MIP Cancun 2025 sayımız için yapımcı Gül Oğuz’la Halef’in yapım sürecini, karakterlerin derinliklerini, dizinin nasıl şekillendiğini ve uluslararası izleyicilerle hangi noktalarda bağ kurduğunu konuştuk.
Gül Hanım, Sıla, Merhamet, Hayat Şarkısı gibi uzun soluklu ve çok izlenen, kültleşmiş dizilerin yapımcısısınız, sizi titiz ön hazırlık süreçlerinizle tanıyoruz. Halef projesi nasıl başladı, nasıl geliştirdiniz?
Gül Oğuz: Halef, uzun zamandır üzerine çalıştığım bir hikayeydi. Bizim coğrafyamızda, özellikle Anadolu’da “devamlılık” kavramı çok güçlüdür; insanlar yalnızca kendi hayatlarını değil, kendilerinden önce gelenlerin mirasını da taşırlar. Bu miras bazen bir yük, bazen de büyük bir aidiyet duygusudur. Halef fikri de buradan doğdu. Bir kuşağın diğerine devrettiği değerler, sırlar ve kaderler…
Dizinin ön hazırlık süreci neredeyse bir buçuk yıl sürdü. Bu süreçte sadece hikâyeyi değil, hikayenin geçtiği dünyanın ruhunu da kurduk diyebilirim. Karakterlerin geçmişleri, coğrafyanın kültürel katmanları, mekanların dokusu… Her şeyi en ince ayrıntısına kadar çalıştık.
Bizim için en önemli olan, seyircinin o dünyanın içine gerçekten girebilmesi, karakterleri hissedebilmesiydi. Bu yüzden hem senaryo hem de görsel anlatımda sahici bir dil kurmaya özen gösterdik.

Gül Oğuz: Halef’in sevilmesinin nedeni, hem hikâyesinin hem de dünyasının çok sahici olması. Urfa’nın dokusu, renkleri, ışığı zaten hikâyeye can veriyor.
İlhan Şen, Aybüke Pusat ve Biran Damla Yılmaz’ın performansları da çok başarılı, tüm cast titiz bir biçimde seçilmiş belli ki. Cast sürecinden bahsedebilir misiniz?
Gül Oğuz: Cast süreci bizim için en az senaryo kadar önemliydi. Halef’te her karakterin kendi geçmişi, derinliği ve ritmi var. İlhan Şen, Aybüke Pusat ve Biran Damla Yılmaz bu anlamda hikâyeye çok güçlü bir enerji kattılar. Her biri karakterine hem sezgisel hem de duygusal bir derinlik getirdi.
Oldukça uzun bir hazırlık süreci yaşadık; provalar, senaryo okumaları, karakter analizleri titizlikle yürütüldü. Amacımız, oyuncuların sadece rolleri oynaması değil, o dünyanın içinde gerçekten yaşamalarıydı.
Cast seçiminde en baştan beri hedefimiz, izleyicinin karakterlerle güçlü bir bağ kurmasını sağlamaktı. Çünkü bu hikâye duyguların, mirasın ve aidiyetin hikâyesi… Oyuncularımız da bunu çok sahici bir biçimde yansıttılar.

Halef, ilk bölümünden itibaren her bölüm reytinglerini arttırdı ve seyircinin beğenisini kazanmayı başardı. Peki, sizce Halef neden sevildi?
Gül Oğuz: Halef’in sevilmesinin nedeni, hem hikâyesinin hem de dünyasının çok sahici olması. Urfa’nın dokusu, renkleri, ışığı zaten hikâyeye can veriyor. Karakterlerin sıcaklığı, duyguların içtenliği de bu atmosferle birleşince izleyici kendini o dünyanın içinde buluyor. Halef bu yüzden samimi, bu yüzden sevildi.
Türkiye’nin yanı sıra yurtdışında da çok izlenen dizilere imza atmış bir yapımcı olarak Halef’in global yolculuğuna dair neler söylersiniz, öngörüleriniz nelerdir?
Gül Oğuz: Sıla’yı yaparken iki yüz, üç yüz milyon insanın izleyeceğini aklımdan bile geçirmezdim. Ama bugün şunu çok net söyleyebilirim: Eğer hikâye sahiciyse ve dünyası doğru kurulmuşsa, global izleyici mutlaka karşılık veriyor. Halef de tam olarak böyle bir hikâye. Bu yüzden globalde de ilgi göreceğine, izleneceğine inanıyorum.
Gül Oğuz ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj, Episode Dergi’nin MIP Cancun 2025 sayısında yayımlanmıştır.