“Canlı müziğin eşsiz bir enerjiye sahip olduğu ve bu enerjinin insanı derinden etkilediği bilinen bir gerçek. Dünyada, özellikle de Hollywood ve müzik endüstrisinde tanınmış simaların, konser ve festivallere olan ilgisi bu tezi kanıtlar nitelikte. Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız bu paylaşımlar sadece bir eğlence aktivitesi olmanın ötesinde, canlı müziğin yarattığı ortak deneyimin ne kadar değerli olduğunu gösteriyor,” diyor Neuro Science News, sosyal medyada farklı hesaplarda yer alan ve sıklıkla karşımıza çıkan paylaşımında. Altını çizdiği nokta ise konserlerin ve festivallerin sadece bir eğlence aktivitesi olmanın ötesinde bir ortak deneyim ve bunun ne kadar değerli olduğu.
Düşünsenize sahnede sevdiğiniz bir sanatçı, favori şarkılarınızı birbiri ardına söylüyor ve siz kalabalık içindesiniz, önünüzde sevdiğiniz bir başka sanatçı ya da grubun üyeleri var. Takdir ettiğiniz, hayranı olduğunuz biriyle ortak bir paydada buluşmak ne kadar eşsiz bir durum, değil mi? Ancak ülkemizde bu durumu yaşayabildiğimiz isim sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Konu bir de sosyal medya üzerinden o performansı paylaşmaksa işte orada kimin ne yapacağını kestirmek zor gibi.

Yurtdışında ise durum tam tersi. Bu senenin müzik dünyasındaki en büyük olaylarından biri Oasis konserleridir istisnasızdır. İngiltere turnesinin ardından Amerika kıtasına geçiş yapan Oasis konserlerine bugüne kadar Dua Lipa’dan tutun Tom Cruise’a, Spice Girls Geri Horner’dan DJ Goldie’ye, Sienna Miller’dan Charlotte Tillbury’ye, Hollywood’dan müzik ve moda dünyasına kadar geniş bir yelpazede yer alan ünlü isimlerin konser alanlarında tıpkı bizim gibi eğlencenin, birbirini tanımayan on binlerce insanla bir arada bu coşkuyu paylaşmanın keyfini çıkarttıklarını görüyoruz. Buradaki önemli nokta da aynı pist üzerinde bu paylaşımın yaşanması. VIP localarda ya da kendilerine ayrılan özel alanlarda değil.
Coachella gibi büyük ölçekli festivallerde Rihanna’nın, Justin Bieber’ın ya da Taylor Swift’in arkadaşlarıyla kimi çim kimi kumlu alanlar üzerinde diğer katılımcılarla eğlendiklerini izlerken “keşke bizimkiler de korunaklı alanlardan çıkıp bu eğlenceyi yerinde yaşasa” diye içimizden geçmiyor değil. Şahsen sevdiğim bir ismin konserinde etrafımda benimle beraber aynı şarkıyı bağıra çağıra söyleyen bir diğer sevdiğim ismi görmek çok güzel olabilirdi.
Peki ama neden biz böyleyiz? Birbirinin işini övmekten, alkışlamaktan kaçınmak, takdir etse bile içinden takdir edip tek bir tepki vermemeye çalışmak neden bizim DNA’mıza işlenmiş gibi hissediyoruz? Yurtdışından gelen konser/festival katılımcılarının fotoğraflarını gördüğümüzdeki tebessümü neden kendi ülkemizdeki festival fotoğraflarında yaşayamıyoruz? Burada aslında çuvaldızı biraz da kendimize batırmamız gerekiyor. “Aman çok uluorta olmayayım”, “Saçım başım düzgün değil, şimdi çekerlerse linçlenirim” gibi kaygılar çoğu zaman “ünlü” addettiğimiz kişilerin hareketlerine büyük bir sınır çizmesine yol açıyor. Tabii kimisinin de kendi seçimi bu, ona diyecek bir sözüm yok. Fakat biraz o duvarları sarsıp kendinizi müziğin ve etrafınızdaki kalabalığın akışına bırakmaya ne dersiniz?
Tabii konunun belki de en önemli etkeni “konser ve festivallerin hâlâ bir eğlence alanı olarak görülmesi” durumu var. Kaldı ki bence bu durum dönüp dolaşıp bu ve benzeri konuları sil baştan bir döngü halinde tekrar tekrar konuşmamıza yol açıyor. Yazının başında verdiğim örneğe benzer sosyal medya paylaşımlarında sıklıkla “sevdiğin şarkıyı, on binlerce insanla söylemenin hazzından” dem vuruluyor. Uzun lafın kısası hep beraber tüm sıfatları ardımızda bırakarak bir kültürel paylaşım yapmaya var mıyız?
