İstanbul’da dizi çekmek, kâğıt üzerinde romantik bir fikir gibi görünür: Tarihi yarımada fonunda duygusal bir sahne, Boğaz’da günbatımı eşliğinde kavga eden aşıklar, Galata Kulesi’ne sırtını dayamış kahramanlar… Fakat iş pratiğe dökülünce romantizm yerini çoğunlukla set ekibinin terine, mahallelinin sabrına ve yapımcıların cüzdanına bırakır. Bu noktada devreye giren en kritik aşama, “recce” yani çekim öncesi keşif sürecidir.
Mekan Avcılarının Hikâyesi
Recce aslında dizi ve film ekiplerinin “mekân avcılığıdır.” Yönetmen, görüntü yönetmeni, yapım sorumlusu ve bazen de yapımcının katıldığı bu keşif gezileri, “Burada çekersek ışık iyi düşer mi, mahalle sakinleri bize müsaade eder mi, elektrik nereden alınır?” sorularına cevap arar. Ancak İstanbul gibi bir şehirde cevaplar hiçbir zaman kolay bulunmaz. Çünkü her güzel köşenin bir bedeli, her sokağın bir sahibi vardır.
Set Ekiplerinin Düştüğü Zor Durumlar
Mesela bir apartman dairesinde geçen basit bir sahne… İzin alınır, sözleşme yapılır, apartman yönetimiyle anlaşılır. Çekim günü geldiğinde ise apartmanın alt katındaki manavın, “Benim kepenk açılacak, sizin ışık aracı yolu kapatıyor!” diye tutturması mümkündür. Bir başka sıkıntı ise elektrik. İstanbul’un eski binaları çoğu zaman jeneratör olmadan kaldırmaz. Ama jeneratörün sesi de sahneyi bozar. Bir keresinde bir ekip, sahil kenarında jeneratörü çalıştırınca yan tarafta düğün yapanların müziği bastırılmış ve düğün ahalisi isyan etmiş

Mahallenin “Ekstra” Talepleri
İstanbul’da çekim yapmanın en bilinen zorluğu “mahalle ekonomisi”- dir. İzinler, resmi makamlardan alınmış olsa bile çekim günü sokaktaki kahveci ya da bakkal kendini işin ortağı ilan edebilir. Örneğin Balat’ta çekim yapan bir dizi ekibinden, köşe başındaki kahveci “Benim dükkânım da kadraja giriyor, o zaman reklam parasını isterim!” diye pazarlığa oturmuştur. Sonuçta ekip, kahveciye 3 bölüm boyunca setten sürekli çay servisi yaparak meseleyi tatlıya bağlamıştır. Daha dramatik bir örnek ise bir gece çekiminde yaşanmıştır. Mahalle gençleri, “Ablamızı oynayan şu oyuncu bizim mahallede çay içmezse çekim yok!” diyerek yolu kapatmıştır. Oyuncu gülümseyerek masaya oturmuş, selfie çektirmiş ve 15 dakika sohbet etmiştir. Çekim kurtulmuş ama takvim bir gün kaymıştır.
“Recce aslında dizi ve film ekiplerinin ‘mekân avcılığıdır.’”
Aynı Mekân, Farklı Dünya: Sanat Yönetmenin Mücadelesi
Recce’nin gizli kahramanlarından biri de sanat yönetmenidir. Çünkü İstanbul’da birçok popüler semt defalarca farklı projelere ev sahipliği yapar. Seyirciye aynı balkon, aynı merdiven ya da aynı kahve köşesi tekrar tekrar gösterilmez. İşte bu noktada sanat yönetmeni mekânı yeniden doğurur.
Bir apartman dairesi, başka bir dizide dram sahnesine ev olmuşsa aynı daire bu kez romantik komediye dönüştürülmek için baştan aşağı yeniden tasarlanır. Perdeler değiştirilir, duvar kâğıdı sökülür, mobilyalar taşınır, bazen de tamamen yeni bir dekor inşa edilir. Bir sanat yönetmeni şöyle anlatmıştı: “Aynı salonu üç farklı yapım için kullandık. Birinde boşanma kavgası vardı, diğerinde mutlu aile kahvaltısı, üçüncüsünde de bekâr bir genç kızın bohem evi. Aynı mekân ama üç ayrı hayat.”

Dış mekânlarda iş daha da çetrefillidir. Mesela Cihangir’de sık kullanılan bir apartman girişi… Önceki dizide mafya hesaplaşmasının yapıldığı köhne bir sokak görünümündeyken sonraki projede pastel renklerle boyanıp “tatlı bir mahalle” havasına bürünür. Bunun için sadece boya gerekmez, mahalle sakinlerinin ikna edilmesi de gerekir. Çünkü apartman girişine asılan sahte posta kutuları ya da eklenen sahte tabelalar, “gerçeği bozuyorsunuz” diyerek itirazlara yol açabilir.
En yaratıcı çözümlerden biriyse tarihi yarımadadaki dükkânların dönüşümüdür. Bir sahnede antikacı olan dükkân, birkaç hafta sonra aynı yapım şirketinin başka işinde kasap dükkânına çevrilebilir. Tamam, biraz abarttım 🙂 Seyirci fark etmesin diye tabelalar, raf düzenleri, ışıklandırma tamamen değiştirildiğinde aslında İstanbul’un sokakları da oyuncular kadar rol yapmış olur.
Her mekân, sandığınızdan daha pahalıdır. Çünkü resmi izin dışında mahalle psikolojisi ve ilişkiler için de bir bütçe gerekir.
Plan B değil, Plan C, D, E yapın. Çünkü bir caminin avlusunda çekim için onay alınsa da aynı gün aniden cenaze çıkabilir.
Ekibin sabrı, şehrin kaosu ile test edilir. Trafik yüzünden oyuncu sete üç saat geç gelebilir. Bu yüzden ulaşım hesapları hayati önem taşır.
İstanbul bir karakterdir. Kamera arkasında yaşanan kargaşa, ekibin ruhunu yorarken aynı zamanda sahneye gerçeklik ve dinamizm katar

Eğlenceli Ama Gerçekçi Sonuç
Recce gezileri çoğu zaman bir “survivor oyunu” gibidir. Hangi sokakta, hangi meydanda neyin sahneyi sabote edeceği sürprizdir… Bunların hepsi deneyimle öğrenilir. Aynı mekânların yeniden yaratılması da işin yaratıcılık boyutudur. Sanat yönetmeni, kameraya bakan gözün aynı yerde farklı bir hayat görmesini sağladığında aslında İstanbul’un da rol kabiliyeti ortaya çıkar. Bir de en önemli unsuru artık semt sakinlerinin bu dizi, film işlerine uyanması ve kaşeleri bayağı bi’ arttırmasıdır ki yapım ekibine şimdiden geçmiş olsun diyorum.
Bu yazı, Episode Dergi’nin Eylül 2025 sayısında yayımlanmıştır.
