Ayvalık Film Festivali Sona Doğru Yaklaşırken: Mekânlar ve Filmler

 Ayvalık Film Festivali Sona Doğru Yaklaşırken: Mekânlar ve Filmler

14 Eylül’de May December (Bir Skandalın Peşinde) filmiyle başlayan Ayvalık Uluslarası Film Festivali’nin sonuna yaklaşıyoruz. Yarın son filmlerimizi izleyeceğiz ve film ekipleriyle bir araya gelerek festival kadar etkileyici Ayvalık’tan ayrılacağız. Ayvalık Film Festivali’nde beni en çok mutlu eden şeylerden biri, festival mekânları. Bu küçük değerlendirme yazısına başlarken öncelikle bu konudan söz etmek istiyorum.

Denizi ve rüzgârlı iklimi bir yana sokakları, tarihi, taş evleri, hanlarıyla Ayvalık; film festivalinin önemli bir parçası. Seyir Derneği, festivali Ayvalık’a kazandırırken Ayvalık’ı da festivalin önemli bir unsuru haline getirmeyi oldukça iyi başarıyor. Vural Sineması, Sanat Fabrikası, ASKEV Sera, Büyük Park Amfitiyatro ve Eski Köylü Pazarı film izleyebildiğimiz kapalı ve açık mekânlar. ASKEV bahçesiyle, Vural Sineması memlekette oldukça az sayıda kalan müstakil ve mütevazı salonuyla, Eski Köylü Pazarı ise Ayvalık sokaklarının arasında bir anda karşınıza çıkmasıyla birbirinden etkileyici mekânlar. Aynı şekilde söyleşilerin yapıldığı Küçük Han da taş yapısıyla oldukça keyifli bir diğer mekân. Dolayısıyla sinemaseverlerin ve katılımcıların festival mekânlarını ziyaret ederken bile keyifli olduklarını söyleyebilirim.

Ayvalık

“When You Eat Together, You Stick Together”

Gelelim, neler izlediğimize. Çok hoşuma giden “When you eat together, you stick together” (“Birlikte yemek yediğinde birlikte hareket edersin”) sözü festival kapsamında izlediğimiz Ken Loach filmi The Old Oak’tan (Umudunu Kaybetme). Filmin, Ken Loach’un sevdiğim işleri; Ben, Daniel Blake ya da Üzgünüz, Size Ulaşamadık kadar etkileyici olmadığını üzülerek belirtmek zorundayım. Yine de festivalde karşılaşmaktan mutlu olduğum işlerden biri Umudunu Kaybetme oldu.

Ayvalık

Suriyeli göçmenlerle eski maden işçilerinin yoksul çocuklarının, torunlarının hayatlarının kesiştiği film; konu bakımından oldukça yaratıcı. Ancak özellikle filmin anlatım biçimi hikâyenin içine girmemizi birçok Ken Loach filmine kıyasla zorlaştırıyor bana kalırsa. Bu sözün beni çok etkilemesinin ve festival boyunca aklımdan çıkmamasının sebebiyse çok doğru olduğunu düşünmem. Festivallerin böylesi bir işlevi de olduğunu düşünüyorum.

Birlikte film izlediğimiz, fuaye alanlarında karşılaştığımız, gösterimlerin ardından film ekiplerine sorular sorduğumuz insanlarla o an için de olsa ortak bir atmosferi paylaşıyor olmak beni her zaman heyecanlandırıyor. Ayvalık Film Festivali, bu atmosferi samimi bir biçimde sağlamayı başarıyor. Katılımcılar ve seyirciler birbirleriyle Ayvalık sokaklarında, sinema salonlarında, söyleşilerde karşılaşarak sürekli iletişim kurabiliyor. Yarışmanın ön planda olmadığı, kimsenin kırmızı halılarda yürümediği, bulunduğu yerle kucaklaşan bir bağ kurmayı başarmış bir festivalden söz ediyorum. Tabii, Ken Loach filmde bu sözü politik bir bağlamda ele alıyor, benimki buranın ruhuyla ilişkilendirerek gözlemlediklerimi aktarma çabası.

Ayvalık

Belgeseller-Kısalar-Uzunlar-Büyükler ve Diğerleri

Festivalde özellikle belgesel yapımlardan keyif aldığımı belirterek devam edeyim. Klişe bir biçimde belgeselin Türkiye’de yeterince ilgi görmediğinden bu vakte kadar sıkça söz edilmiştir. Ancak belgesel dilimizin bir hayli geliştiğini, dışarıdan bakıldığında anlatması güç görünen hikâyelerin oldukça akıcı bir biçimde ifade edildiğini görmek beni tatmin etti. Festivalin belgesel seçkisi hakkında ayrıntılara önümüzdeki günlerde değineceğim.

Kimi yönetmenlerden “büyük” işlerle kendi filmlerinin yan yana olmasından ne kadar mutlu olduklarını duydum. Bu manada da birlikte hareket edebilen bir festival Ayvalık. Yeni yönetmenlerin ilk işlerinden çıkıp dünyaca tanınmış bir yönetmenin filmine girebiliyorsunuz. Bu manada incelikli bir seçkiyle karşı karşıya olduğumuzu da rahatlıkla söyleyeyim.

Festivalin benim için mutluluk verici bir diğer özelliği, yılın ses getiren yapımlarının yanı sıra eski filmleri de perdede izleme imkânı sunuyor olması. ‘Godard’a Saygı’ bölümünde perdede Nefret filmini izlemek benim için festivalin unutulmazları arasında yer alacak. Ayvalık’ta çekilmiş Ömer Kavur filmi Kırık Bir Aşk Hikâyesi, ertesi gün yönetmen hakkındaki belgesel Kavur, filmin çekildiği Ayvalık sokaklarından geçerek gittiğimiz mekânlar… Ayvalık Film Festivali’ni tek kelimeyle anlatacak olsam “Düşüncelilik” derdim.

Ayvalık

Henüz festival sona ermedi ama şimdiden Episode okurları için keyifli röportajlar yaptığımızı belirtmeden de geçemeyeceğim. Eğer yazları yolunuz bir şekilde Ayvalık’a düşüyorsa bundan sonra “Eylüle denk getirip festivali görün,” derim. Festival hakkında daha fazlası için de bizi takip etmeye devam edin.

Hümay Ongan

1996 yılında, İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon okudu. İstanbul Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Sinema yüksek lisansı yaptı. İyi bir sinema ve tiyatro izleyicisi. Özellikle toplumcu-gerçekçi Türkiye Edebiyatı okumayı seviyor. Yazmayı seviyor. Şu anda Episode'da sevdiği ve sevmediği dizi ve filmler hakkında yazabileceği için mutlu.

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir