Stranger Things‘in ilk sezonu 2016’da izleyicilerle buluştu ve Duffer kardeşlerin yarattığı seri, yayınlandığı gibi Netflix’in vitrin işlerinden biri olmayı başardı. Aynı zamanda Netflix markasını da büyüten Stranger Things, aradan geçen neredeyse 10 yıllık zaman diliminde ise popüler kültürü tanımlayan fenomenlerden biri halini aldı. Hatta bu yönden Game of Thrones‘un tahtını devraldığını söylemek de yanlış olmaz.
İlginizi çekebilir: Matt & Ross Duffer ile ‘Stranger Things’i Konuştuk – Özel Röportaj
Duffer kardeşler; retro akımların ve nostaljik ögelerin yükselişte olduğu bir dönemde, 1980’lerin renkli kültürünü yeniden kurarak tüm dünyayı ele geçirdi. Elbette bunu da Steven Spielberg, John Carpenter, H. P. Lovecraft ve Stephen King gibi efsanelerden ödünç aldıkları anlatı kalıplarıyla, motiflerle gerçekleştirdiler.
Bu yönden Stranger Things, belki orijinal bir evren sunmadı ama ödünç aldığı motifleri kullanma biçimiyle, pastiş özellikleriyle ve 1980’lere dair verdiği referanslarla yeni kuşaklar açısından bir başyapıta dönüştü. Hatta Jean Baudrillardcı bir ifadeyle söylersem, Stranger Things simülakr düzenindeki modele dayalı biçimiyle fark yarattı. Aslı ile kopyası arasındaki farkın ortadan kalkması ile birlikte, temsil ilişkisinin yerini yeniden üretilmiş “şey” aldı.

Ancak Baudrillard’ın bahsettiği tüketim düzenini bir kenara bırakırsak, Stranger Things‘in etkisi sadece yeni kuşaklar üzerinde olmadı. Geçmişe özlem duyan sinefiller de Stranger Things‘in yarattığı tsunamiden nasibini aldı. Öyle ki The Shawshank Redemption ve The Green Mile gibi sinema tarihine geçen filmlere imza atan Frank Darabont, Stranger Things‘in final sezonu için emeklilikten dönmeyi kabul etti ve yeni sezonda 2 bölüm yönetti.
Ayrıca Terminator serisinin “Sarah Connor”ı Linda Hamilton da dizinin yeni sezonu için emeklilik planlarını bir kenara bıraktı ve Duffer kardeşler ile yaptığı görüşmeden sonra “Dr. Kay” olarak hikayeye eklendi. Öte yandan Stranger Things‘in geçen sezon bölüm başına bütçesi 30 milyon dolar civarındaydı. Final sezonunda ise bu bütçe 50-60 milyon civarına çekildi ve seri TV tarihine geçen bir prodüksiyon, tasarım bütçesine sahip oldu. Dolayısıyla Netflix, Stranger Things‘in final sezonunun olabilecek en görkemli vedayı yapabilmesi için tüm tuşlara bastı.
Tabii bu süreçte, yaklaşık 10 yıldır Netflix çatısı altında çalışmalarına devam eden Matt ve Ross Duffer kardeşlerin Skydance ile birleşen Paramount’a transfer olması önemli bir kırılmaydı. Kariyerlerindeki bir sonraki aşama için Paramount’a transfer olan Duffer kardeşler, yeni TV serileri yanı sıra filmler de üretecek.
Stranger Things evreni ise başka projelerle yaşamaya devam edecek. Bunlardan ilki de eski cumartesi sabahı çizgi filmlerinin ruhunu yansıtacak Stranger Things: Tales From ’85 animasyon serisi olacak.

Eskimeyen 80’ler Nostaljisi ve Son Bir Macera
Fakat Duffer kardeşlerin yarattığı gizemli “upside down” evreninin geçmişle kurduğu nostaljik sinefil ve korku edebiyatı bağı, uzun yıllar daha yaşamaya devam edecek. Serinin final sezonunun ilk cildi de yaklaşık 3 yıllık meraklı bir bekleyişin ardından geldi. Geçen sezonun en dikkat çekici taraflarından birisi Duffer kardeşlerin seriyi daha karanlık, daha kanlı bir hale getirmesiydi.
Elbette artan prodüksiyon bütçesinin de etkisiyle tasarım unsurları, özel efektler ve korku ögeleri daha çarpıcı hale gelmişti. Özellikle 4. sezonda Carrie, The Exorcist, A Nightmare on Elm Street, Hellraiser gibi kült korku filmlerinin planlarına yapılan direkt göndermeler çok dikkat çekiciydi. Bu nedenle Stranger Things‘in 4. sezonu bir korku filmleri tüneline ya da kolajına benziyordu. O yüzden geçen sezon, korku nerdleri açısından doyurucu bir sezon olmuştu.
Ayrıca soundtrack seçimleri de yine harikuladeydi. Kate Bush’un unutulmaz “Running Up That Hill”i tema müziği olarak kullanılmıştı. Yıllar sonra yeniden listeleri altüst eden “Running Up That Hill” şarkısı, yeni nesiller için de bir marşa dönmüştü ve duygusal açıdan hikayeyi tamamlayan bir element olmuştu.

Ancak serinin rekorlar kıran izlenme oranlarıyla artan ekran süreleri hikâye açısından bir sorun teşkil ediyordu. Özellikle 4. sezonun diğer sezonlara göre yaklaşık 5 saat daha uzun olması hikâye arkını sündürmüştü. Doğrusu Duffer kardeşler bu uzunluğu ve düşük tempoyu farklı yerlere yayılan yan hikâyeler üzerinden çözmeye çalışmıştı. Fakat senaryo dönemeçleri açısından geçen sezonda bazı kolaycı çözümler bulunuyordu ve bunların başında da Hopper, Joyce, Murray üçlüsünün aksı geliyordu.
Buna rağmen geçen sezonun 3. sezondan daha tatmin edici olduğunu belirtmem lazım. Bihassa travmalarla yüzleşmek üzerine kurulu 4. sezonun, Will ile serinin yeni ve esas kötüsü “Vecna” arasında kurduğu bağ final sezonu için en önemli köprüydü.
Buradan final sezonunun ilk cildine geçecek olursam öncelikle 4 bölümden oluşan ilk cilt, blok bir film olarak kurgulanmış. Final sezonunun ilk bölümü “The Crawl”un açılış sekansında Will ile Vecna arasındaki bağlantı çözülüyor. Bu açılış sekansında 1983’e dönüyoruz ve Will’in ortadan kayboluşunun sebebini anlıyoruz. Vecna ile arasındaki psişik bağlantının nedeni de açığa çıkıyor. Devamında ise 1987’ye yani final sezonunun geçtiği zaman çizelgesine dönüyoruz.

Açıkçası kurulan Stranger Things mitinin final sezonuna bu şekilde bağlanması çok doğru bir sonuç veriyor. Çünkü bir aydınlanma anıyla başlayan final sezonu, izleyicilere bu zamana kadar gördükleri her şeyin ve tüm gizemin sonunda çözümlenerek sunulacağının sinyalini veriyor. Bunun üzerine de final sezonunun ilk cildi dolambaçlı yan yollara girmeden ve hız kesmeden yolunu buluyor. Elbette bölüm sürelerinin dengesi ve temposu da buna yardımcı oluyor.
Öte yandan büyüyen karakterlerimizin ruh halleri hazırlanılan son çarpışma öncesinde güzel yansıtılıyor. Özellikle Dustin’in geçen sezonda ölen Eddie Munson’ın yasını tutması ve öfkeli bir ruh haliye gruptan ayrışması önemli bir yere oturuyor. Bir yandan da Dustin’in “Hellfire Club”ı sahiplendiğini, Eddie’nin anısını yaşatmaya çalıştığını ve bu doğrultuda okuldaki diğer çocukların zorbalığına boyun eğmediğini izliyoruz. Bu durum da motivasyonunu tamamlıyor.

Vecna’nın Hawkins’i yutmak için yaptığı planlar ise yavaş yavaş açılıyor. Vecna’nın insan sureti ile Hawkins’te görülmesi ve av olarak seçtiği çocuklar ile kurduğu bağlantılar da hikâyeye boyut katıyor. Vecna psişik olarak Will’in zihnine bağlı ve onun gördüğü her şeyi görebiliyor ama Will de bu sezonla birlikte bu psişik güçleri kullanmayı öğreniyor. Dolayısıyla Vecna’nın tasarladığı planları önceden sezebiliyor ve grubumuz buna göre hareket ediyor. Seriye yeni dahil olan Linda Hamilton’ın canlandırdığı Dr. Kay’in gizli militarist ajandası da diğer aksı oluşturuyor.
Ancak final sezonunun asıl alametifarikası sinematik yönünde. Duffer kardeşler, son sezonu sinematik açıdan olabilecek en epik ve en coşkulu şekilde sunuyor. Bu sezon upside down evreninin yansıtılma biçimi gerçekten çok ihtişamlı. Doğrusu Stranger Things‘in final sezonu makro evren inşasıyla göz alıyor. Usta yönetmen Frank Darabont’un “The Turnbow Trap” ve Duffer kardeşlerin “Sorcerer” bölümleri de çıkılan zirvelerden.
Sonuç olarak Stranger Things’in 5. sezonu kurulan mitolojik evrenin ana hikayesini layıkıyla sona erdiriyor ve upside down evrenine doğru gösterişli bir son macera sunuyor. Unutmayın, arkadaşlar yalan söylemez!
* Orçun Onat Demiröz’ün yazısı Episode’un 62. sayısında yayımlanmıştır.