Adil yıllar önce yaşadığı o büyük aşkı aslında hiç unutmamış; tüm yaşananlara rağmen Esme’yi korumaya çalışan bir adam. Siz nasıl tanımlarsınız Adil’i? Bu karakterin sizi en çok etkileyen yönü ne oldu?
Ulaş Tuna Astepe: Adil çok katı görünen bir adam ama aslında duygularının altında ezilmiş biri. Sevdiği kadının başka biriyle evlenmesini kabullenememiş; o yüzden öfkesinin de, suskunluğunun da içinde hep bir sevda kalmış. Beni en çok etkileyen yanı da bu: sevdiği insan tarafından yakılsa bile hâlâ onu koruma refleksiyle hareket etmesi. Karadeniz gibi, ne kadar hırçın olsa da kalbinde bir denge var.
Adil, Esme’nin bir bebek dünyaya getirdiğini bile bilmiyor. Buna rağmen Eleni’yle doğal bir baba şefkatiyle bağ kuruyor. Sizce bu baba-kız ilişkisi nasıl gelişecek, onları nasıl bir süreç bekliyor?
Ulaş Tuna Astepe: Adil’in Eleni’ye yaklaşımı içgüdüsel; yıllarca elinden alınmış bir babalığın gölgesinde, farkında olmadan bir kızı koruyor. Onu kan bağıyla değil, vicdanıyla sahipleniyor. Bu ilişki büyüdükçe Adil’in içindeki eksik tarafı da onaracak gibi. Eleni’nin ona duyduğu güven, Adil’i yeniden insan yapacak diyebilirim.
Ulaş Tuna Astepe: “Adil çok katı görünen bir adam ama aslında duygularının altında ezilmiş biri. Sevdiği kadının başka biriyle evlenmesini kabullenememiş; o yüzden öfkesinin de, suskunluğunun da içinde hep bir sevda kalmış. Beni en çok etkileyen yanı da bu: sevdiği insan tarafından yakılsa bile hâlâ onu koruma refleksiyle hareket etmesi. Karadeniz gibi, ne kadar hırçın olsa da kalbinde bir denge var.”
Peki Adil ve Esme… Sizce bu iki karakteri hangi duygusal hesaplaşmalar bekliyor?
Ulaş Tuna Astepe: Adil ve Esme’nin hikâyesi sadece bir aşk değil, bir borç hikâyesi. Birbirlerine söyleyemedikleri, sustukları her şey şimdi yüzlerine vuruyor. Adil hâlâ Esme’ye bakarken hem özlem hem kırgınlık hissediyor. Bu iki duygu, onları ya tamamen yakacak ya da yeniden doğuracak. Karadeniz’in dalgası gibi: ne zaman duracağı belli olmayan bir hikâyeleri var.

Bu, sizin ilk Karadeniz projeniz değil. İzleyiciler de sık sık bu bölgenin atmosferinin size çok yakıştığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ulaş Tuna Astepe: Karadeniz’in bir dil gibi, bir nefes gibi bana geçtiğini hissediyorum. O sisin, o taş evlerin, o hırçın rüzgarın içinde büyümemiş olsam bile içimde bir yer hep oraya ait. Kamera arkasında da öyle bir atmosfer var ki, o doğallık insana bulaşıyor. Belki de bu yüzden bana yakıştırıyorlar; ben de oraya yabancı değilim.
Taşacak Bu Deniz projesini kabul etmenizde en önemli etken neydi?
Ulaş Tuna Astepe: Senaryoyu ilk okuduğumda Adil’in hikâyesindeki kırılganlık beni vurdu. Yüzeyde çok sert bir karakter ama içinde bir çocuk hâlâ “neden?” diye soruyor. Ayrıca hikâyenin kadınlarının gücü, Karadeniz’in kendi kimliğiyle birleşince ortaya çok canlı bir dünya çıkıyor. Gerçek duyguların olduğu işlere her zaman yakınım.
Bu röportaj, DICM özel sayımızda İngilizce olarak yayımlanacak. Yurt dışındaki izleyicilere diziyi tanıtırken hangi yönlerini öne çıkarırdınız?
Ulaş Tuna Astepe: Bu dizide aşk ve öfke aynı dili konuşuyor diyebilirim.
Taşacak Bu Deniz sadece bir aşk hikâyesi değil; gururun, aidiyetin ve affetmenin hikâyesi.
Karadeniz’i hiç bilmeyen biri bile bu hikâyede kendini bulabilir.
Çünkü bir adamın bırakamadığı, bir kadının affedemediği ve asla dinmeyen bir deniz var burada.
Sizce dizinin evrensel tarafı ne?
Ulaş Tuna Astepe: İnsanın kendi geçmişiyle barışamaması evrensel bir şey. Nerede olursak olalım hep bir hata, bir pişmanlık taşırız. Taşacak Bu Deniz bunu anlatıyor: affetmenin aslında en çok kendini özgürleştirmek olduğunu. O yüzden bu hikâye sadece Karadeniz’in…
Deniz Baysal ile yaptığımız röportajı okumak için buraya tıklayın.
Ava Yaman ile yaptığımız röportajı okumak için buraya tıklayın.
Burak Yörük ile yaptığımız röportajı okumak için buraya tıklayın.
Ulaş Tuna Astepe ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj, Episode Dergi’nin DICM 2025 sayısında yayımlanmıştır.