‘Sherwood’: Margaret Thatcher İngiltere’sine ve Büyük Madenci Grevine Uzanan Politik Bir Suç Draması
Yayın hayatına 2020 itibarıyla başlayan GAİN, alternatif içerikleriyle kendine farklı bir izleyici kitlesi edindi. Kataloglarında bulunan 10 Bin Adım, Hamlet, Ayak İşleri ve Dünya Bu gibi kalıpları kıran ve “total”e hitap etmeyen yerli seriler, bilhassa “indie” işlerden hoşlanan izleyiciler tarafından sevildi.
Aynı zamanda yeni nesil video içerik üreticilerini de destekleyen GAİN, bu şekilde diğer platformlardan ayrışmaya da dikkat etti. Bu doğrultuda da kataloglarını çeşitlendirmek için BBC Studios ile işbirliğine gittiler. İngiliz devi BBC Studios ile yapılan anlaşma neticesinde de kalitesiyle fark yaratan birinci sınıf drama markası BBC First’ün serileri GAİN kataloğuna eklendi.
Özellikle Time, Guilt, MotherFatherSon, Top of the Lake, Les Misérables gibi nitelikli dramaların paylaşıma açılmasıyla kataloğunu büyüten platform, özgün yayın politikasını ve ağını da geliştirdi. Oyun yazarı ve senarist James Graham’ın yarattığı Sherwood serisi de kataloğa eklenen bir başka incelikli drama.
Graham ismini X+Y, Quiz ya da Brexit: The Uncivil War’dan biliyor olabilirsiniz. Ancak kendisi esasen drama kodlarını çok iyi bilen tiyatro kökenli bir yazar. Tiyatronun sinemaya armağan ettiği aykırı yeteneklerden Martin McDonagh’a benzer bir yoldan ilerleyen Graham, yeni nesil İngiliz politik tiyatrosunun günümüzdeki etkinliğine katkı sağlayan isimlerden.
Kariyerine Londra’daki küçük Finborough tiyatrosunda Eden’s Empire ve Little Madam isimli oyunlar yazarak başlayan Graham, ölçeğini de adım adım büyüttü.
1974-1979 arasında Birleşik Krallık’taki Avam Kamarası’nda meydana gelen gerçek olaylara dayanan ve 2012’de sahnelenen This House oyunu ile asıl sıçramasını yapan yazar, ABD’nin istihbarat bilgilerini sızdıran eski casus Edward Snowden’dan ilham alarak yazdığı Privacy (Gizlilik) sonrasında da paletini iyice çeşitlendirdi.
2022’de yayınlanan ilk sezonuyla ve politik drama yapısıyla parlayan Sherwood serisi de Graham’ın dikkat çeken işleri arasında. Serinin incelemesine geçmeden önce hikâyenin arka planı gereği “Demir Leydi” döneminden ve 1984’te başlayan büyük madenci grevinden bahsetmek gerekiyor.
Thatcherizm: Neoliberal Sağ Siyaset ve Sendikal Harekete Vurulan Darbe
Birleşik Krallık’ın ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher, 80’li yılların en önemli politik figürlerinden biriydi. 1975-1990 arasında Muhafazakâr Parti başkanlığı yapan Thatcher, 1976 yılında Sovyetler Birliği’ni eleştirdiği konuşması nedeniyle bir Sovyet gazetesi tarafından “Demir Leydi” olarak tanımlandı ve bu tanımı da zevkle sahiplendi. Soğuk Savaş esnasında Doğu Bloku ülkeleriyle çarpışan Demir Leydi, Birleşik Krallık içerisinde de sol muhalefete karşı bir tavır aldı.
İnançlı bir aileden gelen ve babası da Metodist Kilisesi vaizi olan Thatcher, Muhafazakâr Parti lideri olarak siyasi görüşünü de muhafazakâr-liberal bir eksene oturttu. Neoliberal politikaların Birleşik Krallık’taki uygulayıcısı olan Demir Leydi, ülkedeki iktisadi yapılanmayı da baştan düzenledi. Bu doğrultuda radikal sağ politikaları taviz vermeden odağına aldı. Devleti küçültmek ve serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi ana hedefleri arasında oldu. Özellikle sosyal konutlar, enerji ve ulaşım gibi alanlarda köklü özelleştirmeler yaptı. Öyle ki sosyal konutlarda devlet yardımı ile oturan kişileri kaldıkları evleri almaya bile zorladı. Aynı zamanda sendikalara ve işçi sınıfına da savaş açan Demir Leydi, ülkedeki sendikal harekete de büyük bir darbe vurdu.
Döneminde yaşanan grevler esnasında elektrik santrallerinde ciddi miktarda kömür depolatmasıyla da gündeme gelen Thatcher, eski tip üretim araçlarının rolünü de kısıtlamayı tercih etti. Bu da ülkedeki işsiz sayısında patlamaya yol açtı.
İşte, Graham’ın yazdığı Sherwood serisi Thatcher zamanında meydana gelen ve 1984’te başlayıp 1985’e kadar devam eden tarihi madenci grevini merkezine alıyor.
Kişisel Düşmanlıklar ve Tarihsel Bir Yüzleşme
Graham’ın büyüdüğü Nottinghamshire bölgesi kömür madenleriyle ünlü bir yer ancak burada etkisi günümüze kadar uzanan ciddi bir ayrışma mevcut. Grevci işçiler ile grev kırıcı işçiler arasındaki gerilim de Graham’ın bizzat yaşadığı bir deneyim. Kardeş ve komşuluk ilişkilerini bile derinden sarsan bu süreç, onun çocukluğuna dair özel bir hikâye.
Bir yandan da Nottinghamshire bölgesi Robin Hood efsanesine konu olan bir yer. Dünyaca bilinen bu halk hikâyesi bölgedeki devasa Sherwood Ormanı’nda geçer ki seride de Robin Hood efsanesine dair metaforlar bulunuyor.
İsmini bölgedeki ormandan alan serinin ana hikâyesi de gerçek bir olaya dayanıyor. Ulusal Maden İşçileri Sendikası’nın üyelerinden olan ve 1984’teki büyük grevde etkin bir rol üstlenen aktivist Keith ‘Froggy’ Frogson, Robert Boyer tarafından 2004’te gizemli bir şekilde öldürüldü. Frogson’a dair bir saplantı geliştiren Boyer, Frogson’ın bardan eve döndüğü bir gece arbalet ve yanındaki samuray kılıcıyla cinayet işledi.
Cinayeti işledikten sonra da Sherwood Ormanı’na kaçan ve orada saklanan Boyer, ülke çapında bir krize yol açtı. Yerel kuvvetlerin yakalayamadığı Boyer için özel birlik kuruldu. 450 subay, 30 uzman köpek, ısı algılama teknolojisine sahip helikopterlerle yapılan uzun aramalar sonucunda yakalanan Boyer’in akıl sağlığının da yerinde olmadığı anlaşıldı.
Graham bu tuhaf cinayeti alıyor ve politik yönü çok kuvvetli olan bir yüzleşme anlatısına çeviriyor. Özellikle hikâyeye eklenen katmanlar ve tansiyonuyla parlayan seri, bir yandan da Thatcher dönemindeki paramiliter yapıyı işliyor. Grev zamanında bölgeye gönderilen gizli polislerin faaliyetlerini de yan aksta önemli bir unsur olarak kullanan Graham, kapanmayan bazı yaraları ve pişmanlıkları da çok iyi kazıyor.
Flashbackler üzerinden 80’lerdeki atmosferi ve bölgede yaşananları da anlatan Sherwood, gerçek olaylara dayanan anlatısına tarihi ve toplumcu bir sorumluluk da ekliyor. Tabii Graham’ın kaleminin bu açıdan da ışıldadığını belirtmek lazım. Kısık ateşte pişirdiği politik suç dramasını, karakter derinliği ve olay örgüsüyle taşımayı başarıyor. Bilhassa serideki karakter arklarının çok sağlam kurulduğunu söylemeliyim.
Bu bağlamda Dedektif Ian St Clair karakterini canlandıran David Morrissey’e de değinmek gerekiyor. Morrissey gerçekten harika bir performans sergiliyor ve geçmişle günümüz arasında sıkışıp kalmış bir benliği tüm donukluğuyla yansıtıyor.
Sonuç olarak Sherwood serisi, işçi sınıfına ve Keith ‘Froggy’ Frogson’a verilen esaslı bir selam ile karşımızda duruyor. Graham’ın Thatcher döneminde toplumsal olarak açılan yaraları aktarma biçimi de takdiri hak ediyor. Ayrıca serinin 2. sezonu için de onay aldığını ve ekranlara döneceğini de hatırlatayım. Doğrusu Dedektif Ian St Clair’i izlemeye devam etmek heyecan verici olacak.
Bu yazı, Episode’un 49.sayısında yayımlanmıştır.