HBO Max’in Peacemaker dizisi ikinci sezonunda karanlık mizahı, sert aksiyonu ve beklenmedik cesaretiyle geri döndü. Dizinin başrolleriyle yapılan röportaj öncesinde ikinci sezon evrenine bir göz atalım.
İlk sezonu bir şekilde atlamış biri olarak itiraf etmeliyim: ikinci sezona hazırlanırken karşıma çıkan bu dünya, beni bir gecede önceki sezonun tüm bölümlerini art arda izlemeye mecbur bıraktı. Süper kahraman anlatılarının bollaştığı günümüzde izleyici üzerinde oluşan yorgunluk hissini, Peacemaker şaşırtıcı bir enerjiyle kırıyor. James Gunn’ın yarattığı bu evren, kara mizahı, ölçülü şiddeti, erotik göndermeleri ve glam-rock estetiğini ustaca harmanlıyor.
Peacemaker karakterini ilk olarak James Gunn’ın 2021 yapımı The Suicide Squad filminde tanımıştık. Dev kadronun arasından sıyrılmayı başaran bu karakter, 2022’de kendi dizisine kavuştu. DC’nin kare ası Superman ne kadar “temiz”se Peacemaker o kadar küfürbaz. İlk sezonda dünyayı uzaylı istilasından kurtaran “11. Caddenin Çocukları” bu sezon da zorluklarla başarılı bir şekilde boğuşuyor.
Bu başarının merkezinde elbette John Cena var. Güreş arenasından sinemaya transfer olan Cena, “kusurlu süper kahraman” arketipini ikna edici bir şekilde canlandırıyor. Onu sadece aksiyon sahneleriyle değil, ironik replikleri ve absürt mizahı taşıyan enerjisiyle izlemek keyif verici. Cena’nın performansı, bu yılın televizyon ödül sezonunda adının güçlü biçimde anılmasını hak ediyor. Risky Business filmindeki beyaz brief’iyle hafızalara kazınan Tom Cruise’tan sonra şimdi de beyaz iç çamaşırıyla hatırlanma sırası John Cena’da. Neredeyse her repliğiyle güldüren Cena, bir süper kahraman dizisinin aynı zamanda keyifli de olabileceğini kanıtlıyor. Ben zaten felsefi derinlik aramıyorum bu tür yapımlarda. Onun için kitaplar var. Ekranda görmek istediğim şey aksiyon, kara mizah ve eğlence. Peacemaker bunların hepsini fazlasıyla veriyor. Dahası, günümüzde neredeyse unutulmuş bir kavramı; arkadaşlığı merkezine alıyor

Yeni sezonda anlatı odağını daha da genişleten dizi, karakterlerinin kişisel çatışmalarına derinlik kazandırıyor. Harcourt’un (Jennifer Holland) sistem tarafından dışlanması, Adebayo’nun (Danielle Brooks) hem iş hem özel hayatında sıkışıp kalması ve Peacemaker’ın hâlâ kahraman camiasında “ciddiye alınmayan” figür olarak konumlandırılması, anlatının merkezine güçlü bir yalnızlık ve yabancılaşma duygusu ekliyor. Freddie Stroma’nın Vigilante yorumu ise dizinin absürt tonunu korurken, beklenmedik bir şekilde en çok hatırlanan performanslardan birine dönüşüyor.


İkinci sezonun en büyük sürprizi, Peacemaker’ın silahlarını sakladığı depolama ünitesinin aslında çoklu evrenlere açılan bir geçit olduğunun keşfi. “Daha iyi bir hayat” ile “kendi gerçekliğine sadık kalmak” arasındaki çatışma, diziyi yalnızca eğlenceli bir süper kahraman parodisi olmaktan çıkarıp daha evrensel bir sorgulamaya taşıyor. The Boys’un sert şiddet patlamalarını andıran sahnelerle birlikte, izleyiciye hem mizah hem de varoluşsal bir gerilim sunuluyor.

Sonuç olarak Peacemaker ikinci sezonunda, kara mizahı dramatik yoğunlukla harmanlayarak türün sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Arkadaşlık temasını merkeze alan yaklaşımı, günümüz süper kahraman anlatılarında pek rastlanmayan bir içtenlik yaratıyor. Eleştirmenlerin tartışma konusu yaptığı cinsellik unsurları bile, dizinin konvansiyonlara meydan okuyan doğasının parçası.

Peacemaker, ikinci sezonuyla yalnızca eğlendiren değil, aynı zamanda süper kahraman türünün hâlâ ne kadar yaratıcı biçimlerde yeniden düşünülebileceğini hatırlatan bir yapım.
İkinci sezonun donelerini öğrendiğimize göre artık dizinin baş rolleri Jennifer Holland, Frank Grillo, David Denman, Danielle Brooks ve Freddie Stroma ile röportaja geçebiliriz.