Demet Evgar: “Bahar’ın gözlerine baktığımda bana gelen o tanıdık hissi takip ettim”

 Demet Evgar: “Bahar’ın gözlerine baktığımda bana gelen o tanıdık hissi takip ettim”

Episode’un 55. sayısında konuğumuz Bahar dizisinin oyuncuları, yönetmeni, senaristi ve yapımcısı oldu. Dizinin başrol oyuncusu Demet Evgar ile de Bahar dosyamız kapsamında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Demet Evgar ile diziyi ve Bahar karakterini konuştuk. Bu röportajı şimdi sitemizde de yayımlıyoruz… İyi okumalar dileriz!

Bahar dosyamızdaki diğer röportajlara erişmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Demet Evgar: “Bahar’ın dünyası aslında birçok kadının içinden çıkamadığı kadar gerçek ve trajik.”

Çevremizdeki herkese Bahar çok iyi geldi, siz Bahar’la tanıştığınızda ne hissettiniz? Size nasıl geldi Bahar ve onun dünyası? Proje size ilk geldiğindeki hisleriniz ne olmuştu?

Bahar’ın gözlerine ilk baktığımda bana gelen o tanıdık hissi takip ettim. O ve onun dünyası sadece bana değil, hepimize tanıdık değil mi? Kendisini tamamen ailesine adamış; bir cam vazonun yere düştüğünde ayrıldığı parçalar gibi parçalara bölünse de yine de sözkonusu ailesi olduğunda kendini “tutkal”a çevirip bütün vazo görünümünü kaybetmemiş, ailesi için her şeyi geride bırakan o fedakâr kadını hepimiz çok iyi tanıyoruz. Dışını göremediği bir kabuğun içinde yaşamış yıllarca; güvenli limanı bellediği o kabuğun dışında yaşanan ise bambaşka bir realite. Bu realiteye başına gelen hayati olay sonrasında yaşadıklarıyla uyanıyor Bahar. Bir kere uyandığında ise hepimizde olduğu gibi artık o değişim kaçınılmaz oluyor. Bu muhteşem değişim-dönüşüm hikâyesinin içinde Bahar’la el ele yol arkadaşlığı yapmak bana çok heyecan verici geldi.

Proje bana ilk geldiğinde orijinal formatın iki bölümünü izlemiştim senaryoyu okumadan önce. Ve en çok hoşuma giden nosyon da mizahi yanının güçlü olmasıydı. Trajediden bile bir durum komedisi yaratabilmek o kadar kıymetli ve gündelik hayatın parçası ki Bahar’da da bunu fazlasıyla görüyoruz.

Demet Evgar röportajı

Bahar’ın Kore yapımı dizideki Cha’ya göre daha renkli bir kişiliği olduğu görünüyor. Bunun yanı sıra Bahar’ın hayal kırıklığı yaşadığı ilk bölümlerde dahi o tatlı mizahını keyifle izliyoruz. Bahar’ın bu kadar sevilmesinde bu mizahın etkisi nedir sizce? İzlediğimiz Bahar’ın ne kadarı doğaçlama?’

Mizahı bize hayatın sert gerçekliklerine bakma cesareti veren bir gözlük gibi düşünüyorum. Bahar’ın dünyası, yaşadıkları aslında birçok kadının içinden çıkamadığı kadar gerçek ve trajik. Dizide ortaya koyduğumuz mizah sayesinde bu sert gerçekliğe birlikte bakabiliyoruz. Mizah bu kadar güçlü bir şey. Charlie Chaplin, “Hayat, uzak çekimde komedi, yakın planda trajedidir,” derken asa ayarlarını yapabileceğimizi de bize hatırlatıyordu bence.

Karakteri üstünüze giyip sahiplendiğinizde doğaçlama anların olması kaçınılmaz hale geliyor. Bununla birlikte güzel pasörlerle çevrili olduğunuzda ve yönetmeniniz de işi salt monitör arkasından görmeyip üç boyutlu görebildiğinde bu doğaçlamalar işin bir parçasına dönüşüyor. Türkiye televizyon tarihinin en küfürsüz küfür sahnesi yorumunda bulunulan “N’oldu cerraaaahım?”dan “Tümör”e kadar pek çok viral olan an böyle ortaya çıktı.

Son yıllarda yaşadığımız kitlesel olaylara baktığımızda en çok hoşuma giden şey özellikle Z kuşağının mizahın gücünü tıpkı eski zamanlarda olduğu gibi kullanabilmesi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yürüyüşünde açılan “Tümörler kapatılsın” pankartı da bunun güzel bir örneği.

Televizyonda görmeyi özlediğimiz kadınlardan biri Bahar. Yaşadığı tüm zorbalıklara ve baskılara rağmen umutlu tavrını sürdürmeye devam ediyor. Bahar sadece güçlenen bir kadının hikâyesi değil, çok daha fazlası var. Bahar’ı ve dünyasını siz nasıl anlatırsınız?

Bahar’ın dünyası daha doğrusu tarihi ikiye ayrılıyor. Yaşamayı unuttuğu noktada hayatını kaybetme tehlikesi ironik şekilde onun kalp masajı, şoku oluyor. Ve “Hayır, bu geminin dümeninde ben varım ve gemiyi kendim için denize açıyorum,” diyor. O açıldığı denizde çok alabora yaşıyor ama sıcak denizlere de ulaşıyor. Kendi “bahar”ına kavuşuyor, çiçekleniyor özgüveni ve gücünün farkına vardıkça. Yaşı ya da statüsünü bir “etiket” olarak yorumlamadan ve bunu kabullenmeden, cesurca sıfırdan hayata atılmaktan korkmuyor. Ve bunu yaparken çevresine de sıkıca sarılan, korumacı, verici ve onları düşünen bir noktadan; aslında bas bas bağırdığımız “sevgi dili”ni kullanarak yaklaşıyor ve onlar için de baharı getiriyor.

İlk bölümde belki de binlerce çift birbirine aynı soruyu sordu: “Benim için ciğerinin yarısını verir miydin?” Bahar’ın yaşadığının benzeri bir yüzleşmede siz nasıl davranırdınız? Böyle bir durumun ardından ilişkiyi sürdürmek ya da aynı şekilde sürdürmek mümkün mü sizce?

Her türlü ilişkinin en önemli tutkalı güven duygusudur bence. Güven sarsılınca ilişkiyi toparlamak çok güç. İlk bölüm yayınlanmadan önce ben de Show TV’nin yaptığı sokak röportajlarını izlemiştim merakla. Bir beyefendinin, “Kalbim zaten onun,” ifadesini kullanarak böbreğini de verebileceğini söylediğini hatırlıyorum. Ben de düşünmeden verirdim.

Demet Evgar röportajı

Demet Evgar: “Bahar, patriyarka düzenine dayanan dizilerin egemenliğinde gerçekten çiçek gibi açtı.”

Dizi ya da filmlerde bazen öyle bir oyunculuk performansı izleriz ki o karakteri başka bir isimle düşünemez hale geliriz. “Bahar’ı başka bir oyuncu canlandırsa onun duygusu, mizahı bu kadar güçlü bir biçimde bize geçmezdi, Demet Evgar’ın performansı sayesinde bu kadar çok sevdik Bahar’ı,” diye konuştuk Episode editörleri olarak. Bahar’ı izlerken yönetmen, senarist, yapımcı ve siz sanki karakter üzerine en ince detayına kadar birlikte kafa yormuş ve çalışmışsınız, hepinizin aklındaki aynı karakter oluşmuş gibi hissettim. Ön çalışma sürecinde nasıl bir mesai yaptınız?

Çok teşekkür ederim, bu güzel ve yüreklendiren sözleriniz için. Tespitiniz doğru. Oyuncu arkadaşlarım, senaristimiz, yönetmenimiz, görüntü yönetmenimiz ve yapımcımızla tüm ekip, kimi zaman birlikte kimi zaman kendi başımıza en ince detayına kadar kafa yorduk, çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.

Gerçek hayat bizim en önemli referans noktamız. Dizinin hem karakterleriyle hem hikâyesiyle yaşayan üç boyutlu halini hepimiz kendi noktamızdan tutmaya çalışıyoruz.

Her an her şey olabilir gibi bir durumu var Bahar’ın; Timur’u terk edebilir, Evren’le sevgili olabilir, kariyerine dört elle sarılabilir ya da yeniden ailesiyle kucaklaşabilir gibi. Bu durum, karakteri çıkartırken sizi zorladı mı? Çünkü bir yandan da ciddi bir enerjisi var.

Hayatın içinde de her an her şey olabilir. 🙂 Karakteri çıkartırken yaşadığı ve yaşayacağı olaylar benim için onun kim olduğunu bulmakta sadece bir araç. Karakteri bir kere çıkartıp ortaya koyduğunda o artık kendi dünyasında karşılaştığı her durumla ilgili kendi kararlarını verir ve ilerler. Hayatın içinde de karşına hep iki yol çıkar ve sen seçersin; bu oyunculuğu, oyuncuyu etkileyecek bir faktör değil.

Birkaç yıldır, TV dizilerindeki ağırlık biraz daha sorunlu aileler, sorunlu karakterler, ağır dramlardan oluşuyordu. Dünya ve ülkenin sorunları da ağırlaştı bu dönemde. İzleyicilerin biraz nefes almaya ihtiyacı vardı ama sanki fark edilmiyordu. Bahar’ın başarısı, sektörün de izleyicinin beklentisini daha net anlamasını sağladı sanki. Bahar, TV dizileri açısından bir şeyleri değiştirebilir mi sizce?

Bence değiştirdi bile; bizde tabiri caizse tutan, izleyicinin kabul ettiği işler hemen bir “akım” olarak kabul ediliyor ve aynı türün farklı tonlarında pek çok iş izliyoruz. Bahar, patriyarka düzenine dayanan dizilerin egemenliğinde gerçekten çiçek gibi açtı. Salt bir “kadın işi” dememiz bence mümkün değil. Evet, dümende bir kadın var ama aslında dümende hayatın kendisi var. Salt komedi de, trajedinin içindeki mizah da, kötücülük de, iyileştiricilik de tüm bu nosyonlar bir ağacın dalları misali Bahar’da can buluyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de Bahar’ın cümleleri eşlik etti kadınlara. Ne hissettiniz pankartları gördüğünüzde? Siz Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (Un Women) Türkiye’deki iyi niyet elçisisiniz. Aynı gün Show Ana Haber’de siz de önemli bir çalışmaya imza attınız.

“Hangi renksen osun başkasına yakışacağım diye sakın solma” repliğini pankartlardan birinde gördüğümde çok mutlu oldum. UN Women’ın bu seneki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü teması “Kadının Güçlenmesine ve Eşitliğe Yatırım”dı. Show Ana Haber’de de buna vurgu yaptık ve bir kampanya başlattık. Kadını hayatın içinden eksilttiğimizde, görmediğimizde ve yok saydığımızda yaşamın ne kadar anlaşılmaz ve eksik kalacağını göstermeye çalıştık. Umuyorum ki “artık yıl olmuş şu” başlığını eklemeden, yıllar geçtikçe Dünya Kadınlar Günü’nde verdiğimiz mücadele salt bir kutlamaya döner.

Demet Evgar ile yaptığımız bu röportaj, Episode’un 55. sayısında yayımlanmıştır.

Editör

Aralık 2016'da yayın hayatına başladı. Spinoff'u, prequel'i, sequel'i, remake'i, eşi benzeri muadili olmayan, Türkiye'nin tek DİZİ KÜLTÜRÜ dergisi ve web platformu...

Related post

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir