasa, İş Kanunu, İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Kanunu gibi temel hukuki metinlerden yola çıkılarak bu tarz ekipler içindeki işbölümleri, ödeme düzenleri, ekip şeflerinin mesuliyetleri, iş yönetimi esnasındaki mobbingler, olası hak kayıpları, ekip içi ilişkiler ayrıntılı şekilde irdelenip mesleki sorunların çözümüne yönelik bir mevzuat oluşturuluyor. Bu mevzuatın hukuki açıdan bağlayıcı olabilmesi için hükümetle görüşmeler başlatılıyor.
Bu yazı, Episode’un 30. sayısında yayımlanmıştır.