‘The Penguin’: Gotham İçinde Açılan Farklı Kapılar ve ‘The Sopranos’a Göz Kırpan Bir Mafya Hikâyesi
2017’de Duyunca Sevindiğim Dizi Şarkıları
[highlight]2017 yılı, pek çok güzel dizi izletti bize. Onlar sayesinde aynı zamanda çok güzel şarkıları yeniden hatırladık, bir kısmını ilk defa dinledik, çok sevdik. Yılı kapatırken bunlardan kısa bir seçki yapalım dedim. Bu ufak seçkide, 80’lerde altın yıllarını yaşayan post-punk ve new wave tarzlarının hâkimiyeti gözlerden kaçmayacaktır ama listemiz sadece onlardan oluşmuyor tabii…[/highlight]
Bazı sahneler vardır, replikleriyle hatırlanır. Bazı sahneler vardır, bir mimikle hatırlanır. Bazı sahneler vardır, onlar da şarkılarıyla… Hatta kimi sahnelerin güzelliği için kimi şarkılara şükrederiz. Gerçi bazen de tersi olur; bir sahne, müzik tarihinin kalabalığı içinde kaynamış yahut bir dönem baş tacı edip sonradan unuttuğumuz harika bir şarkıyı bize hatırlatır… Belki de çok sevdiğimiz bir grubun gözümüzden kaçmış bir şarkısını bir anda kulaklarımıza mıhlar. Hay hay, başımız üzerine. İtirazımız var mı? Öyle bir sahneye ancak teşekkürlerimizi sunarız.
Güzel şarkılar seçkisi
2017 yılı, pek çok güzel dizi izletti bize; kimi ekranlarımızı ilk kez şenlendirdi, kimi yeni bir sezonla çıktı geldi. Mindhunter başladı, Twin Peaks ve Prison Break gibi iki efsane döndü… Stranger Things, Narcos gibi heyecan verici diziler, yeni sezonlarıyla geldiler… Bu diziler, az önce bahsettiğim o hepimizin her daim müteşekkir olduğu sahnelerle doluydu; çok güzel şarkıları yeniden hatırladık, bir kısmını ilk defa dinledik, çok sevdik. Öyleyse, 2017 yılını kapatırken, bunlardan kısa bir seçki yapalım dedim.
Bu ufak seçkide, 80’lerde altın yıllarını yaşayan post-punk ve new wave tarzlarının hâkimiyeti gözlerden kaçmayacaktır. Bu iki tarza bayılıyorum, o ayrı ama seçkiye onların hâkim olması, 2017 yılına da onların hâkim olmasından. Bir süredir tüm dünyada olduğu gibi bizim alternatif müzik sahnemizde de yeniden yükselen bu tarzlar (Jakuzi, She Past Away, Palmiyeler gibi pek çok grupla)
ekranlarda da kendilerine yer buldular. En çok da tam bir 80’ler dizisi olan, 2. sezonuyla yılın tartışmasız en dikkat çekici yapımlarından biri (belki birincisi) sayabileceğimiz Stranger Things ile. Nitekim, üç şarkı var listemizde diziden: Duran Duran’dan Girls On Film, The Psychedelic Furs’ten Ghost In You ve Fad Gadget’tan Back To Nature.
Sadece new wave ve post-punk değil tabii
Tabii, listemiz sadece new wave ve post-punk şarkılardan ibaret değil. Led Zeppelin de var burada, Shuggie Otis de. Uzatmayayım daha fazla; buyurun, 2017’de duyunca sevindiğim, “Aman bu ne güzeldir,” dediğim dizi şarkıları… Elbette pek çok eksik var ama dedim ya; bu bir seçki ve biraz gölgede kalmış, vaktinde çok sevilip sonradan unutulmuş ya da diziye bir anda renk katmış şarkılara özellikle dikkat çekmek istedim.
Duran Duran/Girls On Film (1981)
Stranger Things, 2. Sezon, 2. Bölüm
Vaktinde bir abim bana bir bilmece sormuştu: “Dünyanın en yavaş müzik grubu hangisidir?” Düşündüm durdum, işin içinden çıkamadım. Hınzır bir gülümsemeyle cevapladı: “Duran Duran.” Sonra ben bu espriyi okul arkadaşlarıma yapıp durdum. Kimi yüzüme karşı küfretti, kimi de benim gibi soğuk espri sevdalısıymış; beni tebrik etti. Lakin Duran Duran adı dışında hiç de öyle yavaş değildir. Hele 1981 tarihli 45’likleri Girls On Film, hiç değildir. İnsan onu dinlerken yerinde duramaz.
1981’de listeleri sallayan new wave klasiği Girls On Film‘in başındaki deklanşör sesi, grubun menajeri Paul Berrow’un Nikon marka fotoğraf makinesine aittir. Bu arada dizide Girls On Film, Cadılar Bayramı partisi esnasında çalar. Bu partide bir ara Siouxsie Sioux kılığında bir kız da görülür, hem neşelendirir hem güldürür.
The Psychedelic Furs/The Ghost In You (1984)
Stranger Things, 2. Sezon, 3. Bölüm
1977 yılında Londra’da Tim ve Richard Butler Kardeşler tarafından kurulan The Psychedelic Furs, post-punk ve new wave döneminin efsane gruplarından. Hafiften o yılların pop müziğine de değen tınıları, insana en karanlık zamanda bile sevmeyi hatırlatacak güçtedir.
The Ghost In You, ilk kez grubun dördüncü stüdyo albümü Mirror Moves‘da (1984) yer almıştır. Şarkının altında Butler Kardeşler’in imzası vardır. Richard’ın dizeleri, her zamanki gibi hüzünlüdür. The Ghost In You‘nun Stranger Things‘ten önce de ekran deneyimi vardır bu arada: Counting Crows tarafından Clueless (1995), Mark McGrath tarafından da 50 First Dates (2004) filmleri için yorumlanmıştır. İlginçtir, her iki film de birer romantik komedidir… The Ghost In You, yalnızca sinemaya değil Being Human dizisinin ilk sezonunda televizyona da çıkmıştır; onu da belirtmeden geçmeyeyim.
Fad Gadget/Back To Nature (1979)
Stranger Things, 2. Sezon, 7. Bölüm
Fad Gadget ya da gerçek adıyla Frank Tovey, post-punk tarihinin en özel kişiliklerindendir. Her haliyle punk tavrının ifadesi bu avangart İngiliz’i endüstriyel müziğin öncüleri arasında da rahatlıkla sayabiliriz. Onun müziği, bir synthesizer etrafına kurulmuş bir kentin müziğidir. Her daim karanlık bu kenti dolaşırken sokak başlarında yanan ateşler, dört bir yana dağılmış hurdalar görebilir; fabrikalardan dağılan çekiç, matkap, testere ve makine seslerinin nasıl da gürültüden müziğe dönüştüğüne hayranlıkla tanık olursunuz. Fad Gadget, günümüz toplumuna isyana dönüşmüş bir distopyanın adıdır.
Back To Nature ise, onun 1979 tarihli ilk 45’liğidir. Şarkının ikinci dizesinde Canvey Adası’nın bahsi geçer. Bu ada, sahiliyle ve dinmek bilmeyen yağmuruyla meşhur bir tatil beldesiyken zaman içinde adanın bir kısmı petro-kimya endüstrisi tarafından tarumar edilmiş. Bununla beraber, müzik tarihinde de Canvey Adası’nın şöyle bir önemi vardır ki, 70’li yıllar boyunca pub rock türünün merkezlerinden olmuştur.
Simple Minds/Don’t You (Forget About Me) (1985)
The Handmaid’s Tale, 1. Sezon, 2. Bölüm
Simple Minds, 1977 yılında Glasgow’da kurulduğundan bugüne tarihin ticari olarak en başarılı İskoç gruplarından biri oldu. Onları uluslararası üne kavuşturan şarkıların başında da Don’t You (Forget About Me) gelir. Keith Forsey ve Steve Schiff ikilisi, şarkıyı aslında The Breakfast Club (1985) filmi için yazmış ve kaydetmesi için önce Roxy Music’ten Bryan Ferry’nin kapısını çalmışlar. Ferry reddedince Forsey’nin bir başka çok sevdiği grup Simple Minds’a yönelmişler… Başta Simple Minds da kabul etmemiş. Hem şarkıyı kendileri yazmadığı için hem de sözleri beğenmedikleri için şarkıyı kaydetmek istememişler ama sonra bir yandan Forsey-Schiff ikilisi, bir yandan da filmin yönetmeni John Hughes elbirliğiyle grubu ikna etmişler.
Don’t You (Forget About Me), daha sonra birçok başka film ve dizide de çaldı. Family Guy‘dan tutun da Scrubs‘a kadar… Liste pek uzun.
Shuggie Otis /Aht Uh Mi Hed (1974)
Master Of None, 2. Sezon, 4. Bölüm
Master Of None da müzik yönünden pek zengin dizilerden. Sırf bu dördüncü bölümde mesela Kraftwerk’ten Computer Love da (1981) çalıyor ki o 45’liğin diğer yüzü, grubun en bilinen şarkılarından The Model‘dır. Gerçi Computer Love da en az onun kadar bilinir, sevilir ama dizinin bize en büyük katkısı, Frank Zappa’dan Etta James’e pek çok önemli isimle de çalmış ABD’li büyük müzik insanı Shuggie Otis’in Aht Uh Mi Hed şarkısını yeniden hatırlatmak olmuş olsa gerek.
Rhytm&Blues’un öncülerinden Johnny Otis’in oğludur Shuggie Otis. Her ne kadar çok meşhur olamasa da, saykedelikle soul müzik arasında salınıp duran yaratıcılığının ortaya çıkardığı parçalar, müzik tarihine çokça kaydolmuştur. Aht Uh Mi Hed, o parçalardan biridir, Otis’in üçüncü solo albümü Inspiration Information‘da yer alır. Hiç kuşku yok ki, bu şahane albüm ve şarkı önünde saygıyla eğilmek müzikseverliğin gereklerindendir.
Led Zeppelin/In The Light (1975)
Mindhunter, I. Sezon 10. Bölüm
Led Zeppelin’i anlatmaya gerek var mı? Hani Sabri Ugan, Hagi’nin Monaco’ya attığı o muazzam golü nasıl anlatıyordu: “Nasıl anlatalım bu golü şimdi size? Hagi dedik mi, her şeyin özeti.” Aynı o hesap; “Led Zeppelin dedik mi, her şeyin özeti.”
Ne var ki rock’n roll âleminin başköşesine kurulmuş Led Zeppelin şarkılarının yanında bir de onların gölgesinde kalmış ama en az onlar kadar cayır cayır rock’n’ roll Led Zeppelin şarkıları var. Physical Graffiti (1975) albümünden In The Light, işte onlardan biri. John Paul Jones’un synthesizer’ına keman yayı kullanarak çaldığı (ki başka şarkılarda da bu yöntemi kullanmıştır) gitarıyla Jimmy Page eşlik eder ve eşsiz bir şarkı ortaya çıkar. Gerçi Mindhunter‘da bunun çaldığı sahnede şarkı ortasından girdiği için, bu giriş kısmı güme gitmiştir… Sağlık olsun.
Sıkı Zeppelin hayranları ve ayrıca başta Robert Plant ile Jimmy Page olmak üzere grup üyeleri, In The Light‘ı pek sever sayarlar; bunu da not düşmüş olayım.
Not: YouTube’da şarkının orijinal versiyonunu bulamadığımdan, bulabildiğim orijinale en yakın versiyonu ekledim… Playlist’i toplu olarak buradan dinleyebilirsiniz. Herkese mutlu seneler…
Kapak görseli: Stranger Things